Türkiye'nin ayağına sıkanlar
Yahudi yazar Noah Harari şöyle yazar:
Tarih “büyük çaplı işbirliği”nin
önemini gösteren pek çok örnekle doludur. Sadece Homo Sapiens'le diğer
hayvanlar arasında değil, farklı insan gruplarının çatışmalarında da zafer hep iş
birliği yapanındır. Roma, Yunanistan'ı büyük beyinlere sahip olduğu ya da
yüksek alet yapabilme kapasitesi sayesinde değil “iş birliği” becerisiyle
fethetmiştir.
Tarih boyunca disiplinli ordular nizamsız
kalabalıkları kolaylıkla ezmiş, müttefikler dağınık kitleleri kontrol altına
alabilmişlerdir.
Sınırsız sayıda Homo Sapiens’in “iş birliği”
yapabilmesi, O’nu diğer canlılara üstün kılan yegane kabiliyetidir.
Maymunlar, arılar, karıncalar sınırlı sayılı gruplar oluşturabilirken, sınırsız
sayıda Homo Sapiens “iş birliği” yapabilmektedir.
Siz “iş birliği” yapabiliyorsanız
karşınızdaki gücün sayısının bir ehemmiyeti yoktur.
Komünist devrimden önce Rusya’ya
asilzadeler, bürokratlar ve iş adamlarından oluşan 3 milyonluk bir nüfus
hükmediyordu. Bu organize 3 milyon, gerideki 180 milyonun iş birliğini
nasıl engelleyeceklerini çok iyi biliyorlardı.
1917 devrimini 3 milyona göre daha sıkı
iş birliği yapabilen ve sadece 23 bin üyesi olan Komünist Parti gerçekleştirdi.
Başarı için önemli olan “sizi kaç
kişinin desteklediği” değil, sizin “ne kadar başarılı iş birliği
yapabildiğiniz” dir.
Harari, bir anlamda, Yahudiliğin gücünün
şifrelerini ifşa ediyor.
Başarılı “iş birliği” yapabilen 15
milyon Yahudi, nerdeyse 8 milyar kuru kalabalığa hükmediyor.
Said Nursi “iş birliği”nin
ehemmiyetine şöyle dikkat çeker:
“Siz iş birliği yapmayan 4 kişi iseniz toplam
gücünüz sadece 4’dür. Şayet 4 kişi bir araya gelir “iş birliği”
yaparsanız 4 adet 1 yan yana yazılmış gibi olursunuz, gücünüz 1111 (bin
yüz on bir) olur.
Suriye krizini fırsata çevirebilirsek, Türkiye’ye
Arap Alemi ve İslam Dünyası ile 2 milyarlık “büyük çaplı iş birliği” kuracaktır.
Türkiye’nin ırkçıları bu iş birliğini hedef
alıyor, çelme takıyor, tökezletiyorlar.
“Suriyeliler gitsin” diye tepinen ırkçılar, Suriye hakkında hiçbir bilgiye ve
tarihi donanıma sahip olmayan resmî ideoloji ezbercileridir.
Irkçılık, Dünya’ya Avrupa’dan yayılan ölümcül
bir pandemidir.
Türkiye, kendi doğal ve tarihi parçası
olan Suriye toprakları ile o topraklar üzerinde yaşayan eski vatandaşları
hakkındaki hükmünü, cahil ırkçı kitleler ile onların patronu global üst
akla göre vermeyecektir.
İngiliz Syces ve Fransız Picot’ın yüz yıl
önce cetvelle çizdikleri haritalar Türkiye’yi kıyamete kadar bağlamayacaktır.
Bir gün Türkiye kendi haritasını
çizecektir.
Suriye halkı, bizdeki ırkçıların Suriye’deki
simetriği olan Baas Rejimince 90 sene ezilmiş, sindirilmiş, süründürülmüş, katledilmişlerdir.
Son savaş o zalim yönetime “yeter
artık” isyanıydı.
Haçlı aç kurtlar, Suriye’de kendi kontrolleri
dışında bir yönetim oluşacağını görünce, demokrasi, özgürlük gibi sözde
mukaddeslerini helva gibi yiyip, kara papaz Obama liderliğinde Esed’in ardına
dizildiler.
Suriye’den hiç kimse, keyfi nedenlerle
evini, işini, tarlasını, dükkanını, mağazasını bırakıp, Türkiye’ye sığınmadı. Canlarını
Türkiye’ye zor attılar.
Baba Esed, son savaştan yıllar önce, 1982
de, baskılara isyan eden Hama şehrini bir sabah namazı vakti top ateşine tuttu,
bombardıman ve zehirli gazlarla 25.000 masumu on dakikada evlerinde öldürdü.
Oğul Esed de babasının yolunu seçti.
Son iç savaşta Suriye halkı direnmiş bir
milyon kayıp vermişlerdir. Direndiklerini ispatlamaları için kaç kez daha 1 er milyon
ölmeleri gerekiyor?
Arap Dünyası’nda da bizdekilerin simetriği
bolca ırkçıları var.
Defalarca yazdım, tekrar yazıyorum:
1866’da, o zaman bizim olan Beyrut
şehrimizde, misyoner radikal örgüt Amerikan Board’ın finanse
ettiği Amerikan Koleji’ni açış konuşmasında okul müdürü Dr. Daniel Bliss, şöyle
demişti;
“Dostlarım bugün tarih yazıyoruz. Bu okul bir
dünya kuracaktır. Paul’un meşhur deyimiyle ‘ben tohumları attım, Apostol,
suladı, biz de burada mahsulü alacağız”
Haçlı Dünya attıkları tohumların mahsullerini
almaya halâ devam ediyorlar. O okullardan Türkiye’ye 6.000 adet açmışlardı.
Irkçı Türkler ve ırkçı Araplar, Daniel Bliss’lerin attığı, Apostol’ ların suladığı o
tohumların mahsulleridirler.
Daniel Bliss’ler İslam Dünyası’nı ve
Orta-Doğu petrollerini attıkları tohumların “mahsul” leriyle dizgin
altında tutuyorlar.
Eninde sonunda bu savaş bitecek siz tutmak
bile isteseniz Suriyelilerin ekseriyeti ülkelerine döneceklerdir.
Savaş sonrası Suriye de yoğun bir imar
faaliyeti başlayacaktır.
İnşaat dahil bin türlü ürüne ihtiyaçları
olacak, sınırsız ithalat yapacaklar. Peki bu ürünleri en kolay kimden ve nerden
alacaklar?
Türkiye’den!
Peki artık alırlar mı?
Bizim ırkçıların her an yaptıkları bin
bir hakarete rağmen alırlar mı?
Bu durumda içimizdeki ırkçılar kimin
ayağına sıkıyorlar?
Türkiye’nin!
Türkiye’nin Dünya’ya insanlık dersi veren,
Dünya’ya örnek olan, Suriyelilere açtığı kucağı, içimizdeki ırkçılar feci
şekilde kirlettiler.
Irak’tan Fas’a Arap sokağı, Türk
ırkçılarını televizyonlarında izliyorlar, bunun Türkiye’ye ekonomik, siyasi,
diplomatik faturası ne olacaktır?
Bu durumda içimizdeki ırkçılar kimin
ayağına sıkıyorlar?
Türkiye’nin!
Türkiye’nin İslam Dünyası ve Arap Alemi ile
büyük çaplı “sınırsız iş birliği” nin önünü kesen “ırkçılar” kimin ve
kimlerin ekmeğine yağ sürüyorlar?