Türkiyeʼde Demokrasinin Hukuki ve Fiili Engelleri (2)
ÖMER FARUK UYSAL/ Analiz
Atatürk üzerinden CHP’ye; seçimlerde hiç kaybetmeyen, ilişilmez, eleştirilmez, dokunulmaz, ebedi bir mutlak iktidar tasarlanmış, Anayasa ve kanunlarla da teminat altına alınmıştır. Hukuki durum böyle olduğu gibi, fiili, defacto durum da budur. Bizzat Atatürkçü, altı oklu Anayasalar ihlal edilerek on yılda bir yapılan darbeler, muhtıralar, komutandan tokat gibi cevaplar, ekseriyete karşı ilan edilen TOPYEKÛN SAVAŞLAR! Bütün darbe ve muhtıralar Kemalist bir motivasyon ile yapılmış ve mevcut antidemokratik anayasayı da ağır bir şekilde ihlal etmişlerdir.
Tüm darbelerin motivasyonu Atatürkçülükten sapılmasıdır ancak, teşvik eden, planlayan, destek veren de ABD’dir. Böylelikle ABD, Kemalist ideoloji, kariyer düşkünü, makam ve güç peşinde kanunsuz piyonlarıyla müttefikini kontrol ediyor, TBMM’yi ve hükümeti, yani milleti hainlere dövdürüyor! İlginçtir 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi dahi Kemalist bir görünümde, Yurtta Sulh Konseyi tarafından Atatürkçü motiflerle yapılmıştır. En hainane bir kötülüğü dahi Atatürkçü bir maskeyle kamufle ediyorlar.
Başka bir fiili demokrasi engeli de Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay gibi yüksek mahkemelerin hukuku zorlayarak, bazen ihlal ederek, vermiş olduğu antidemokratik, hukuk dışı kararlardır. Mesela Devrim kanunları içinde kadın kıyafetini düzenleyen, başörtüsü yasağı koyan bir hukuk metni yoktur. TBMM de bir yasak getirmedi. Bilakis “ Kanunlar çerçevesinde kılık-kıyafet serbesttir” dedi. Ancak Danıştay ve Anayasa Mahkemesi bizzat Anayasa ve serbesti kanununu çiğneyerek, yetki gaspı yaparak, cebr-i keyfi küfri bir tarzda de-facto yasak uydurmuştur! Bunun benzeri çoktur. Başbakanken Demirel’e, Kırat nasıl gidiyor denildiğinde, taylar, Danıştay, Sayıştay, Yargıtay bıraksa çok iyi gidecek demiştir. Böylelikle askeri Kemalist vesayet gibi yargı vesayeti, tutelarizmi görmüş bulunuyoruz.
Bir başka demokrasi engeli ise meydanlarda, statlarda, barolarda “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz“ diye bağıran, 27 Mayıs’ta bayram eden, 15 Temmuz da tankları alkışlayıp, sela okuyan müezzinleri döven darbeci, faşizan kitlelerdir. Antidemokratik hukuksuzlukları ve darbeleri canı gönülden desteklerler, darbelere marjinal de olsa bir zemin (taban) oluştururlar.
Böyle bir zaman ve zeminde çok seslilik, çoğulculuk, halk egemenliği, düşünce ve ifade hürriyeti, hâkimiyet-i milliye, kolayca, az bir tedbir ve gayretle ve yalnızca hükümet politikalarıyla nasıl sağlanabilir? Bunlar çok köklü, müzmin, yapısal, anayasal ve yasal sorunlar olup ciddi reformlar, hatta devrimler, karşı devrimler gerektirir! Demokrasi yokluğundan veya azlığından şikâyet eden, demokrasi vaat eden muhalefet, ana muhalefet, bu sorunların hiçbirine değil çözüm aramak, ağzına bile almıyor.
Esasen ana muhalefet CHP, bu devasa demokrasi sorunlarının kaynağı ve müsebbibidir. Hâkim kılınan Kemalist ideoloji ve sembolizmidir. CHP lehine kurulan bu amansız statük, her türlü yasal, anayasal, sosyal, askeri ve bürokratik, değiştirilmesi teklif dahi edilemez tedbirlerle de tahkim edilmiştir. Bu konuda maalesef Kuzey Kore rejimi ile yarışıyoruz!
Bu statükoyu temelden değiştirmeyi, dönüştürmeyi, reformlar ve karşı devrimler yapmayı vaat etmeyen hiçbir hareket, başta CHP, asla demokrasi vadedemez. Eğer bir demokrasi niyetleri var ise, buna sorunun kaynağı kendi partilerinden başlamalılar. Ancak değil Türkiye’yi, CHP’yi, hatta 13 seçim kaybetmiş, CHP’lilerin dahi illallah ettiği genel başkanı bile değiştiremezler.
CHP’nin kendi içindeki mezhepsel statükoyu yıkamazlar. Bunu CHP’li uzmanlar şöyle ifade ediyor; Atatürk Anıtkabir’den kalkıp gelse CHP lideri seçilemez!
CHP’nin ebedi, fiili iktidarı üzerine binmiş, Kılıçdaroğluʼnun parti içi bitimsiz iktidarı! Hangi demokrasi, hukuk devleti, çok seslilik, millet hakimiyeti?!
Son demokrasi engeli ise FETÖ, PKK gibi terör örgütleridir. Hiçbir demokratik hukuk devletinde, ABD ve Avrupa tarafından açıktan desteklenen, onların stratejisine uygun olarak katliamlar yapan, darbelere kalkışan, örgütler olamaz. Elbirliğiyle yok ederler. IRA, ETA gibi imha edilmiş örgütler ise FETÖ ve PKKʼın yanında pek amatör, zayıf ve acemi kalırlar. Yurtdışı patronları ve destekleri de yoktur, devlete, mahalli idarelere sızamamışlardır. Dahası Atatürk’ün partisi CHP, FETÖ ve PKK ile mücadele değil, meşru hükümete karşı örgütlerle dayanışma halindedir!
Demokrasiye jeopolitik, jeostratejik, tarihi, itikadi bir engel daha vardır. Türkiye çok önemli bir jeopolitik konumdadır. Boğazları, denizleri ve kıtaları tutmuştur, dolayısıyla rakipleri ve hasımları pek çoktur. İki büyük İslam imparatorluk bakiyesi ve hinterlandına sahiptir, küresel güçler tarafından müsamaha gösterilemez. Selçuklu Haçlı seferlerini defalarca durdurmuş, Osmanlı ise Viyana kapılarını zorlayarak Avrupa’nın kalbini tehdit etmiştir.
Türkiye Malezya, Arjantin, Danimarka gibi etkisiz bir bölgede değildir. İsveç, Norveç gibi bir demokrasi de mümkün değildir. Bu ülkelerin doğal düşmanları, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, laisist, Kemalist- Dindar gibi emperyalistlerin oynayabileceği fay hatları da yoktur!