Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2995.73
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ekim 2022

Türkiye'de Yeni Dönemin Analizi

Türkiye’nin yeni ekonomi modeli tartışılmaya devam ediyor. Çünkü iktisat bölümlerinde yıllardır anlatılan klasik kapitalist doktrinler ekonomistlerin zihinlerine kazındığı için alternatif bir düşünce metodu pek geliştirilmedi.

Hatta çift kutuplu dünya düzeni olarak bilinen Soğuk Savaş döneminin bir kutbu olan sosyalist-komünist sistem bile iktisat fakültelerinde bir iki saatlik ders konusu olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü özellikle Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte küresel hegemonya kuran ABD öncülüğündeki kapitalist sistem eğitim müfredatlarını da şekillendirdi.

Kapitalist sistem kendi içinde çeşitli dönemlerde krizlere neden olsa da sürekli kendi içinde yenilenerek ilerlemeye devam etti. Ancak kapitalist sistem kurulmadan önce ABD ve Avrupa ülkelerinin merkantilist dönemde ve sonrasında kurduğu sömürge düzeniyle sürekli sermaye birikimini sağlamayı başardı.

Bugün dahi adı sömürge olmasa da işleyiş bakımından Afrika başta olmak üzere sömürü düzeninin devam etmesi “Batı” ülkelerinin sömürü düzenini devam ettirdiğini göstermektedir. Ancak sömürü düzeninin en büyük kısmı yine kapitalist sistemin modellemelerinde yatmaktadır.

Çünkü gerek Adam Smith’in Mutlak Üstünlük teorisi gerekse David Ricardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlük teorisi zengin ile yoksul ülkeler arasındaki makası sürekli büyüten bir modele dayanmaktadır.

2008 küresel finans krizi sonrasında yaşanan büyük kırılmayla taşlar yerinden oynamıştı. Devamında 2011 Avrupa Borç Krizi, popülist politikalar, Trump’ın başkan seçilmesi, BREXIT, COVID-19 Pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı dengelerin değişmesini hızlandırdı.

Küresel sistem yeni bir denge ararken siyasi ve iktisadi değişimler de hızlanmaya başladı. AB’nin kendi içinde birlik sağlayamadığı bir dönemin ardından Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle güvenlik ihtiyacının doğması üye ülkelerin yeniden birlik olarak hareket etmelerine neden oldu. Ancak Türkiye’nin başta savunma sanayide yakaladığı yüksek başarı ve denizlerde keşfedilen ve keşfedilmeyi bekleyen enerji kaynakları Türkiye’yi bu yeni modeli uygulamaya zorladı. Salgın sürecinde küresel tedarik zincirinin bozulması da yeni modelin uygulanmasını elzem kıldı.

Aslında yeni model sebebiyle Türkiye şuan bir doğum sancısı yaşasa da orta ve uzun vadede Türkiye’nin ekonomik güvenliğini artıracak ve yüksek gelir grubu ülkeler arasında yer alınmasını sağlayacak stratejik bir adım.

Cari fazla verilmesi arzulanırken cari açığın artmasının bazı sebepleri oldu. Ancak küresel sürecin normale dönmesi ve Türkiye’nin enerji politikalarının meyvelerini vermesiyle cari fazla verilmeye başlanacaktır. Türkiye’nin ileri teknoloji üretimi ve ihracatı giderek artarken, artan ihracat miktarı da katma değeri artıracak bir diğer etken olarak karşımıza çıkmaktadır.Çünkü ihracat artışı ürünlerde değişiklik talebini de beraberinde getirecektir. Aksi halde hiçbir işletme yeni bir talep olmadıkça mevcut üretim modelini değiştirmez. Artan ve değişen talep ile katma değer artışı da yaşanacaktır. Bu da cari fazla sürecini destekleyecektir.

Yeni modelin diplomasi ayağı

Türkiye yeni ekonomi modeliyle birlikte uluslararası diplomatik adımlarını da artırmaya devam ediyor. Çünkü yeni model biraz daha uluslararası barış ortamının sağlanmasıyla da ilişkili yürütülmek zorunda. İhracata dayalı büyüme modelinde ülkelerle restleşmekten ziyade anlaşmak ve iş birliği yapmak önemli hale geldi. Nitekim Ortadoğu coğrafyasında bu rüzgâr eserken Türkiye de rüzgârı arkasına alarak ilerlemeye başladı. İsrail’in normalleşme adımları Türkiye’nin de adeta işine geldi. Suudi Arabistan, BAE sonrasında Ermenistan ile normalleşme adımlarının atılması küresel ve bölgesel konjonktürün yanında yeni ekonomi modelinin de etkisiyle yürütülüyor.

Türkiye’nin yürüttüğü diplomatik adımların da başarısını görmezden gelmemek gerekir. Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde tarafları aynı masaya oturtmayı başarabilen tek ülkenin Türkiye olması diplomaside gelinen seviyeyi de göstermektedir. Bu diplomatik adımların ekonomik yansımalarını da görebiliyoruz. Tahıl koridorunun açılmasıyla buğday fiyatlarındaki artışın durması Türkiye için önemli bir kazanç oldu.

Mısır ve Suriye ile de normalleşme sinyallerinin verilmesi Türkiye’nin yeni dönemde gerek bölgesinde gerekse küresel çapta diplomatik etkinliğini artıracağının sinyallerini veriyor. Bölgesel diplomatik etkinlik beraberinde küresel etkinliği de getiriyor. Çünkü hiçbir bölgesel mesele Rusya, ABD, Çin, AB gibi ülkelerden bağımsız düşünülemez.