Türkiye’nin bereketi eserlere yansıyor
Ülkemizdeki özgüven ve istikrar, kültür sanat dünyasına da müspet şekilde yansıyor. Sezonla birlikte birçok şehirde kültürel faaliyetler yoğun biçimde başladı.
Selçuklu/Osmanlı devirlerindeki ihtişamın ve zarafetin, insanlığı kucaklayan üstün medeniyetimizin günümüze büyük ölçüde bu sanatlarla ulaştığını görürüz.
Uğur Derman-Mehmet Şevki Eygi, D.Gürlek ve Mehmet Nuri Yardım ile birlikte.
İstanbul her zaman olduğu gibi kültür ve sanatta başı çekerken Anadolu’da da birbirinden değerli faaliyetlere imza atılıyor. Bilhassa lokomotif görevi üstlenen kitap fuarları, yaz boyunca sakin geçen kültür sanat dünyasını bir anda hareketlendirdi. Fuarlarla birlikte ardarda sergiler açılıyor, toplantılar yapılıyor, konserler veriliyor. Yeni filmler vizyona giriyor, tiyatro eserleri sahneleniyor.
Gelenekli sanatlarda ihtişam
M. Uğur Derman, günümüzde gelenekli sanatlar olarak bilinen hat, minyatür, ebru, tezhip, nakış, cilt gibi asırlara dayalı köklü sanatlarımızın ihyasında büyük emekleri olan bir sanatkârımız ve sanat tarihçimizdir. Daha önce neşredilen Ömrümün Bereketi isimli eserinin üçüncü cildi de Kubbealtı Neşriyatı arasında kültür sanat dünyamıza kazandırıldı. Türk Sanatında Ebrû, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, İslâm Kültür Mirâsında Hat San’atı, Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan, Emin barın Hat Koleksiyonu, Doksandokuz İstanbul Mushafı, Harflerin Aşkı, Medresetü’l Hattâtîn 100 Yaşında, Türk Hat Sanatından Seçmeler gibi kıymetli eserlere imza atan Uğur Derman, Ömrümün Bereketi: 3 ile yine okuyucularını hazineler diyarında dolaştırıyor. Müellifimiz eserini, “hüsn-i hattın verdiği hazzı yıllarca birlikde paylaştığımız aziz ağabeyim Ekrem Hakkı ayverdi’ye” sözleriyle ithaf ediyor.
Hâfız Osman’ın hat tarihimizdeki yeri
M. Uğur Derman’ın makalelerinden meydana gelen eserde dikkat çeken pek çok yazı bulunuyor. Bunlar arasında “Hâfız Osman’ın hat tarihimizdeki yeri ve yetiştirdikler”, “Kanûnî devrinde yazı san’atımız”, “Yazma Kur’an-ı Kerîmler nasıl hazırlanırdı?”, “Mezar kitâbelerinde yazı san’atımız”, “Osmanlı devri şehir ve menzil yollarında istirâhat ve ibâdet yerleri (namazgâhlar)”, “Mimar Sinan’ın eserlerinde hat san’atı”, “Osmanlı çağında hat san’atı ve hattatlara dâir yapılan araştırmalar”, “Osmanlı kaynaklarındaki Bosnalı hattatlar”, “Hat san’atının Karacaahmed kabristanındaki akisleri”, “Şevket Rado ve hat san’atı”, “Bursa Ulu Cami’i yazılarına dâir” gibi metinleri saymak mümkün. Tabii sadece bunlardan ibaret değil 528 sayfalık büyük boy eser. Daha pek çok fazlası var. Müellifimiz, önsözde eserdeki makalelerin 23’ünün daha önce muhtelif yerlerde neşredildiğini ikisinin ise ilk defa bu kitapta günışığına çıktığını söylüyor.
Medeniyetimizin yüzakı olan sanatlar
Eseri bir bütün olarak incelediğimizde, Selçuklu/Osmanlı devirlerindeki ihtişamın ve zarafetin, insanlığı kucaklayan üstün medeniyetimizin günümüze büyük ölçüde bu sanatlarla ulaştığını görürüz. Cami yapımlarındaki incelikler, mezar taşlarındaki hassasiyetler, medreselerdeki ahenk ve tenasüp, çeşmelerdeki güzellik velhâsıl ecdadımızdan günümüze intikal eden bütün tarihî eserler, bizi farklı ve özel bir âleme taşıyor. Çevremize daha dikkatli bakmamızı sağlıyor. Sayfaları zinetlendiren hat örnekleri, gözümüzü ve gönlümüzü okşarken sahip olduğumuz sanatkârların kudretini de fark edebiliyoruz. Bu tenezzüh, bizi ruhen de doyuruyor. Kendimize güvenimiz daha da artıyor. Geçmişte dünya çapında büyük sanatkârlar yetiştirdiğimize göre bundan sonra da benzer dâhileri ortaya çıkarabiliriz. Yeter ki, gayret kemerimizi kuşanalım, sebat edelim, aşk ve şevk ile çalışalım ve üstümüze düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirelim.
Herkes çevresine dikkatle bakmalı
Uğur Derman, sanat mirasımıza bir bütün olarak bakarken aslında “Edirneli hattatlar”, “Konyalı hattatlar” gibi makaleleriyle de günümüz sanat tarihçilerine bazı mesajlar vermektedir. Bugün hemen hemen her şehrimizde yetişmiş kıymetli sanatkârlarımız vardır. Hat, ebru, minyatür, tezhip, nakış, cilt sanatı gibi klasik Türk İslâm sanatlarında temayüz etmiş şahsiyetler bulunuyor. Mimari, resim ve musikiyi de bunlara ilave edebiliriz. Her şehrin meraklıları bu sahalarda araştırmalar yapabilir. Niçin “Diyarbakırlı Hattatlar”, “Bursalı Nakkaşlar”, “Manisalı Ebru Sanatkârları” ve “Kütahyalı Ressamlar” gibi eserler hazırlanmasın. Bu çalışmaları yapmak bir bakıma muhteşem mazimizin güzelliklerini kanatlandırıp günümüze taşımak değil midir? Bu kabil faaliyetler, öz varlığımızı ve nadide cevherimizi keşfedip ortaya çıkarmaktır. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmalı. Araştırmacılar bu eserleri hazırlarken yetkililer de emek mahsulu bu çalışmaların neşri için ellerinden geleni yerine getirmelidir.
Her mezarlık aslında açık bir müze gibidir
Mezar taşları neredeyse birçok sanatımızın (hat, şiir, tezhip ve taş oymacılığı) birlikte icra edildiği bereketli büyük bir alan. Bütün bu eserlerin tesbit edilmesi, envanterinin çıkarılması, kitaplara aktarılması ve hatta belgelik filmlerinin çekilmesi zaruridir. Bu eserlere sahip çıkmak ve onları günışığına çıkarmak hepimizin boynunun borcu. Uğur Derman Beyefendi, Ömrümün Bereketi seri kitaplarıyla hepimize örnek oluyor, yol gösteriyor, güzellikleri işaret ediyor. Bu bir şahsın ömrünün bereketi olmakla birlikte bütünüyle memleketin, ülkemizin, Türkiye’mizin bereketidir. Öyleyse kıymetini bilmek ve gereğini yerine getirmek gerek.