Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2969.84
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Haziran 2023

​Türkiye Yüzyılı ve eğitim sistemi

Bilmediğini bilmeyen, kavrayış yetersizliği, tekerleme ezberleyen, soyut düşünceden uzak, otomatiğe bağlanmış fast-food bir eğitim ve obez beyinler…

Sonuç; kravat aydınları, taklit, batıya karşı oluşta bile batıcı, miskin bir hayat, zevk ve zihin kayması ve ihanet.

İşin hazin tarafı ne biliyor musunuz? Bunu milletin paralarıyla bedavaya getirmeye çalışıyoruz!

Böyle bir çıkmazın içerisindeyiz, sevgili dostlar.

Oysa bugün okullarımızda okuyan ortalama bir öğrenci, önüne dünya haritasını koyup, Cumhurbaşkanı'nın da sıklıkla ifade ettiği gibi İslam ülkelerinin sınırlarını sorgulamalı ve bu coğrafyanın geleceğine dönük yeni farklı projeler geliştirebilmelidir.

Kısacası hem ülkesinde hem de bölgesinde bir medeniyet perspektifine sahip olmalıdır.

Eğitim, entelektüelliğin birilerin inancına, diline, örtüsüne, görüşüne küfretmekten geçmediğini farklı kimliklerin özgürce bir arada barış içinde nasıl yaşamaları gerektiğine dair yeni sosyolojik fikirler geliştirmek olduğunu idrak ettirmelidir.

İnsan ve değerleri üzerine, yurdumuzun kökleri üzerine temellendirilmelidir. Ahlak, erdem ve vicdan sahibi fikir adamları, sanatçı, mimar, sosyolog, hukukçu, romancı, siyasetçi, doktor, kimyager, mucit insanlar yetiştirmelidir.

Bu yüzden hep derim, eğitim meselesi önce bir zihin bir anlayış meselesidir.

Bakınız geçmişte Nizamiye Medreselerinin karşısına Alamut Dershaneleri kurulmuştu. Gün geldi karşımıza FETÖ okulları/dershaneleri geldi.

O gün bu iki okulun çatışmasında kazanan taraf medreseler olmuştu. Yani biz Türkler…

Peki, nasıl oldu bu?

İslam Felsefe Bilim Tarihi uzmanı İhsan Fazlıoğlu Hoca, bunu “Türk Felsefe Bilim Tarihine Önsöz” başlıklı makalesinde detaylı bir biçimde anlatır.

Selçuklular dönemindeyiz;

Bilindiği gibi Türkler İslam Medeniyeti’ne siyasî bir güç olarak girdiklerinde İslam medeniyeti yaklaşık 400 yaşında bir medeniyetti.

Ne var ki İslam Medeniyeti’ne siyasî/askerî bir güç olarak dâhil olduklarında, İslam dünyası siyasî açıdan parçalanmış bir durumdaydı. İslam Medeniyeti’nin coğrafî sınırları küçülmüş; pek çok coğrafî bölge, iç çatışmalardan da faydalanan dış güçler tarafından işgal edilmişti.

Hakikati temsil ettiğini iddia eden onlarca dinî ve fikrî okul aralarında çatışma halindeydi; öyle ki, birbirlerinin canlarına kast etmekteydiler. Aklın parçalanmışlığı siyasî parçalanmışlığın meşruiyetini sağlıyor; siyasî parçalanmışlık ise fikrî parçalanmışlığı besliyordu.

Öte yandan dâhilî açıdan, İslam coğrafyası parçalanmış, nerede ise her şehir birer devlet halini almıştı. Selçuklular, böylesi bir parçalanmışlığın yaşandığı ortamda ilk önce merkezî devleti yeniden inşa etme ve siyasî birliği tekrar kurma yoluna gitmeyi tercih ettiler.

İşe önce nereden başladılar biliyor musunuz? Kuşkusuz eğitimden. Ortak aklı okullar aracılığıyla tesis ettiler. Öyle ki bunun meyveleri çok bereketli oldu.

Bugün de Türkiye Yüzyılı için bir ortak akla ihtiyaç var. İnanın bunun yolu da eğitimden geçiyor.

Üstadın dediği gibi artık "yetiştirmemiz gerek, öğrenmemiz gerek" gibi tekerlemelerle değil sağlam bir fikir sistemi inşa etmeliyiz demeye getiriyorum.

Aklıselim, kalbiselim, ilim, irfan ve ahlak sahibi kaliteli bireyler yetiştirerek yola devam etmeliyiz. Ancak bunlar lafla olacak işler değil. Çok çalışmak ve kafa yormak gerekiyor.

Eğitimde temel sorun; bir zihniyet sorunudur. Çocuk Allah'ın aileye bir hediyesi, emaneti deyim yerindeyse bir tebessümüdür. Eğitimi bu anlayış ve düsturla ele almak durumundayız.

Taklitten uzak, orijinal yerli fikir üretme müesseselerin yeniden hayat bulması gayesiyle kolları sıvamalıyız. Bir o kadar da şevk ve heyecanla. Yoksa şu anda milli eğitimde motivasyon sıfır!

Unutmayalım, bizi bir arada tutacak olan; ortak akıl, ortak idrak, şuur ve yerli bir düşünce olacaktır.