Türkiye yüzyılı için
Türkiye’nin yüzüncü yılında yeni bir kırılma noktası.
Türkiye ya bağımsız politikalarını sürdürecek ya da
“Amerikan Rüyası” olarak adlandırılan suni bir dünyaya dâhil olacak.
Türkiye özellikle yüksek faiz düşük kur politikası döneminde
suni dünyanın içinde yaşıyordu.
Cari açık sebebiyle gereken döviz yüksek faiz ile yabancı
bankalardan alınarak kur düşürülüyor, böylece üretmek yerine düşük kurdan ithal
ediyorduk.
Türkiye, ne zaman bağımsız bir politika izlemeye kalksa
ekonomik gerekçelerden bağımsız bir şekilde döviz çekiliyor, kur yükseltiliyor
ve daha yüksek faiz ve daha yüksek enflasyonla karşılaşıyorduk.
2008 krizi öncesi 1 ABD dolarının 1,15 TL seviyelerinde
olduğu dönemleri de gördük. Basın ve medyada “1 dolar 1 TL olur mu?”
tartışmaları vardı. Krizin hemen öncesinde yani Ağustos 2008’de enflasyon oranı
yıllık %11,77 seviyesinde gerçekleşti.
Yani doların düşük olması bile enflasyonu %5’in altına
indiremedi.
Dolayısıyla çözüm, doları düşürmek değildi…
2013-2016 yılları arasında Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe
girişimi, hendek-barikat terörü, 15 Temmuz darbe girişimi gibi birçok olay
Türkiye’yi “Batı” ekseninde tutmak, bağımsız politikalar üretmesinin önüne
geçmek için yapıldı.
2018 Ağustos ayında “Brunson” krizi olarak bilinen süreçte
ABD Eski Başkanı Trump’ın attığı tweet ile açıkça itiraf ettiği “döviz
manipülasyonu” ekonominin bir silah olarak kullanıldı.
FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerinin destekçileri
devlet kadrolarından temizlenince artık cari açık sebebiyle ihtiyaç duyulan
döviz Türkiye’ye karşı kullanılabilecek en güçlü silah olmuştu. Zaten başka da
silahları kalmamıştı…
Türkiye COVID-19 salgının artık kontrol altına alınmasıyla
birlikte yeni ekonomi modelini uygulamaya başladı. Çünkü Doğu Akdeniz politikaları,
sınır ötesi terörle mücadele operasyonları, enerji hub’ı olma girişimleri,
Rusya-Ukrayna savaşında denge politikaları izlenmesi “Batı” ülkelerinin
çıkarına değildi.
Türk Devletleri Teşkilatı ile Türkiye Türk Dünyası’nı
yeninden bir araya getiriyor, izlediği denge politikası ile “Tahıl Koridoru”
oluşturuyordu.
Türkiye’nin bölgesel güç olmasının önündeki tek engel artık
14 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler olarak karşımıza çıkıyor.
Çünkü bir tarafta Türkiye’nin bağımsız olması için savunma
sanayinden yerli otomobile birçok alanda atılım yapan Cumhur İttifakı, diğer
tarafta faiz artışıyla yeniden küresel sermayenin güdümünde “Batı” merkezli
politikalar izleyen, terör örgütlerine karşı daha liberal adımlar atmayı
vadeden ittifaklar…
Gerek COVID pandemi sürecinde gerekse 6 Şubat depremleri ile
gördük ki Türkiye’nin üretim kapasitesi güçlü olmasaydı kısa sürede
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayamazdık. Yüksek faiz, düşük kur
politikası devam ettirilseydi dışarıdan gelecek yardımlara muhtaç kalırdık.
Şuan gördük ki dışarıdan gelen yardımlar Türkiye’nin
yaptıklarına destek olma özelliği taşıyor. İhtiyaçların giderilmesinde en
önemli unsur Türk milletinin üretmiş olduğu ürünlerdir…
Hava limanları, kara yolları yapılmamış olsaydı deprem
bölgesine yardımların ulaşması daha da zor hâle gelecekti.
2002 yılında Türkiye’de 192 olan OSB (Organize Sanayi
Bölgesi) sayısı 2022 yılında 379’a yükseldi. Her organize sanayi bölgesinde ise
yüzlerce fabrika, atölye, işletme bulunuyor. Giderek artan üretim alt yapısıyla
istihdam artışı sağlanıyor.
Türkiye seçimlere giderken yeniden yüksek faiz düşük kur ile
dışarıya bağımlı hâle getirilmeye çalışılıyor. Düşük kur ile içeride üretilen
ürünler dışarıdan daha ucuza ithal ediliyor. Böylece üretim yerine ithal etme süreci
başlıyor. İçeride üretilmedikçe istihdam artmıyor. Dışarıya bağımlılık giderek
artıyor. Dışarıdan 10 kuruşa alınan bir ürünün içeride 5 TL’ye üretilmesi
kimseye mantıklı gelmiyor.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimlerde Türkiye bu
seçimi de beraberinde yapacak.
Genç nüfusu yoğun olan Türkiye, istihdamı artırmak için
üretim ekonomisini mi tercih edecek yoksa düşük kur ile görece ucuz olan ithal
ürünleri mi tercih edecek.
Batının işine gelecek “S/İHA’lar dokunulmaz değildir.
Dokunacağız” diyenler mi tercih edilecek yoksa Milli Muharip Uçak, TOGG, Kızıl
Elma, KORAL, Tayfun, HİSAR, Siper, Çakır, TB2, TB3, Anka, Ak Sungur, Akıncı,
TCG Anadolu, Anka 3, Atak II gibi birçok yerli ve milli üretimlerin önünü
açanlar mı tercih edilecek?
“PKK terör örgütü değildir” diye açıklama yapanların
milletvekili adayı olduğu ittifak mı kazanacak, tüm terör örgütlerinin kökünü
kazımak için yıllardır canla başla mücadele edenler mi kazanacak.