Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Temmuz 2022

Türkiye'nin Abide Şahsiyetleri

2-Kemal Eraslan_f31494dee8fb48b6b317292e87ab13cd.jpg

Türkiye’nin dil, ilim, kültür ve sanat alanında abide şahsiyetleri vardır. Onlardan biri olan Prof. Dr. Kemal Eraslan Hoca da ebedî âleme göç etti.

Bir süreden beri hazırladığım “Türkiye’nin Abide Şahsiyetleri” başlıklı sohbet toplantılarını, muhtelif kuruluşların mekânlarında yapıyorum. Burada 100’den fazla ilim, sanat, kültür, edebiyat ve medeniyet büyüğümüzü anlatmaya çalışıyorum. Fotoğrafları eşliğinde bahsettiğim ve rahmete erişmiş olan bu büyüklerimizin yaptıkları hizmetleri anlatırken doğrusu haklarını verememenin endişesini taşıyorum. İşte bu kahramanlar kervanına, 12 Temmuz Çarşamba günü Türk dilinin büyük âlimi, Ahmed Yesevi’yi ve “hikmetleri”ni Türkiye’de tanıtan Prof. Dr. Kemal Eraslan da katıldı. 92 yaşında vefat eden Hocamızı, ertesi günü Üsküdar Çamlık Mezarlığı’ndaki ebedî istirahatgâhına tevdi ettik.

TÜRKOLOJİ’NİN SEVİLEN SİMASI

Herkesin hayatında öğretmenleri, hocaları olur. Bazıları gelip geçer hatta unutulur. Bazı hocalar da vardır ki talebelerinin yüreğinde derin izler bırakır. İsteseniz de unutamazsınız onları. Hâl ve davranışları, anlattıkları, tavsiyeleri hep önünüze çıkar ve siz o cazibe merkezinden kopamazsınız. İşte Kemal Eraslan Hocamız da böyle bir ruh terbiyeciydi. 1980 yılında tanıdığımda ben 20, o ise 50 yaşındaydı. Edebiyat Fakültesi’ndeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün en çok sevilen ve sayılan hocalarından biriydi. Hatta biraz sert tabiatlı olan ve birbiriyle geçinemeyen hocaları, o munis, babacan ve mülayim davranışlarıyla barıştırdığını hatırlıyorum. Mütebessim ve mütevazı bir ilim adamıydı. Binlerce talebe yetiştirmişti. Bütün öğrencilerinin gönlünde taht kurmuştu. Hakikaten müstesna bir ilim adamıydı. Bugün talebelerinin büyük çoğunluğu Türkiye’nin muhtelif liselerinde dil ve edebiyat dersleri veriyor. Bazıları ise üniversite kürsülerinde geleceğin Türkologlarını yetiştiriyor. Hoca, ömrü boyunca hiç boş durmadı. Emekli olduktan sonra da kütüphanelere gitmekten vazgeçmedi. Çalışkanlığı ve titizliği ile örnek biri olarak zihinlere yerleşti. Bereketli ömrünün neredeyse 70 yılı ilme, edebiyata, araştırmaya adanmıştı. 90 yaşına kadar okudu, araştırdı, yazdı. Salgının başladığı son iki yılda ise rahatsızlanmıştı ve artık evden dışarı çıkamıyordu.

BABACAN TAVIRLI İLİM ADAMI

Her yüz bizde farklı çağrışımlar uyandırır, her simada bir gizli vücut gizlidir. Kemal Eraslan’da ben Ahmet Yesevi Hazretleri’ni görürdüm. Onun derinliğini, iyiliğini ve güzelliğini hissederdim. Bu his, sadece, Edebiyat Fakültesi’nde okurken bize Ahmet Yesevi’nin “hikmet”lerini anlatmasından kaynaklanmıyordu şüphesiz. Onun da ötesinde konuşması, tavırları, sevecenliği ve sağlam duruşuyla bu duyguyu hepimizde uyandırmıştı. Bir derviş teslimiyeti, bir âlim şefkati ve bir hakikat ehlinin bilgeliğini sezmişimdir hep Kemal Hoca’da. Âdeta ömrünü adadığı Ahmet Yesevi’nin ruhaniyeti ve nuraniyeti sinmişti hâl ve hareketlerine. İlim dünyasının bu sıcak, babacan ve sevimli çehresini tanıyıp da sevmeyen yoktu sanırım. Değerli ilim adamımız, durmadan çalışan, yazan, üreten ve birikimini gelecek nesillere intikal ettirmek için büyük çaba sarf eden bir gönül insanıydı. Fakültedeki derslerini zevkle, şevkle ve heyecanla dinlerdik. Yesevi’nin düşündürücü “hikmet”leri Eraslan Hoca’nın ağzından bal gibi dökülür, damla damla içimize akardı. Çağatayca’yı keyifle öğretirdi. Türkoloji’nin bu çelebi adamı, emekli olmasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen elinde çantası kütüphanelerde ve Türkiyat Araştırmaları Merkezi’nde çalışmalarına devam ediyordu. Keşke uzun yıllar emek verdiği Çağatayca Sözlüğü’nü bitirebilseydi. İnşallah talebeleri, yarım kalan sözlüğü tamamladıkları gibi, ansiklopedi maddeleri ile gazete ve dergilerdeki makalelerini de kitaplaştırırlar. Hatta yaptığı konuşmalar da deşifre edilip yazıya aktarılmalıdır.

HOCASINA DERİN HÜRMETİ

Tam 40 yıl öncesinden bir hatıra: 1982 yılının 15 Temmuz günüydü. Cağaloğlu’ndaki Yeşilay İşhanı’nda İslam Ansiklopedisi’nde çalışıyordum. Her ikisi de rahmete kavuşmuş bulunan Prof. Dr. Muharrem Ergin Hocam ve Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, bir madde üzerinde konuşuyorlardı. Bir ara kapı açıldı. İçeriye sempatik yüzü ve biraz da mahcup edası ile Kemal Eraslan Hocam girdi. Mütebessimdi, sevinçliydi. İki hocamı bir anda işyerimde görünce kendimi fakültede sandım, ben de heyecanlandım. Kemal Hoca ilerledi, selam verdi ve Muharrem Hoca’nın elini öptü. Heyecanla ve bir çocuk masumiyetiyle, “İmtihanı verdim Hocam!” dedi. Muharrem Hoca onu tebrik ettikten sonra bize döndü ve açıklama yaptı: “Kemal Beyin bugün profesörlük imtihanı vardı. ‘Ahmet Yesevi Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler’ adlı profesörlük tezi, İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından kabul edilmiş ve profesörlüğe yükseltilmış. Allah’a şükür.” O sahne unutulacak gibi değildi. Profesör olan bir akademisyenin hocasına gösterdiği hürmet, görülmeye değerdi doğrusu. Türk İslâm terbiyesinin muhteşem bir örneğine şahit olmuştum.

Meslek hayatının 50. yılı münasebetiyle Kemal Erarslan Hoca için Tünel’de güzel bir program yapılmıştı. Dostları, meslektaşları ve öğrencileri kürsüye gelerek hocayı anlatmışlardı. İlme adanmış koca bir ömür iki saatlik toplantıda ifade edilebilir miydi, ne mümkün? Hocayı anlatabilmek gerçekten güç. Hoca, programın sonunda duygulu ve anlamlı bir teşekkür konuşması yapmıştı. O hasta olduğu zamanlarda bile karşıdan Eminönü’ne, oradan Beyazıt’a ve Fatih Horhor’daki Türkiyat Araştırmaları Merkezi’ne yürüyerek gelen ve hazırladığı sözlüğü tamamlamaya çalışan bir irade adamıydı. Bir gayret, azimet, şevk, hizmet ve ciddiyet anıtıydı. Talebelerini evladı gibi seven ve onları yetiştirmek için elinden gelen üstün çabayı gösteren eski nesil hocaların son numunelerindendi.

TÜRKÇEYE ADANMIŞ GÜZEL BİR ÖMÜR

Kemal Eraslan, Ahmet ve Hatice Eraslan’ın büyük oğludur. 30 Ekim 1930 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Kendisinden küçük erkek kardeşi vardır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Janos Eckmann, Sadettin Buluç, Mecdut Mansuroğlu, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş gibi hocaların dil derslerine, Ali Nihad Tarlan, İsmail Hikmet Ertaylan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Dolu, Abdülkadir Karahan, Mehmet Kaplan gibi hocaların edebiyat derslerine devam etti. Başarılı bir tahsil hayatını geride bırakarak 1956 yılında hem fakülteden hem Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Akademik çalışmalarına Eski Türk Dili (Kürsüsü) Anabilim Dalı’nda başlayan Kemal Eraslan, “Ali Şir Nevayi Nesayimu’l Muhabbe min Şemayimi’l Fütüvvve Metin ve Dil Özellikleri” tezi ile 1970 yılında doktor unvanını aldı. 1975 yılına “Eski Türkçede İsim Fiiller” adlı doçentlik tezi ile doçent unvanına hak kazandı. 1982 yılına kadar kadrolu doçent olarak görevini devam ettirdi. 1979 yılında Bağdat Üniversitesi’nin daveti üzerine Irak’a gidip konferanslar verdi. 1981 yılında iki ay müddetle İngiltere’de bulunup bazı kütüphanelerde korunan Türkçe yazma eserler üzerinde çalıştı. 1982 yılında “Ahmet Yesevi Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler” isimli profesörlük takdim tezi ile İstanbul Üniversitesi Senatosu’nun 15 Temmuz 1982 tarih ve 20 sayılı kararı ile profesörlüğe yükseltildi. Kemal Eraslan 1957 yılında Sabriye Hanım ile evlendi. 1958 yılında ilk çocuğu Zafer, 1961 yılında da kızı Hatice dünyaya geldi. Makine mühendisi oğlundan Emir ve Sacit Kemal adında iki, tıp doktoru kızından da Burak adında bir torun sahibidir.

Kemal Hoca bir asra yaklaşan ömrünü Türkçemize adamıştır. Tarihî Türkçe araştırmalarının yaşayan en önemli simalarından ve Türkoloji dünyasının otoritelerindendi. Başlıca eserleri: Eski Türkçe’de İsim Fiiller, Kutadgu Bilig, Nesayimü’l- Mahabbe min Şemâyimi’l Fütüvve, Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler, Hüseyin Baykara Divanı’ndan Seçmeler, Mizânu’l Evzân, Nesebnâme Tercümesi

Mecalisü’n-Nefais, Uygur Türkçesi Grameri, Kutadgu Bilig, Ahmet Yesevi Hikmetleri, Sekkâkî Divânı. Yüzlerce makale, tebliğ, konferans, ansiklopedi maddesi bulunuyor. Yurt içi ve yurt dışında pek çok üniversitede görev yapan, bir dönem Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı’nı yürüten Hoca, Almanya, Irak ve İngiltere’de de bulundu, o ülkelerde Türk dili kürsülerinde ders verdi. Hoca, aynı zamanda ülkemizin önde gelen Nevâyî araştırmacılarındandı.

“DİN EN BÜYÜK FAKTÖR”

Bâbıâli Sohbetleri’nde bir program düzenlemiştik. Toplantı afişimiz, “Türkistan’dan Dünyaya Yayılan İrfan Güneşi Hoca Ahmet Yesevi ve Hikmetleri” başlığını taşıyordu. Kemal Hoca konuşmacı olarak katılmış, bilmediğimiz hususları bize anlatmıştı. Şöyle demişti: “24 Oğuz boyu içinde varlık gösteren ve Türk birliğini kuran, Kayı Boyu’dur. Kayı Boyu’nun öne çıkması ve Türk Birliği’ni kurmasındaki etken, töreye bağlılık ve bir ideale sahip olmaktır. Oğuzname’de işaretler vardır. ‘Bir yere yerleşmezsek yok oluruz.’ diyor. Tarihte süre bakımından devam eden en büyük imparatorluk, altı asır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğudur.”

Hoca o gün, Orta Asya’nın tarih sahnesindeki yeri üzerinde durmuştu. “Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra daha büyük bir varlık gösterdiler. Din en büyük faktör olarak birleştirici unsur oluyor. 11 ve 12’nci asra gelindiğinde Orta Asya’yı batıda değiştiren en büyük güç İslamiyet’tir. İslamiyet sadece inanç değişikliği yapmamış, yönetme şeklinde, dünyaya bakış, hâkimiyet anlayışı, bilhassa vatan anlayışında da büyük rol oynamıştır.” sözleriyle de dikkat çekmişti.

“AHMED YESEVİ TEMİZ BİR MÜSLÜMAN”

Kemal Eraslan’a göre Ahmet Yesevi’yi okuduğumuzda, şunları görürüz: “Allah inancı, bağlılık ve sevgi”, “Peygambere aşırı saygı ve sünnetine uyma.”, “Züht ve takva” yani ibadeti yerine getirme ve dinin yasak ettiği şeylerden kaçınıp, onlara yaklaşmama (günah) korkusu”, “Helâl lokma sahibi olma yani kendi emeği ile geçinme.”

Kemal Eraslan, konuşmasını şu sözlerle tamamlamıştı: “Ahmed Yesevi çok seviliyor. Niçin? Halk neden çok seviyor; bir kere çok temiz bir Müslüman, dürüst bir Müslüman. Emeğe değer veren bir Müslüman, kimseden bir şey beklememiş, kendi emeği ile geçinen bir Müslüman. Doğruluğu, dürüstlüğü, iyiliği telkin edip, kötülüğün karşısında duran bir insan böyle bir insan asırlar geçse de değerinden kaybetmez, insanlar tarafından sevilmeye devam eder.”

VEFA TİMSALİYDİ

Kemal Hoca davet edildiği birçok toplantıya katılıp konuşmuş, iştirak ettiği sempozyumlarda tebliğler sunmuştu. Eserler vermiş, makaleler yazmış, seçkin talebeler yetiştirmişti. Türkçenin inceliklerini ortaya koymuştu. Başta ESKADER olmak üzere birçok kültür sanat kurumundan ödüller almıştı. Çok vefalıydı. Vefat eden Hocaların cenazelerinde mutlaka bulunur, cenaze namazlarını kılar ve onlara dua ederdi. En son Orhan Okay ve Ömer Faruk Akün hocalarımızın cenazelerinde kendisini görmüş, taziyede bulunmuştum. Bütün bu üstün hususiyetleriyle hürmeti ve muhabbeti ziyadesiyle hak ediyordu. O da talebeleri tarafından vefa gördü. 15 Temmuz 2016 tarihinde ESKADER olarak Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde “Kemal Eraslan’a Saygı Gecesi” düzenlemiştik. Yönettiğim o panelde profesör talebeleri ve meslektaşları Osman Fikri Sertkaya, Abdullah Uçman, Mustafa Özkan ve Erol Ülgen, Hocanın hayıtını, eserlerini, fikirlerini ve hizmetlerini anlatmış, hatıralarını nakletmişlerdi.

Bu fani dünya hayatında unutulmaz izler bırakan abide şahsiyetlerimiz vardır. Onlardan biri de Kemal Eraslan Hocamızdı. Allah rahmet eylesin. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun. Türkoloji dünyasının başı sağ olsun.