Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
2965.70
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Şubat 2020

Türkiye’nin ayak sesleri

İdlib’de kendi göbeğini kendisi kesmek durumuna itilen Türkiye’nin uluslararası siyasette hata yapma lüksü bulunmuyor. Son 20 yılda ülkemizde ve çevremizde olup bitenlere baktığımızda hain okların Türkiye ve Türk ordusuna çevrildiği gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.

İsrail’e tehdit olabilecek bölgedeki tek silahlı güç Türk ordusudur. 20 yıldır, İsrail’in güvenliğini ana politikaları yapmış ABD-Rusya-AB ittifakının oynadıkları düşmancılık oyunuyla Irak, Libya ve Suriye orduları dağıtıldı. Mısır ordusunu Sisi İsrail-ABD ittifakına teslim etti. Satın alınan Suud ve BAE orduları İsrail’in çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. İran ordusu ise mezhep çatışmaları için bulunmaz hint kumaşı. Tıpkı, DEAŞ, PKK, FETÖ terör örgütleri gibi ortadoğuda İsrail’i çevreleyen ve mağlub edebilecek potansiyel güç olan Sünni Müslüman nüfusu bölgeden kazımak için kullanılıyor. İdlib’de Kaplan kuvvetleri denilen ordunun Esed’in ordusu olduğunu mu sanıyorsunuz. 120 bin Afganistan, Pakistan, Orta Asya, İran, Lübnan’dan getirilmiş şii fanatizmi ile yoğrulmuş, başlarında Rus subayları ve Wagner gruplarına teslim edilmiş katiller sürüsü Suriye halkının mutluluğu için değil emperyalizmin çıkarları için savaşıyor. Son bombalamalarda ölen yüzlerce Esed askerinin Irak üzerinden İran’a taşınmasının başka bir anlamı var mı?

Türk ordusu ve Türkiye’nin malum çevreler tarafından hedefe alınması bugünün işi değil. Yöntemler ve taktikler değişiyor ama kafirin hedefi değişmiyor. FETÖ terör örgütünün etkin hale gelmesinin 2002 sonrasında olduğunu mu zannediyorsunuz. Yıl 1992 Moskova’da yapılan İsak Alaton ve Üzeyr Garih’in de bulunduğu bir toplantıda SSCB’nin dağılması sonrasında meydana gelen boşluğu kimin doldurması gerektiği konusunda Yahudi asıllı Rus oligarklarıyla yapılan toplantıda ihale FETÖ’ye verildi. FETÖ, İstiklal marşı ve Türk bayrağını kalkan yaparak, ABD ve batıya eleman devşirip Türk’ün büyük ülküsü Turan fikrini İsrail çıkarlarına peşkeş çekti.

28 Şubat’ın hedef aldığı Türkiye’yi İslam’dan ve İslam dünyasından koparma projesi de yine FETÖ eliyle yürütüldü. Türkiye’deki Müslümanların iktidara yürüyüşü yine FETÖ eliyle sekteye uğratılmak istendi. ABD’nin egemenliğinin zayıflamasından kaygı duyduğunu açıkça söyleyen FETÖ ele başı şehitlik kavramı dahil bütün İslami kavramları kirleterek Türk toplumunu ve ordusunu ABD-İsrail’e teslim etmek için elinden geleni yaptı. Türkiye’yi İdlib’de çatışmanın göbeğine çekmek için kurgulanan gözlem noktalarımızın vurulması sonrasında Jeffrey’in bizimle dalga geçer gibi Mehmetçik için şehidimiz ifadesi kullanması bunun akabinde Rus büyükelçiliğinin yaptığı paylaşımda ABD’nin Mehmetçik katili PKK/PYD’ye verdiği silahları sosyal medya hesabından yayınlaması savaşın sadece cephede değil, cephe gerisinde de sürdüğünü gösteriyor.

İlker Başbuğ ve Hilmi Özkök’ün açıklamalarıyla Türk Ordusu’nun Suriye, Libya, Akdeniz, Irak’ta operasyonlar yürüttüğü bir dönemde tartışmaların içine çekilmesi de boşuna değil elbette. Türk ordusu ve milletini Batıcı NATO’cu Atlantikçi, Rus-Çin politikalarını gözü kapalı kabul eden Avrasyacı ve yerli ve milli unsurlar olarak üçe bölecek fikri zemin hazırlanmak isteniyor. Bu üç ana akımı birbirleriyle çatıştırarak cephede yenemeyeceklerini bildikleri Mehmetçiği içerden vurma hesapları yapılıyor. RAND’ın milli savunma bakanlığı üzerinde yapacağı çalışmaların en az muhalefetin yapacağı çalışmalardan daha fazla olacağını açıklaması bir tesadüf değil. Türkiye’de eksen kaymasının yaşandığı yaygaralarının hemen ardından FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi yapması, bu girişimin arkasında da Graham Füller gibi RAND’ın aktivistinin olması düşmanın amaç ve hedefinin değişmediğini gösteriyor. Emperyalistler etrafımızda olup bitenlere Rusya-ABD çatışması penceresinden bakmıyorlar. FETÖ Türklüğün ideali Turan’ın ve Müslümanlığın ideali İslam birliğini kirlettiği gibi 15 Temmuz darbe girişiminde darbecilere Yurtta Sulh Konseyi ismini vererek barışı ve Atatürk’ün hatırasını da kirletmiştir.

Rusya da ABD’de de İsrail’in güvenliğini önceleyen bir politika izliyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın evangelistlere ne kadar ihtiyacı varsa, Rusya Başkanı Putin’in oligarklara o kadar ihtiyacı var. Rusya’daki Ermeni-Yahudi lobilerinin ABD’dekinden çok daha etkin olduklarını dikkate alırsanız, Mazlum İslam coğrafyasının Türkiye ve Mehmetçiğe yüklediği kurtarıcı rolünü çok iyi anlarsınız.

El Cezire’nin İslam dünyasının güvendiği liderler anketinden Tayyip Erdoğan yüzde 75 ile açık ara önde bulunuyor. Erdoğan’ı yüzde 10 ile Malezya’nın 93 yaşındaki lideri Mahathir Muhammed, yüzde 8 ile Katar emiri Tamim Essani, yüzde 7 ile de İran dini lideri Hasan Ruhani takip ediyor. Emperyalizmin bir türlü gerçekleştiremediği ve gözümüzün içine baka baka ekonomiyi bile bir silah olarak kullanmaktan çekinmediği son 10 yılın en büyük projesi Erdoğansız Türkiye projesidir. Zaman ayrılıkları derinleştirme zamanı değil, Avrasyacıyı da Atlantikçiyi de yerli ve milli hedeflerin etrafından hizmet ettirme zamanıdır. Zaman Türkiye’ye Mehmetçiğe destek olma dünya liderinin arkasında saf tutma zamanıdır. Vesselam…..