Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2446.01
BIST 100
9867.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Haziran 2022

Türkiye'nin ayağına sıkanlar

Yahudi yazar Noah Harari şöyle yazar:

Tarih “büyük çaplı işbirliği”nin önemini gösteren pek çok örnekle doludur. Sadece Homo Sapiens'le diğer hayvanlar arasında değil, farklı insan gruplarının çatışmalarında da zafer hep iş birliği yapanındır. Roma, Yunanistan'ı büyük beyinlere sahip olduğu ya da yüksek alet yapabilme kapasitesi sayesinde değil “iş birliği” becerisiyle fethetmiştir.

Tarih boyunca disiplinli ordular nizamsız kalabalıkları kolaylıkla ezmiş, müttefikler dağınık kitleleri kontrol altına alabilmişlerdir.

Sınırsız sayıda Homo Sapiens’in “iş birliği” yapabilmesi, O’nu diğer canlılara üstün kılan yegane kabiliyetidir. Maymunlar, arılar, karıncalar sınırlı sayılı gruplar oluşturabilirken, sınırsız sayıda Homo Sapiens “iş birliği” yapabilmektedir.

Siz “iş birliği” yapabiliyorsanız karşınızdaki gücün sayısının bir ehemmiyeti yoktur.

Komünist devrimden önce Rusya’ya asilzadeler, bürokratlar ve iş adamlarından oluşan 3 milyonluk bir nüfus hükmediyordu. Bu organize 3 milyon, gerideki 180 milyonun iş birliğini nasıl engelleyeceklerini çok iyi biliyorlardı.

1917 devrimini 3 milyona göre daha sıkı iş birliği yapabilen ve sadece 23 bin üyesi olan Komünist Parti gerçekleştirdi.

Başarı için önemli olan “sizi kaç kişinin desteklediği” değil, sizin “ne kadar başarılı iş birliği yapabildiğiniz” dir.

Harari, bir anlamda, Yahudiliğin gücünün şifrelerini ifşa ediyor.

Başarılı “iş birliği” yapabilen 15 milyon Yahudi, nerdeyse 8 milyar kuru kalabalığa hükmediyor.

Said Nursi “iş birliği”nin ehemmiyetine şöyle dikkat çeker:

“Siz iş birliği yapmayan 4 kişi iseniz toplam gücünüz sadece 4’dür. Şayet 4 kişi bir araya gelir “iş birliği” yaparsanız 4 adet 1 yan yana yazılmış gibi olursunuz, gücünüz 1111 (bin yüz on bir) olur.

Suriye krizini fırsata çevirebilirsek, Türkiye’ye Arap Alemi ve İslam Dünyası ile 2 milyarlık “büyük çaplı iş birliği” kuracaktır.

Türkiye’nin ırkçıları bu iş birliğini hedef alıyor, çelme takıyor, tökezletiyorlar.

“Suriyeliler gitsin” diye tepinen ırkçılar, Suriye hakkında hiçbir bilgiye ve tarihi donanıma sahip olmayan resmî ideoloji ezbercileridir.

Irkçılık, Dünya’ya Avrupa’dan yayılan ölümcül bir pandemidir.

Türkiye, kendi doğal ve tarihi parçası olan Suriye toprakları ile o topraklar üzerinde yaşayan eski vatandaşları hakkındaki hükmünü, cahil ırkçı kitleler ile onların patronu global üst akla göre vermeyecektir.

İngiliz Syces ve Fransız Picot’ın yüz yıl önce cetvelle çizdikleri haritalar Türkiye’yi kıyamete kadar bağlamayacaktır.

Bir gün Türkiye kendi haritasını çizecektir.

Suriye halkı, bizdeki ırkçıların Suriye’deki simetriği olan Baas Rejimince 90 sene ezilmiş, sindirilmiş, süründürülmüş, katledilmişlerdir.

Son savaş o zalim yönetime “yeter artık” isyanıydı.

Haçlı aç kurtlar, Suriye’de kendi kontrolleri dışında bir yönetim oluşacağını görünce, demokrasi, özgürlük gibi sözde mukaddeslerini helva gibi yiyip, kara papaz Obama liderliğinde Esed’in ardına dizildiler.

Suriye’den hiç kimse, keyfi nedenlerle evini, işini, tarlasını, dükkanını, mağazasını bırakıp, Türkiye’ye sığınmadı. Canlarını Türkiye’ye zor attılar.

Baba Esed, son savaştan yıllar önce, 1982 de, baskılara isyan eden Hama şehrini bir sabah namazı vakti top ateşine tuttu, bombardıman ve zehirli gazlarla 25.000 masumu on dakikada evlerinde öldürdü.

Oğul Esed de babasının yolunu seçti.

Son iç savaşta Suriye halkı direnmiş bir milyon kayıp vermişlerdir. Direndiklerini ispatlamaları için kaç kez daha 1 er milyon ölmeleri gerekiyor?

Arap Dünyası’nda da bizdekilerin simetriği bolca ırkçıları var.

Defalarca yazdım, tekrar yazıyorum:

1866’da, o zaman bizim olan Beyrut şehrimizde, misyoner radikal örgüt Amerikan Board’ın finanse ettiği Amerikan Koleji’ni açış konuşmasında okul müdürü Dr. Daniel Bliss, şöyle demişti;

“Dostlarım bugün tarih yazıyoruz. Bu okul bir dünya kuracaktır. Paul’un meşhur deyimiyle ‘ben tohumları attım, Apostol, suladı, biz de burada mahsulü alacağız”

Haçlı Dünya attıkları tohumların mahsullerini almaya halâ devam ediyorlar. O okullardan Türkiye’ye 6.000 adet açmışlardı.

Irkçı Türkler ve ırkçı Araplar, Daniel Bliss’lerin attığı, Apostol’ ların suladığı o tohumların mahsulleridirler.

Daniel Bliss’ler İslam Dünyası’nı ve Orta-Doğu petrollerini attıkları tohumların “mahsul” leriyle dizgin altında tutuyorlar.

Eninde sonunda bu savaş bitecek siz tutmak bile isteseniz Suriyelilerin ekseriyeti ülkelerine döneceklerdir.

Savaş sonrası Suriye de yoğun bir imar faaliyeti başlayacaktır.

İnşaat dahil bin türlü ürüne ihtiyaçları olacak, sınırsız ithalat yapacaklar. Peki bu ürünleri en kolay kimden ve nerden alacaklar?

Türkiye’den!

Peki artık alırlar mı?

Bizim ırkçıların her an yaptıkları bin bir hakarete rağmen alırlar mı?

Bu durumda içimizdeki ırkçılar kimin ayağına sıkıyorlar?

Türkiye’nin!

Türkiye’nin Dünya’ya insanlık dersi veren, Dünya’ya örnek olan, Suriyelilere açtığı kucağı, içimizdeki ırkçılar feci şekilde kirlettiler.

Irak’tan Fas’a Arap sokağı, Türk ırkçılarını televizyonlarında izliyorlar, bunun Türkiye’ye ekonomik, siyasi, diplomatik faturası ne olacaktır?

Bu durumda içimizdeki ırkçılar kimin ayağına sıkıyorlar?

Türkiye’nin!

Türkiye’nin İslam Dünyası ve Arap Alemi ile büyük çaplı “sınırsız iş birliği” nin önünü kesen “ırkçılar” kimin ve kimlerin ekmeğine yağ sürüyorlar?