Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2966.10
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Türkiye'de diktatör yok, ama diktatör efsanesi var!

Türkiye'de siyaset çok sert bir dille ve zeminde yapılmaktadır. Siyasetin sertliği, direkt insanı hedeflemesinden kaynaklanmaktadır. İnsanı tüketen, itibarsızlaştıran ve çürüten siyasi söylemler, en başarılı ve etkili siyaset biçimleri olarak kabul edilmektedir.

Siyasetin özünde rekabet vardır. Farklı fikirlerin ve grupların siyasette birbiriyle barışçıl bir şekilde rekabet etmesi kadar doğal bir şey yoktur. Siyaseti anormalleştiren şey, siyasetin rekabetten arındırılmasıdır.

Siyasetin rekabetten arındırılması anormal olduğu gibi, rekabetin düşmanlık ve karalama üzerine kurulması da anormaldir. Ülkemizde siyaset, maalesef demokratik rekabet üzerine değil, ölümcül bir düşmanlık çerçevesinde yapılmaktadır.

Ölümcül düşmanlık niteliğindeki siyasi söylemler, ülkemizin gerçeklerini yansıtmaktan çok kurgular ve yanılsamalar üzerine bir vehimler dünyası oluşturmaktadır. Ülkemizde olup biteni sağlıklı bir şekilde okuyup anlamaya çabalamak yerine, zihinler kurgulara şartlandırılmaktadır.

Türkiye'de uzun bir süreden beri diktatörlük söylemleri kullanılmaktadır. Diktatörlük tartışması çok ciddi bir iştir ve üzerinde ciddiyetle durulması gerekmektedir. Ancak ülkemizde yürütülen diktatörlük tartışması, ciddiyet ve derinlik içinde yürütülen bir tartışmadan çok, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı etkisizleştirmek ve işlevsizleştirmek için kullanılan bir propaganda taktiğidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otoriter bir kişiliğe sahip olduğu ve diktatörlük özlemleri içinde bulunduğu öteden beri iddia edilmektedir. Cumhurbaşkanı'nın kuvvetler ayrılığı prensibini benimsemediği, bütün güçleri kendisinde toplamayı arzu ettiği, Başkanlık sistemi fikrinin aslında Erdoğan'ın diktatörlük hesabının hayata geçirilmesi olduğu, muhalifleri tarafından içte ve dışta ısrarla tekrar edilmektedir. Türkiye, bugün içeride ve dışarıda bir diktatörlük lobisi tarafından kuşatılmış durumdadır.

Türkiye, diktatörlüğün ne olduğunu uzun yıllar tecrübe etmiş bir ülkedir. 1923-1950 Yılları arasını Türkiye, tek parti diktatörlüğünün altında geçirmiştir. Tek veya Milli Şef olarak nitelenen yöneticilerin, Türkiye üzerinde kayıtsız şartsız bir hegemonyası vardı. Tek Parti diktatörlüğünü, sınırlayan, dengeleyen ve denetleyen hiçbir demokratik araç mevcut değildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihte demokratik biçimde yönetime gelen ilk devlet başkanıdır. Hayatı boyunca demokratik siyasi süreçler sonucunda yerel ve ulusal düzeyde görevler ifa eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiçbir şekilde yönetime gelmek için şiddet kullanma yoluna başvurmamıştır. Erdoğan, sınırsız yetkilerle kendisini donatmamış, hiçbir zaman tek adam veya milli şef olarak kendisine yüceltici payeler vermemiş veya kendisini ölünceye kadar Cumhurbaşkanı olarak ülkeye dayatmamıştır.

Diktatörlük tartışması üzerinden Erdoğan, öcüleştirilmek istenmektedir. Diktatörlük kurgusu sayesinde bazıları, Erdoğan'ı bütün dünyaya ve ülkeye düşman, istenmeyen kişi haline getirmeye çalışmaktadırlar. Erdoğan'ın gerçekte diktatör olup olmadığı sorusu sorulmamakta, ancak Erdoğan'ın diktatör olduğu kurgusu tartışılmaz gerçek olarak insanlara dayatılmaktadır.

Erdoğan'ı siyasi rekabet yoluyla yenmek yerine, diktatörlük kurgusuyla onun gayri meşrulaştırılması için kirli ve sinsi bir propaganda yapılmaktadır. Seksen yıldır Türkiye, devlet gibi değil, dar bir grubun çiftlik gibi yönettiği bir ülkeydi. Son yıllarda yaşanan radikal gelişmeler, aslında Türkiye'nin çiftlik olarak değil bir devlet olarak yeniden inşası anlamına gelmektedir. Türkiye'nn çiftlik olmaktan çıkarılma girişimlerini bazıları, Erdoğan'ın diktatörlük girişimi olarak lanse etmektedirler.

Erdoğan, bir diktatör değildir. Türkiye'de bir diktatörlük tehlikesi de yoktur. Türkiye'de olan şey, devlet pastasından şu an için istedikleri payı alamayan kesimlerin Erdoğan'ı diktatörlük söylemleriyle yıkma girişimi vardır. Diktatörlük söylemi, Türkiye'ye ve Erdoğan'a karşı yürütülen karşı devrim stratejisinin ideolojisinden başka bir şey değildir.

Erdoğan, bugün muhalifleri tarafından çok acımasız bir şekilde eleştirilmektedir. Medya, bugün Erdoğan karşıtı söylemlerle doludur. Erdoğan'ı bugün eleştiriden koruyan hiçbir yasa yoktur. Erdoğan, kendisini vazgeçilmez görmediği gibi, kendisine insanüstü pozisyonlar da atfetmemektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi vizyonu olan bir liderdir. Siyasi hayatı boyunca fikirlerini toplumla paylaşan Erdoğan, farklı kesimlerden gelen tepki ve eleştirilerle karşılaşmıştır. Kendisine gösterilen tepkileri ve eleştirileri Erdoğan, bir diktatör gibi bastırma yoluna hiç gitmemiştir.

Erdoğan, diktatör değildir, ama Erdoğan'dan bir diktatör kurgusu çıkartmak için yoğun ve sistematik bir seferberliğe şahit olmaktayız. Erdoğan'ın Türkiye'de istediği şey, tek kişi diktatörlüğü değil, etkin bir demokratik liderlik mekanizmasının kurulmasıdır. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey, etkin demokratik liderliktir. Başkanlık sistemi tartışması, aslında etkin demokratik liderlik ihtiyacının bir tezahürü olarak ortaya çıkmaktadır. Diktatörlük kurgusuyla Türkiye'nin etkin demokratik liderlik ihtiyacını anlamsızlaştırmak yerine, bu propagandaya karşı ciddi bir yönetim modeli tartışması yapmakta büyük yarar vardır.