Dolar (USD)
35.42
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
3051.72
BIST 100
10019.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Aralık 2019

Türkiye ya iade ya da imha etmeliymiş

ABD, Türkiye’nin S 400’leri ya iade ya da imha etmesini istiyor. Türkiye de bu sistemi kutuda dursun diye almadığını, müstakil bir savunma sistemi olarak aktif hale getireceğini açıkladı.

‘İade ya da imha’ isteğinin içte de dillendirilmesi tehlikenin vahametini göstermektedir.

Erken seçim istekleri, başörtülülere saldırı, Alevi vatandaşların hedef gösterilip mezhep çatışmalarına çanak tutucu eylemler ve son olarak ‘Turangate’ olarak nitelendirilen çıkışlar da ‘ya iade ya da imha’nın parçalarıdır. Özellikle Kanal İstanbul gibi projeleri referanduma götürme çabaları ülkeyi seçim atmosferine sokup siyasi ve ekonomik krizi tetikleme faaliyeti olarak değerlendirilmelidir. Kanal İstanbul’u referanduma götürmek isteyenlerin bugüne kadar hiçbir yatırıma, ilerlemeye destek vermeyenler olması, amacın bağcı dövmek olduğunu göstermektedir.

Dünyanın en iyi işi de yapılsa destek vermeyeceklerini ilan etmiş bir zihniyet, bu ülke için talihsizlik değil de nedir?

Türkiye’de 30 Ekim 1923’ten 24 Haziran 2018’e kadar 65 hükümet kuruldu. Bu hükümetlerin 18’i tek parti dönemine; 47’si de 22 Mayıs 1950’den 2018’e dönemine ait. Hükümetlerin ortalama ömürleri 16 ayı zor buluyor. Darbe, sıkıyönetim dönemleri de dahil buna. Kriz ve kaos lobisi bu istikrarsızlıktan beslendi, darbe şartları buradan oluşturuldu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 16 Nisan 2017’de kabul edildi. 24 Haziran 2018’de de hukuken uygulanmaya başlandı. Eski hastalık tam da zamanın da nüksetti: seçimler yapılalı daha 17 ay oldu; yeniden seçim istiyorlar. Yerel seçimlerin 31 Mart 2019’da ( 8 ay önce) yapıldığı düşünülürse seçimleri, loto- toto oyunu mesabesinde görüyorlar. Yeni sistemi de anlayamamışlar.

Türkiye’yi seçime zorlamak için ‘Külliye ’ye giden bir muhalif’ senaryosu hazırlandığı ortaya çıktı. Bunun her yönüyle kriz ve kaos oluşturmak için yapıldığı ortada.

Cumhurbaşkanlığı makamı hakir gösterilmek isteniyor. O makam milletin makamıdır, hiçbir kimsenin hiçbir ayırıma tabi tutulmadan gidebildiği bu makamı vebalı, yasaklı, hukuk dışı göstermek ve ‘saray’ kelimesini de hem tarihi hem de Cumhurbaşkanlığını tahkir amaçlı kullanmak, amacın ne olduğunu açıkça göstermektedir. Terörle mücadeleyisarayın savaşı’ diye nitelendirenlerin terör örgütleri ve uzantıları olmaları , onlarla ittifak edenlerin kimlikleri aslında her şeyi açıklamıyor mu?

Barış Pınarı Harekatı’yla maskeler düştü; en ulusalcıların en Amerikancı, en Rusyacı, en Emperyalist oldukları ortaya çıktı.

S 400’ler ve Barış Pınarı Türkiye’nin hükümranlığının tescilidir.

Küresel Çete ve onun Türkiye şubesi bunu hazmedemiyor.

Terör örgütüyle iş birliğinden imtina etmeyenlerin onların sözcülüğünü yapanların, 15 Temmuz’u ‘tiyatro’ diyerek perdelemeye çalışanların, o gece insan etine batmış tankların arasından süzülerek bir mekâna gidip halkın katledilişini seyredenlerin, Cumhurbaşkanının katledilmesini bekleyenlerin, sabah da ‘ başı kesilmiş er yalanı’yla darbe ve işgale direnenleri cani gösterenlerin ‘ya iade ya da imha’da ‘Külliye’de bir muhalif’ te birliktelikleri hiç şaşırtıcı değil.

2 Ekim 2018’de Cemal Kaşıkçı’yı kimler, ne amaçla katletmişlerse bugün de aynı odak faaliyette.

NATO, Türkiye’nin terörle, cuntalarla mücadelesine destek olmadı, endişelerini dikkate almadı. NATO’nun beyni hiç çalışmadı.

BM de bundan farklı değil.

BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, ABD’nin İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini artık yasa dışı görmeme kararından üzülmüş . Bunun BM Güvenlik Konseyi'nin 2334 sayılı kararının ve uluslararası hukukun açıkça ihlali olduğunu beyan etmiş.

İsrail'in yerleşim birimi faaliyetlerine son vermesi çağrısını yinelemiş.

Ne İsrail’in ne de ABD’nin umurunda…

Ya iade ya imha’ya en güzel cevap : Ya istiklâl ya ölüm’dür.