Türkiye yüzyılıyla gelen strateji
Prag’da
çok önemli bir zirve gerçekleşti.
İçerisinde Türkiye’nin de yer
aldığı, Avrupa’yla şu veya bu şekilde teması olan 44 devletin bir
araya geldiği Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki
ilişkileri 13 yıl sonra tekrar Cumhurbaşkanlığı seviyesine çıkardı.
Bu adımla birlikte bir yandan da Esad ile
görüşebileceği açıklamasını gündeme getirmesi Erdoğan’ın, Yunanistan üzerinden
sıkıştıran ABD’ye karşı alan açma konusunda "aceleci" ama "istikrarlı" bir
stratejiye giriştiğini gösteriyor.
ABD’nin Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi’ne destek vererek silah ambargosunu kaldırmasının yanı
sıra Eyalet Ortaklığı programı ile NATO’ya üye
yapılamayan GKRY’nin bu yolla ABD ordusuyla organize olması
hedeflendi.
Libya ile
kurulan ilişkilere rağmen ekonomik bir kazanım artışı sağlamayan Türkiye’nin
hafta başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla giden kafile sonrasında
alelacele hidrokarbon anlaşması yapması "Türkiye’yi
batıda sıkıştırma adımını çözen" bir girişim.
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı
Abdulhamid Dibeybe’nin, Türkiye ile imzalanan hidrokarbon
mutabakat muhtırısı sonrasında yaptığı "Bazı ülkelerin Türkiye ile
imzalanan mutabakat muhtırasına karşı çıkması beni ilgilendirmiyor"
açıklaması oldukça cesur olmakla birlikte "varlığının" Türkiye’nin
bölgedeki gücüne dayandığı gerçeğinin de itirafı adeta...
Dışarıda büyük bir oyun kuruluyor.
İçeride ise kazanlar kaynıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde
olası bir güç kaybı öncesinde sorunlu meselelerde cesur adımla
atması "devlet aklının bir müdahalesi" aslında...
Erdoğan’ın kazanmak ya da kaybetmekten
ziyade "Türkiye’nin geleceğini inşa etme politikası" olarak
görülmesi gereken bu adımlarının bir kapısı da Avrasya’da Rusya’ya
açılıyor.
Prag’da Macron’a yapılan Türk
Devletleri Teşkilatı’na dâhil etme teklifi aslında Macron’a bir gözdağıydı.
Erdoğan, ABD ve Fransa’nın
Araplar ve İsrail ile Doğu Akdeniz’de kurduğu "Türkiye
karşıtı Blok"taki doğu ve güney ayağını çatlattı.
Geriye batı ayağı kaldı.
Prag bunun için güzel bir fırsattı
ama Avrupalıların hâlâ Amerikan güdümünde kalması böyle
bir ihtimali şu an için gerçekçi kılmıyor.
Bu nedenle Ermenistan, İran, Irak, Suriye ile
sağlanacak hızlı iyileşmeler çok önemli...
İran ve Irak’ın durumu belirsiz olsa da Suriye ve Ermenistan ile
gidilen yol diğer devletleri de yakınlaştıracak ve bölgede yeni bir güç
dengesi kurulmasını sağlayacaktır.
ABD ve AB’nin tek kutup olmasının getirdiği
sorunu çözmeye çalışan Rusya’nın Türkiye’nin açılımına destek vermesi çıkarların
uyuştuğu bir tabloyu gösteriyor.
Bu süreçte Kuzey Kore’nin bir
anda Japonya’yı tehdit eder nitelikte nükleer deneme yapması
tesadüf değil.
Rusya’nın kurduğu bir oyun var.
Amerika yıllarca enerji kaleminden dolayı
ülkesinde sıkışmışlık yaşarken son 10 yılda attığı adımlarla kaya
gazı ve kaya petrolünü satacak noktaya gelip zayıf
noktasını güçlü hâle getirdi.
Avrupalıların bu çıkmazı bunu aşacak
durumu olmalı.
Le Pen’in,
yaptırımların Rusya’ya değil aslında Fransızlara olduğu çıkışı Macron’un
bir noktada kırılmasına neden olacaktır.
Türkiye pozisyonunu aldı. Atılan adımlar
seçimlere ne kadar yansır orasını birlikte göreceğiz.
Ama içeride yürütülen bir süreç var.
Numan Kurtulmuş başkanlığından gezilen doğu illeri AK Parti’nin
Meclis aritmetiği konusunda taviz vermek istemediğini gösteriyor.
Aldığım bilgiler Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın bu seçimde listelerde büyük yenilikler yapacağı yönünde olsa
da parti içinde sessiz bir tutum alınması seçim sürecinde
tepkilerin ortaya çıkmasını önleme amacını taşıyor.
Türkiye Barolar Birliği eski Başkanı Metin
Feyzioğlu’nun Lefkoşa Büyükelçisi olarak
atanması Erdoğan’ın dostlarına da düşmanlarına da rakiplerine de büyük bir
mesaj aslında...
Liyakat noktasında büyük
eleştirileri beraberinde getirse de bilinenin aksi bir
adım atan Erdoğan, kininin kalıcı olmadığını ve kendisine yaklaşana masada her
türlü yer açılabileceğini gösterdi.
Muhalefetin karışık havası devam
ederse Erdoğan’ın masasının kalabalıklaşacağı bir seçim süreci
yaşanabilir.
Ama ekonomi konusunda anlamlı bir
adım gelmezse masalar her an yıkılabilir.
Vatandaşın canı sürekli yanıyor. Umutları
sönerse toplamak zor olacaktır.
Türkiye Yüzyılı, ifadesi yeşertilmeye çalışılan ümidin ta kendisi
olsa da 2023 söyleminde oluşturulan beklentiler hâlâ unutulmuş değil.