Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
2998.78
BIST 100
9413.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ekim 2021

Türkiye'de Gerçekten Kürt Sorunu Var Mı? (1)

1984 yılında Siirt Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde gerçekleştirilen, 1 askerin şehit düştüğü, 9 asker ve 3 sivilin yaralandığı ilk saldırılar ile Türkiye Kamuoyu PKK Terör Örgütünün çirkin yüzü ile tanışmış oldu.

Bu tarihten günümüze kadar gelinen süreçte sürekli olarak bir Kürt sorunundan bahseder olduk. Çocukluğumda Doğu Anadolu’nun şirin bir kenti olan El-Aziz’de (Elazığ) sokağımızda, mahallemizde, okulumuzda, sınıfımızda, ailemizde yer alan KÜRT arkadaşlarımızla aramızda Türklük ve Kürtlük problemi olduğunu hiç fark etmemiştim. Çünkü yoktu ve olmadı…

Dedem, anneannemin vefatından sonra yeniden evlenmiş ve Türkçe bilmeyen Kürtçe konuşan ve bizim kendisine “nine” dediğimiz bir hanımla evlilik yapmıştı. Kadriye ninemizin eski eşinden olan bildiğim 7 çocuğu vardı. Bir kısmını görmüştük ama şimdi hayal meyal hatırlayamıyorum bile…

Kadriye ninemize çocuklarının adlarını sorduğumuzda “Tero (Turan), Fero (Ferhat), Büyo (Bünyamin) Abdo (Abdullah)… Diye sayardı. Hiçbirisi ile aramızda en ufak bir anlaşmazlık çatışma olmazdı. Daha doğrusu sorun olduğu dahi düşünülmezdi ki…

Nitekim ben büyüdüm Harbiye’ye girdim ve orada komuta kademesinin “KÜRTÇE” konuşmak yasak emri ile ilk defa Türklük ve Kürtlük meselesi karşıma çıktı. Harbiye’ye girer girmez bizlere dağıtılan “Türk Milli Bütünlüğü İçerisinde Doğu Anadolu” adlı kitapta yazılan “Kürt denen bir ırk yoktur.Türk Boyları Orta Asya’dan Anadolu’ya gelirken karda yürürlerken çıkan “kart kurt” sesleri nedeniyle bu boya “Kürt Boyu” denilmiştir. Tabirini duyuncaya kadarda böyle bir sorunun olacağını hayal dahi etmemiştim.

Hele bir gün Harbiye Camisinde namaz kılmaya giderken bir Harbiyelinin Kürtçe konuşan askerleri azarlayıp; “Kürtçe konuşmayın. Kürtçe konuşmak yasak.” Demesi beni hayli şaşırtmıştı.

Ama haklıydı. Çünkü Kürtler PKK diye bir örgüt kurmuşlardı ve Türk askerine pusu kurarak onları şehit ediyorlardı.

Bu durum kafamı kurcalamaya başladı. Nasıl olurdu aynı topraklarda yaşamış, Çanakkale’de, Erzurum’da, Kahramanmaraş’ta ve daha birçok cephede Milli Mücadele’de omuz omuza vermiş bu insanlar kardeşine silah doğrultabilirdi?

Tabi Kürt bir arkadaşımın “Babamla beraber köyden şehre giderken yol kontrolü yapan bir Jandarma’nın arabada dinlediğimiz Kürtçe kaseti yere atıp ayağıyla ezerken benim yanımda babamı tokatlayışını hiç unutamıyorum.” Demesi beni inanması güç bir çelişkiye sevk etmişti.

Meseleyi derinlemesine irdeledim ve çiçeği burnunda bir subay olarak Gercüş/Batman’da soluğu aldığımda meseleyi tam olarak anlamaya başlamıştım.

Türkiye’de bir Kürt sorunu yoktu. Türkiye’de iki kardeşi birbirine kırdırıp oluşan kargaşadan nemalanmak isteyen ve bizleri yokluk ve yoksulluğa itmek isteyen birtakım güçlerin oyun gerçeği vardı.

ASALA Terör örgütünü bir anda bitirten bu güçler sonrasında Türkiye’yi itecekleri darboğazı planlamışlardı. PKK Terör Örgütünü sahneye sürmüşlerdi. Tabi bunun oluşabilmesi için alt yapıyı on yıllar önce hazırlamaya başlamışlardı.

Arkadaşımın anlattığı kaseti ayağıyla parçalayan ve babasını tokatlayan jandarma görevlisi bu planın bir parçası olduğunu bilmeden düşmüştü bu tuzağa…

Karda yürürken “KART KURT” seslerine sarılan aydınlarda bu tuzağın içindeydiler. Bir kısmı bilinçliydiler ama sinsice sindiklerinden fark edilemiyorlardı.

Kürt olan Ziya Gökalp’e Türklük aşkını aşılayanlar ya da aşılatmış görünenler Türklüğün karşısında Kürtlüğün yeşermesini istediklerinden bunu yaptırmışlardı.

Şırnak’ta Kürt vatandaşının baktığı Tepeye “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısını yazanda bu tuzağın bir parçasıydı elbet…

Ama onlara sorsan bu memleketin sahipleriydiler…

İşte bu satırlara sığdıramayacağımız kadar anekdot var elimizde…

Türkü ve Kürdü karşı karşıya getirecek söylem ve uygulamalar! Okullardan önce 2-3 evin olduğu mezralara, evlere kadar sokulan televizyonlar… Batıdan Marksist düşünceye sahip olduğu için mahrumiyet bölgesi görülen şarka sürgün edilen öğretmenler…

İşte tüm bunlar olmayan Türk-Kürt çatışmasını var etmek için hazırlanmış sinsi planın parçasıydı. Ülkemizde asırlardır bir arada yaşayan bizler arasında olmayan nifak nasıl olduysa birden hortlamıştı…

Ve maalesef bugün ülkemizde terör örgütü üzerinden “Kürt Sorunu” söylemi siyasileri sarmış durumda. Partiler bugüne kadar parti programında bahsetmedikleri “Kürt Meselesini” bir anda parti programı haline getirdiler. Binlerce insan ölürken sessiz kalmayı yeğleyenler, bugün sahnede yer almaya başladılar.

Bu yüzden bu meseleye bölgeyi gezmiş ve bölge halkı ile meseleyi enine boyuna müzakere etmiş biri olarak açıklık getirme ihtiyacı hissettim. Kürt halkının terörden arındırılmış cılız sesine ses olmaya karar verdim. Meselenin bölgede var olan karşılığını Türkiye kamuoyuna aktarma adına gözlemlerimi aktarmayı bir vatan borcu olarak değerlendirdim.

Şimdi hep beraber önümüzdeki birkaç gün bu meseleyi birlikte anlamaya çalışalım.

Bir sonraki yazımız bölgede var olan Kürt Kimliği üzerine olacaktır.