Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Eylül 2024

​Türkiye'deki İsrail

Mabetsiz şehirler planladılar…

Dinsiz nesiller…

Allah ve ahlak düşmanlığı medeniliklerinin en temel özelliğiydi.

Şiddet tapıcılığı, merhamet göstergesi…

Attilâ İlhan: “İsrail Türkiye’de İsrail’den daha güçlüdür.” diyerek gerçekleri haykırıyordu.

Türkiye’nin ve dolayısıyla gönül coğrafyasının başına gelen musibetlerin kimin başının altından çıktığını tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyordu.

63 yıl önce…

16 Eylül 1961…

Darağacında;

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU, Maliye Bakanı Hasan POLTAKAN…

17 Eylül 1961…

Başbakan Adnan MENDERES…

“İrticai faaliyetlerin odağı olmak”la itham edip astılar…

Mahkemeleri Yassıada’da idi. Adı da “Yüksek Adalet Divanı” idi. Zulmün ve şenaatin merkezi.

“Sizi ben de kurtaramam.” diyenlerin de iştirakiyle işlenen bir Cinayet, Hıyanet Panayırı…

İsrail, İntikam alıyordu, tüm darbelerde olduğu gibi.

Ezan aslına uygun okutulunca, Kur’an öğretimi serbest bırakılınca Siyonistlerin nevirleri döndü.

“İrtica hortladı. Diktatörlük var. Cumhuriyetin kazanımları tehlikede…” propagandası aldı yürüdü.

“Yeter, Söz Milletindir” diyenleri susturmak için her melanete başvurdular. Darbe şartları oluşunca da “çocuklarına” görev tebliğ ettiler.

Hiç vazgeçmiş değiller…

Akla, hayale gelemeyecek şeylerden istismarcılıklarına devam ediyorlar.

Hem şehit cenazelerine katılıyor hem de terörist eli öpüyorlar…

“Medeniyetin” temsilcisi İsrail’in yancıları…

Diyarbakır annelerinin Narinlerini de istismarda sınır tanımıyorlar…

Etnik kimlik, inanç üzerinde tepiniyorlar…

6 Şubat 2023 depreminde enkaz altındakileri bile siyasi kimliklendirmeye yeltenmişler enkaz üstünde iç savaş çağrıları yapmışlardı.

O gün nasıl ki kurtarma çalışmalarını akamete uğratmak için yalan ve iftiralara başvurmuşlarsa şu günlerde de Diyarbakır’da 8 yaşında bir çocuğun bedeni üzerinden aynı bölücülüğe ve yıkıcılığa devam ediyorlar…

“Baraj patladı” diyenlerle Narin’in bulunmaması için hedef şaşırtanlar aynı odağın tetikçileridir.

Deprem, yangın, heyelan ve sel afetlerinde de cepheleşme çabasındalar…

İzmler (Sağ-Sol) çatışması, ekonomik ve siyasi krizler…

Darbeler, muhtıralar…

Kutuplaştırma, cepheleştirme…

Bölme, işgal etme (yerleşme)

Hücre sistemi…

Kangrenleştirme yani yönetilemez duruma getirme…

Sonra da gelsin “kurtarıcılar..”

Ur gibi…

Ne ana ne baba ne çocuk bilirler…

Gazze, soykırımcılar için bir avlanma, eğlenme yeri…

Amerika’yı keşfettikleri gibi “keşfediyorlar.”; tıpkı Kızılderilileri uygarlaştırdıkları gibi Filistinlileri, Türkleri, Arapları, Acemleri uygarlaştırıyorlar…

29 Mayıs 2019'da Hacire Ana ile başlayan evlat nöbetine 3 Eylül 2019'da diğer anaların katılımlarıyla nöbet devam ediyor.

Çocuklarını istiyorlar; Narinlerini… Ama terörün “uzlaşıcıları” kör ve sağırlar…

Mustafa Bedirhan bebeklerin, Aybüke öğretmenlerin katilleri ellerinin kanlarıyla Narin’in masumiyetinden yeni katliamlarına kılıf hazırlıyorlar…

Demokrasi ve hukuku geveleyip dururlar…

Ağlamayı da yasakladılar…

Urfalı Demir İZZET, Menderes ve arkadaşlarının katledilmesi üzerine bir ağıt yakar:

“Altın iken tunç oldum.

Seçilmez pirinç oldum.

Felek mıraziy olsun.

Herkese gülünç oldum.

Arıdım, bala geldim.

Kuş idim, dala geldim.

Felek mıraziy olsun.

Tanılmaz hala geldim.”

(Hanıfı Düşmez, Öyküleriyle Urfa Türküleri, Kaliru Yayınları, 1995 Birinci Basım, Ağustos 1995,s.49)

Demir İZZET, memurluktan atılır. Tacirlik de yaptırılmaz; hayvan pazarına dahi giremez.

Böyledir, demokrasi ve insan hakları anlayışları.

Kendileri gibi düşünmeyenlere “insansı hayvanlar” demeleri aynı çöplükten beslenmelerindendir.