Türkiye’de Koronavirüs var mı?

Yazımızın başlığının çok itici olduğunu biliyorum.

İticiliği kadar provokatif olduğunu da biliyorum.

Hatta gereksiz olduğunu da....

Bir şey daha biliyorum;

Korona virüsün Türkiye’de olup olmadığını…

Türkiye’de korona virüsün olup olmadığını sonraya bırakalım, lakin kimilerinin, “Ah! Keşke bizde de korona virüs olsaydı da şöyle birkaç yüz kişi yakalansaydı…” diye varlığına inanmadıkları ‘Tanrı’ya neden böyle elleri havada yalvardıklarını konuşmak lazım.

Geçen gün bir arkadaşım aradı. Duydukları karşısında dehşete düşmüştü. Sesi titriyordu. Çok korktum, başına kötü bir şey mi gelmiş diye tedirgin oldum. Sonra “Abi inanamayacaksın ama duyduklarım karşısında dehşete düştüm” dedi ve anlatmaya başladı.

“İstanbul’da Beşiktaş-Üsküdar vapurunda, 70 yaşlarında 2 bayan konuşuyorlardı. İmamoğlu’nu övdüler, sadece ‘iyidir, paşadır…’ türü kuru sözlerle övdüler...” Buraya kadar normaldi. İnsanlar istediklerini övebilirler. Hatta bir CHP’li “Bay Kemal” için, ay çok vatansever de diyebilir. (Pardon, onlar vatansever demezler, yurtsever derler, neyse bu sefer böyle idare etsin CHP’li!)

Ama, dedi arkadaşım, “Bir yerden sonra dayanamadım, cevabı yapıştırdım!..”

Ne olduğunu sordum.

“Abi kendi aralarında konuşuyorlar. Biri diğerini tasdik ediyor. Dediler ki, ‘Türkiye’de kesin olarak biliyoruz ki koronavirüse yakalanan pek çok insan var hatta ölenlerin olduğunu biliyoruz, AKP askerleri gönderiyor, ölenleri gece götürüyorlar, üzerlerine kireç döktükten sonra mezarlarını toprakla kapatıyorlar.’ Sonra da çıkıp yok, bizde korona yok diyorlar. Neden İtalya’da var, Fransa’da var, Almanya, İngiltere’de var da sen de yok!!!”

Bitmedi.

Arkadaşım itiraz eder olmuş, “Korona gizlenmez ki, ayıp değil, suç değil, bütün dünyada görülmüş, bizde de görülse suç mu?” demiş, ama dediğine bin pişman olmuş.

Teyzeler, “Var vaaarrr! Hem de tahta kurusu büyüklüğünde imiş bizim korona virüsümüz…” demiş ve bazı devlet büyüklerimizin ismini vererek, “Dilerim hepsi yakalanacak da kurtulacağız!” demişler.

Vapur iskeleye yanaşmış, inerken beddualarla inmişler. Bayanlardan biri diğerine, “Kız Türkan, tanrıya inanmıyoruz ki kime yalvarıyorsun böyle?” demiş. Türkan işi sıkı tutmuş, “Belli mi olur? Belki vardır da kabul olur duamız Cesi..?” demiş. (Bu Cesi, Cesi mi Cesika mı Cesime mi..? Doğrusu neyin nesi olduğunu bilmediğim için olduğu gibi yazdım.)

Evet Türkan Hanım ile Cesi? Bu insanlarımız bu ölümcül salgına yakalanmadığı için karalar bağlamış hatta kafayı yemişler.

Yahu!

İnsan gerçekten de insan evladı ise bırak kendi ülkesinde, hiçbir insanın ölümcül bir salgına yakalanmasını ister mi?

Bre vicdansızlar!

Ülkenize bu meretin uğramayışı inanmadığınız Allah’ın bir lütfu, bir ihsanı değil mi?

Ak Parti iktidarının ve tabi ki Sağlık Bakanının, Sağlık camiasının hassasiyetleri sonucu bu salgının ülkemize henüz girmeyişine neden şükretmiyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin zarar görme ihtimalini varsayarak bu ülkeye korona virüsün girmesini istemek nasıl bir hastalıktır?

Bu insan kılıklıların, sadece Erdoğan düşmanlığından dolayı bu milletin salgından ölmesini istemesi hastalık ötesi ihanettir.

Bu alçaklıkları sergileyenlerin önemli makamlarda olduklarını düşünün,

Ne kadar korkunç değil mi?

Geçen gün Bursa’da bir herif hastahane hastahane geziyor: “Ben İtalya’dan geldim, ben de korona var” diye kendisini “ihbar” ediyor. Yapılan tetkiklerde adamda virüse rastlanmıyor. Sonuncu hastane soruşturuyor ve bakıyorlar ki adamın İtalya’ya falan gitmişliği de yok…

Ne bu ya?

Buna ne derseniz deyin kızmayacağım!

Deli desen değil,

Sefih desen değil.

Geriye ne kalıyor?

…

Türkiye korona virüs ile anılsın!

“Alın size, korona yok yok diye övünüyordunuz, buyurun size korona..!”

Yani cennet vatanımız, ülkemiz dünyanın ilerisinde olmasın,

Hiçbir konuda dünya ülkeleri bizden övgü ile bahsetmesin,

Hiçbir ülke vatandaşı, “Helal olsun, Türkler çok iyi hazırlanmışlar ki oraya korona bulaşmamış” demesin.

Çünkü bununla da Erdoğan prestij kazanacak.