Türkiye'de Gerçekten Kürt Sorunu Var Mı? ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (4)
Bir önceki makalemizde tek tek ortaya koyduğumuz hususlar bizlerin tespit ettiği sorunlar değildi. Bazı okurlarımızca bu sorunlar çözüm önerisi olarak algılanmış. Bir kez daha belirtmeliyim ki o hususlar bölge halkının, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının bizlere aktardıkları kendi tespitleridir.
Bu
yazımızda bizlere aktarılan bu sorunların çözüme kavuşturulması için Adaleti
Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği’nin (ASSAM) siyasi iradeye
önerdiği çözüm önerilerini aktarmaya gayret edeceğiz. 2015 yılında Çözüm
Sürecinin Geldiği Aşamada ASDER-ASSAM Raporu olarak hazırlanan ve ilgili tüm
kurum ve STK’lar ile paylaşılan bu raporda yer alan hususlar akademik bir
çalışmanın emek verilerek ortaya konulmuş sonucudur.
Ancak
öncesinde şunu özellikle belirtmeliyim ki söz konusu raporda yer alan birçok husus
o günden bugüne büyük oranda çözüme kavuşturulmuş, hayata geçirilmiş ve bölge
halkınca benimsenmiş ve devlet ile arasındaki köprüleri yeniden tesis etmeye
başlamıştır.
Muhalefetin
iddia ettiği gibi bölge halkı ile devlet arasında geçmişte var olan sorunlar
kesinlikle yoktur. Elbette tüm meselelerin uygulanması ve tüm kesimlerce
özümsenmesi zamanla daha iyi oturacak ve kabul görecektir. Bizlere düşen sabır
ve metanetle dışardan ve içerden işbirlikçilerle Kürt ve Türk toplumu arasında
sorun varmış gibi fitne oyunlarına alet olmamaktır.
Kürt
Kimliğinin Tanınması;
Türk
ırkına mensup olmayan vatandaşlarımızda ve Kürtlerde Devlete karşı aidiyet
duygusunun oluşması ve gelişmesi için 1982 Anayasasının 66 maddesinde geçen
“Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, din ve ırk
farkı gözetilmeden Türk denir.” Hükmü
yerine“Vatandaşlık temel bir haktır. Kanunun öngördüğü esaslara uygun olarak bu
statüyü kazanan herkes Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır.” ifadesine
benzer bir hükmün yer alması daha kapsayıcı ve birleştirici olacaktır.
Dil, millet olmanın birleştirici değerlerinden
biri olmakla beraber, farklı etnik grupların da devletin eşit hak sahibi
vatandaşları olabilmeleri için kültürünü ve dilini kullanıp yaşatma imkânı
sağlanmalıdır
Devletin kurumlarında ve uluslararası ilişkilerde
resmi dil Türkçe olmalı, ancak Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi
dillerini konuşma, geliştirme ve kendi dilinde eğitim yapma özgürlüğü ve
imkânı, anayasa ile koruma altına alınmalıdır.
Bölge Valilikleri İhdas Edilmelidir
Türkiye Cumhuriyeti’nin taşra teşkilâtı ve
Devletin yönetim şekli yeniden düzenlenmelidir. Bu sistem hem Kürtlerin ve
diğer etnik grupların özerklik isteklerini karşılamalı, hem de Devlete bağlılık
ve aidiyet duygusunu arttırmalıdır. Her Bakanlık kendine bağlı en fazla altı-on
birimi layıkıyla sevk ve idare edebilir. 81 Vilayet merkezden dirayetle
yönetilemez. Merkezi idarenin hem ülkemizin diğer milletler nezdindeki
menfaatlerini bihakkın koruyabilmesi, hem de mahalli ihtiyaçların daha yakın
tespit ve karşılanabilmesi için coğrafi, ekonomik, sosyal ve etnik şartlar göz
önünde bulundurularak bölge valilik sistemi oluşturulmalıdır. Bölge valileri
merkezden atanmalı, adalet, iç güvenlik, savunma ve dış işleri merkezden,
devletin diğer faaliyet alanları Bölge Valilikleri tarafından mahallinden
yönetilmelidir.
Bakanlar Kurulu Toplantılarının bölgede yapılması
Takip
ve kontrol önemli bir yönetim prensibidir. Etnik bölünme için tahrik edilen
hassas illerimizdeki sorunlar, yatırımlar, projeler, asayiş ve güvenlik
durumları, ilgili ve yetkililerin mahallinde karargâh kurarak etkili bir
şekilde yönetilebilir. Sıklet merkezi, kritik yer ve zamanda gücün tamamına
yakın kısmının toplanmasıdır. Bakanlarımızın hassas illerimizle ilgili
meseleleri (Yakın geçmişte Enerji
bakanımız Sn Taner Yıldız’ın karargâhını maden kazalarının olduğu Soma ve
Ermenek’te kurduğu gibi) mahallinde bulunarak çözme yöntemini uygulamalı,
Bakanlar Kurulumuz toplantılarını, periyodik olarak hassas illerde yapmalıdır.
Devletin imkânlarını da birlikte götürmelidirler.
Cumhurbaşkanlığı Forsuna Bir Yıldız Daha Eklenmelidir
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türklerden
sonraki büyük ve aslî etnik grubu Kürtlerdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda tarihte
kurulmuş 16 Türk devletinin simgesi bulunmaktadır. Eyyübî Hanedanlığı Devleti, Kürtler kadar Sünni Müslümanların da
iftiharla ve hayırla yâd ettikleri bir devlettir. Eyyübî Hanedanlığı Devletinin
simgesinin, 16 Türk devletinin simgeleri ile birlikte Cumhurbaşkanlığı forsuna
17. Yıldız olarak dâhil edilmesi, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı
aidiyet duygusunun arttıracağı gibi, bu vatandaşlarımızın dışarıdan tahrik
edilmelerinin de önüne geçecektir. Cumhurbaşkanlığı forsuna da çok
yakışacaktır.
Bölgeye
tayin olan öğretmenlerin uzun süre görev yapmalarını sağlamak bölge halkının
eğitimine kalıcı katkı sağlayacaktır. Mecburi hizmetini tamamlayan
öğretmenlerin bölgeden ayrılmasını önlemek maksadı ile öğretmenlere yönelik
olarak kalkınmada öncelikli illerde teşvik kapsamında ek bir gelir
verilmelidir. Hali hazırda Şırnak Üniversitesinde uygulanan bu durum kesinlikle
çözüm üretici bir tedbir olacaktır.
Irkçılık Söylemi veya Irkçılığı İma Eden Söylemden Uzaklaşılması Gereği
Türkiye
Cumhuriyeti’nin ulus devlet değil birçok ulusun bir araya gelmesiyle oluştuğu gerçeği
vurgulanmalıdır. Özellikle Doğu ve G. Doğu’da yöre halkını kışkırtıcı
söylemlerden uzaklaşılmalı tüm siyasi partiler bölgede faaliyetlerini artırarak
ülkemizin tüm toplumlarına aynı mesafede olunduğu gösterilmelidir.
Tekke ve Zaviyeler Kanununda Değişiklik Yapılması Gereği
“Tekke
ve Zaviyelerin kaldırılmasına dair Kanun” gözden geçirilerek, Medrese ve Kur’an
Kurslarının bölgede hızlı bir şekilde tekrar gündeme alınarak faaliyete
geçmeleri sağlanmalı ve buralarda bölge lisanını konuşabilen din görevlileri
görevlendirilmelidir. Tüm bu faaliyetler devlet kontrolünde yapılmalı ve
istismara meydan verecek oluşumların bölgede aktif olması engellenmelidir.
Bölgede
geçmiş yıllarda var olan medrese ve külliyelerin özellikle Anadolu’nun eğitim
yapısına yaptığı olumlu katkı düşünüldüğünde bu adımın oldukça etkili sonuçlar
doğuracağı görülecektir.
Sanayi Yatırımları ve İşsizliğin Önlenmesi
Doğu
ve Güney Doğu da organize sanayi bölgelerine ağırlık verilmesi, sanayi
yatırımlarının yapılması; devlet tarafından bölge şartlarının incelenerek
Üniversitelerin birimleriyle iş birliği içerisinde gerekli çalışmaların
yapılması gerekmektedir. Sınıra yakın bölgelerde kısa vadede “sınır ticareti’’
özellikle serbest bırakılmalı; uzun vadede ise “serbest bölge’’ ihdas edilerek,
ticaret imkanları verilmelidir.
Böylece
terörün bölge yatırımlarına vurduğu darbenin yaraları kısa zamanda sarılacak,
ekonomik refah seviyesi yükselen bölge gençliği terör örgütünün kucağına
düşmekten kurtarılacaktır. Böylelikle terörle bağlantılı siyasi partilerin
ekonomik refah söylemleri boşa çıkarılacak ve terör örgütü propagandaları
tutmayacaktır.
Tarım
ve hayvancılığın ekonomik olarak canlandırılması için, devlet tarafından
verilen teşvik planları gözden geçirilmeli ve bölgeye has yeni teşvikler
verilmelidir. Bölgede uzun zamandır inşası devam eden barajların hem sulama
amaçlı ve hem de su ürünleri yetiştirilmesi amaçlı olarak, pilot bölgeler
olgunlaştırılarak ekonomiye kazandırılması gerekmektedir.
Mayınlanmış
bölgelerin Ottowa anlaşması gereği 2022 yılına kadar temizlenmesi öngörülmüştü.
Bu bölgede yapılan temizlik sonrası ortaya çıkan araziler tarımsal faaliyetler
için bölge halkına tahsis edilerek ekonomiye katkısı sağlanmalıdır.
Bölgenin
zengin olan maden yataklarını kamu yatırımlarıyla güçlendirerek bölge
ekonomisine kazandırılması, yakın coğrafyanın maden yatakları noktasında ilgiyi
arttırma planlarının yapılması gerekmektedir.
Kültürel ve Sportif Faaliyetler
Bölge
insanının özellikle gençlerin eğitim ve öğretimin yanında, kültürel faaliyetler
de bulunabilmesi için fuar, panayır ve şenlik alanlarının yapılması; tarihi
ibadethane ve turizm kültür eserlerinin imar ve restorasyon işlemleri
hızlandırılarak, yeni spor alanlarının kullanıma açılması bölgenin kültürel
gelişimine olumlu katkı sağlayacaktır. Bölge öğrencilerinin batıdaki okullarla
kaynaştırılması için yürütülmekte olan sosyal ziyaretlerin daha da artırılması
sağlanmalıdır.
Terörden Zarar Görenlere Psikolojik ve Sosyal Destek Verilmesi
Terörden
etkilenen insanların Psikolojik ve Sosyal destek kapsamında Üniversiteler
tarafından “Travma Rehabilitasyonu’’ için Kalkınma Ajansları üzerinden Projeler
yapılması; kamu ve özel hastanelerle iş birliği yapılması yoluna gidilmelidir.
Bir
sonraki makalemiz tarihsel süreçten günümüze vilayeti şarkiye de yapılması
gerekenler üzerine olacaktır.