Türkiye'nin bir 'Mega İnnovasyon' a ihtiyacı var!
Türkiye'nin ekonomik yönden büyüme ve sıçrama, siyasi yönden de güçlenmeye olan ihtiyacını karşılayacak, öneri, yöntem, teklif ve projelerin sayısı epey çoktur şüphesiz. Bunların arasından doğru yöntemi seçmek ve orta vadede ülkeyi ayağa kaldıracak hamleleri yapmak için sadece maddi kaynak temini yetmez, beşeri kaynakların da harekete geçirilmesi, bununla birlikte ar-ge, innovasyon ve girişimcilik potansiyelinin de güçlendirilmesi gerekir. Her şeyden önemlisi eğitim altyapısının muhakkak manada iki kriter esas alınarak yeniden kurulması, çağdaş ihtiyaçlar göz önüne alınarak yeniden dizayn edilmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi bir medeniyet perspektifi gözeterek eğitim ve öğretimin içeriğine, boyutlarına, süresine ve kalitesine dönük iyileştirmeler yapmak, ikincisi ise, seçilmiş bazı alanlara odaklanarak eğitimden beklenen faydayı sağlayacak gerekli hamleleri yapmaktır. Bu seçilmiş alanların başında "deha" vasfı bulunan, yüksek zekaya sahip özel öğrencilerin özel şartlarda yetiştirilerek fen, teknik, sosyal ve beşeri bilimlerde ihtisas sahibi olmaları hatta buluş yapacak kadar donanımlı hale getirilmeleri gelmektedir. Bilebildiğim kadarıyla Türkiye'nin bu konuda özel bir çalışması yoktur. Varsa da belki gizlidir. Gizliyse de haberimiz yoktur.
Adına gavurcada innovasyon dediğimiz, yenilik ya da icat olarak tercüme edebileceğimiz kavramın bugünün dünyasında konumlandığı stratejik mevkii göz önüne alınırsa buna altyapı sağlayacak sistemin eğitim hatta özel eğitim olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkar. Zira eğitim-öğretim olmadan araştırma, araştırma olmadan geliştirme, geliştirme olmadan know-how, daha da ilerisinde icat ya da buluş söz konusu olamaz. Eğitimin kalitesi bütün bu süreçlerin kalitesini de belirler.
Ar-ge'ye GSMH'den, Türkiye olarak ayırdığımız pay hala çok düşük. Belki bir küresel teknoloji şirketinin ayırdığı miktar kadar ya da değil. Oysa ar-ge olmadan buluş, icat, yenilik, farklılaşma olmuyor maalesef. Teknoloji ya da know how ithal ederek kalkınmak, gelişmek, refahı, büyümeyi sürdürülebilir kılmak mümkün değil. Montaja dayalı sanayii ile uluslararası rekabete açılmak mümkün değil. Taklide dayalı üretimle gerçek anlamda ekonomik sıçrama yapmak ise hiç mümkün değil.
Yüksek teknolojili, katma değeri yüksek ürünler üreterek ve bu ürünleri global pazarlarda satarak ihracata dayalı bir büyüme modeli ile sıçrama yapmak mümkün olsa da, bunun sürdürülebilirliğinin garantisi yoktur. İç tüketim ağırlıklı bir büyüme modeli de tercih edilebilir. Ancak bunların hepsi birer yöntemdir. Bu yöntemlerin içini dolduracak yeni argümanlara ihtiyaç vardır. Cari açığı azaltmak için küresel bir elektronik devinin ülkede üretim yaparak buradan bütün dünyaya malını satmasını sağlayabilirsiniz. İç tüketim de bu yabancı markadan yana tercih kullanıyorsa böyle yaparak cari açık kalemlerinden birisi olan elektronik ithalatını asgariye de çekebilirsiniz. Bütün bunlar birer yöntem, taktik, strateji ya da yol.
Bunlardan başka ve bunların da üstünde yeni bir anlayışa yeni bir stratejiye ihtiyacımız var. Yerli otomobil üretmek değil mesela bu strateji. Evet Türkiye bütün parçalarını yüzde yüz yerli sermaye ile yüzde yüz yerli teknoloji ile kendisinin ürettiği bir otomobil üretebilir. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Kimsenin bundan şüphesi de olamaz. Ancak Türkiye'nin esaslı bir sıçrama yapması, ilk beşteki global devler arasına girmesi için bambaşka bir şey yapması lazım. Artık söyleyelim de rahatlayalım. Bilemiyorum literatürdeki karşılığı nedir ama, Türkiye'nin bir "mega buluş"'a, bir "büyük icat"a ihtiyacı var. Buna "mega innovasyon" denilebilir belki.
Önce sağlam bir eğitim altyapısı kuracağız. Bu sağlam altyapının farklılaştırılmış alanlara hitap eden yeni kurumları olacak. Dahiler ya da Üstün Zekalılar Okulu gibi. Bu okullar fen, tıp, sosyal ve teknik branşlara ayrılacak. Her bir branşta üstün vasıflı insanlar yetiştirilecek. Yabancı dil, literatür ve alanıyla ilgili teknik, bilimsel bilgiyle mücehhez, dünyadaki gelişmeleri takip edecek dahiler yetiştireceğiz. Bu insanlar teorik eğitim sonrasında araştırma enstitülerinde, teknoparklarda ve seçilmiş özel sektör firmalarında uygulamalı, pratik eğitim süreçlerini de tamamlayacaklar. Sonrasında dünya tarihinde büyük dönüşümler gerçekleştirmiş, çağ açmış, çağ kapamış, dünya ekonomisinde devrim niteliğinde sarsıcı etkiler bırakmış mega icatlar, buluşlar yapacaklar. Bu buluşların ar-ge'si yüzde yüz yerli olacak, know how'ı yani ticarileştirilmesi, ürüne dönüştürülmesi de yerli imkanlarla sağlanacak. Öyle ki bu buluşlar buharlı makinanın icadı, otomobilin, elektriğin, radyonun, internetin icadı gibi insanlık aleminde büyük çığırlar açmış olacak. Bütün dünya bu icadın peşine düşecek, bu icattan mülhem ürünler birer innovasyon harikası olarak dünya pazarlarındaki yerini alacak. Böylesi büyük bir projeden, böyle heyecan verici bir icattan, innovasyondan söz ediyorum. Tabii ki bunun altyapısını her alanda kurmak elbette zaman alacak, elbette bedeller ödenecek ama asla imkansız değil. Bence üzerinde düşünülmeye değer. Bunun nasıl olacağını ve ne zaman olacağını şimdiden düşünsek çok iyi olur. Aksi halde bir elli yıl daha kaybetmiş olacağız.