Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Ağustos 2024

​Türkiye'deki Fransız okulları

Bir Fransız sömürgesi olan Martinik'te dünyaya gelen Fanon şöyle diyordu, “Bir zenci, Fransızcayı bir Fransız kadar iyi konuştuğunda kendisini insan gibi hisseder.” Sonrası malum, “Je suis Français" yani Ben Fransızım…

Frantz Fanon, daha sonra zenciyi yaratanın “Beyaz” adamın kendisi olduğunu anladı. Ona göre siyah adam, beyaz adama özendikçe zencidir.

Oysa onun yapması gereken siyah adam olmaktır. Bunu yapamayan her siyahın aşağılık kompleksinden kurtulamayacağını dile getirdi.

Gerek Fransız gerek İngiliz gerekse Amerikan sömürgeciliğinde buna benzer yüzlerce örnek sayabilirim.

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın teşvikiyle 1857 yılında Paris’te açılan Mekteb-i Osmani’nin hangi gerekçeyle açıldığını vaktiyle burada dile getirmiştik. O dönemler beyaz adama özeniyorduk.

Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, iki Fransız okulunu, kurallara aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle eleştirdiğinde içimizde hala aşağılık kompleksinden kurtulamayan ne kadar köle ruhlu, Fransız zencisi varsa ayağa kalktı.

Ankara’daki Charles de Gaulle ve İstanbul’daki Pierre Loti okulları için bakana mektup dahi yazanlar oldu.

Çanakkale Harbi’nde bize karşı savaşmaya gelmiş, gevşek bir Fransız subayının adının verildiği okula övgüler düzen bu müstemleke ruhlu insanlara karşı Yusuf Tekin, dik bir duruş sergileyerek hakikati dile getirdi.

Nedir hakikat?

Türkiye’de Lozan'da taahhüt edilen on iki tane yabancı okul var. Yusuf Tekin de, bu okullar için “Lozan'da taahhüt ettiğimiz için problem çıkartmıyoruz” diyor. Fakat Fransa, bu mektuplarda da olmayan sadece müstemleke ülkelerine yakışan bir tutumla, Türkiye'de iki tane daha okul açıyor.

Başlangıçta “Biz bu okullara sadece Fransızları alacağız” demişler.

Ne var ki bu sözde kalıyor zira şu an bu okullarda yüzde doksan oranında Türk vatandaşı bulunuyor.

Kısacası Viyana Sözleşmesi'ne göre Fransız okullarında sadece büyükelçilikte çalışan misyonun çocukları eğitim-öğretim görebiliyorken bizde bu okullara Türk öğrencileri de kayıt ediliyor.

Düşünün, bakanlık okula müfettiş gönderiyor, “Türk öğrenci var mı?” diye ama onlar “Siz bizi denetleyemezsiniz” diyerek devletin müfettişlerini kapıdan içeri almıyor.

Haberlere göre bu okullarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Göktaş’ın, Okan Bayülgen’in, Manken Deniz Akkaya, Gazeteci Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın çocukları da okuyormuş.

Kim bilir daha kaç kişinin çocuğu bu okullarda eğitim görüyor. Yusuf Tekin tam da bu noktada diyor ki, “Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya, ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir.”

Yani milli eğitimin literatüründe resmi olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyor.

Daha da vahimi nedir biliyor muşunuz?

Bu çocuklar mezun olduğunda diploma denkliği devreye giriyor. Sonra ayrıcalıklı bir pozisyonda, yabancı öğrenciler için yapılan yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar.

Anlayacağınız, 1942 yılından bu güne kendi amacı dışında, yüzde doksanı Türk olan öğrencilerine, Fransız okulu diploması vererek yabancı öğrenci saydırıp, kontenjandan sınavsız fakülte, fen lisesi gibi yerlere öğrenci yerleştiren bir tezgâh kurulmuş.

Şimdi bu tezgâhı bozmanın vakti geldi. Yasalara uymayan okullar yok hükmünde sayılmalıdır. Burada okuyan Türk öğrencileri, millî eğitim sistemine dahil edilmelidir. Ve elbette denklik verilmemelidir.

Bu tür okulların hukuk tanımadan keyfi hareket etmelerine bir son verilmelidir. En önemlisi de içimizde hala 19.yüzyıldan kalma ezik, aşağılık kompleksinden kurtulamayan, ecnebi hayranı, şuursuz, köle ruhlu insanlara aldırmadan işimize bakmalıyız.