Türkiye, Türk Bandıralı ABD gemisi idi
Yıllar önce yazmıştım:
Yeni dostluklar kurulacak, yeni paktlar, yeni ittifaklar, yeni bloklaru2026 Dünya yeniden paylaşılıyor, yeni bir dünyanın arifesindeyiz.
Eski dostlukları, stratejik ortaklıkları, blokları, paktları bir çırpıda silip atamazsınız. Diplomatik dil muhafaza edilirken yine adım adım, gere gere ülkelerin ittifaklarında sona doğru gidilir. Zaten bütün ittifaklar devletlerin menfaatleri esas alınarak kurulduğu için yine devletler menfaatleri icabı yeni partnerlerle yürüyecekler.
Son günlerde dile getirilen BRICS-T bu paktlardan bir tanesi. Dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerin oluşturdukları bu birliktelik yeni dünyanın en saygın örgütü olacaktır.
Baştan itibaren büyük fırsatları lehine çeviremeyen Türkiye, 80 yılı aşkın süre Batılı bir ülke olmayı tercih etmişse de Batılı olmayı başaramayınca Batıcı olmaya mahkum edilmişti. Türkiye NATO üyesi olduktan sonra ise Türk bandıralı ABD-Batı gemisi gibi yönetiliyordu.
1952'den sonra Türkiye, "NATO kararı, NATO'nun güvenlik politikası ve stratejisi, NATO'nu yararları, NATO ittifakı gereğiu2026" gibi gerekçelerle ABD'den gelen talimatlar gereği hareket etmek zorunda bırakılmıştı.
ABD Yunanistan-Rum ve haşhaş ekimi konusunda Türkiye ile sorun yaşamış ve Türkiye'yi bu sorunlarda tek başına bırakmıştı. Yunanistan ve Rumlara tek laf etmeyen ABD, sıra Türkiye'ye gelince silah ambargosu bile uygulamıştı. Keza, "NATO Türkiye'yi savunmayabilir" tehditlerini de yine bu konularda savurmuşlardı.
ABD söyleyeceklerini söyledi, Türkiye de söyleyeceklerini söyledi:
Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, göbeğimizden Amerika'ya bağlı değiliz. ABD, bu tavrını değiştirmezse Türkiye gibi güçlü ve samimi bir ortağı kaybedeceğini unutmamalı."
Pazartesi günü Başkan Sayın Erdoğan'ın başkanlığında toplanan MGK sonrası yapılan açıklamada da sert bir dille ABD uyarıldı:
"ABD tarafından ülkemize karşı kullanılan tehdit dili ittifak ilişkilerine saygısızlıktır ve asla kabul edilemez."
Türkiye bu konuda gayet ciddi. Amerika'da malikanelerde barındırılan terör örgütü elebaşı ve üst düzey elemanları ile ilgili bir vagon dolusu belge sunmamıza rağmen kılını kıpırdatmayan ABD, bizde ev hapsinde bulunan ve terör örgütleri ile ilişkisi klasörlere sığmayan Papaz'ı istiyor.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül açıklamıştı, "FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi için ABD'ye 86 klasör belge verdik. Her şey usulüne uygun olup hiçbir eksiklik yoktur." Bütün bunlara rağmen ABD, "Bizde yargı var" diyerek teröristleri vermeye yanaşmıyor. O zaman Trump ve Mike Pence'e sorma hakkımız var:
Bizim yargımıza güvenmemekle bize de sizin yargınıza güvenmeme hakkını vermiş olmuyor musunuz? Kaldı ki ABD yargısının FETÖ ile ilgili kendilerine verdiğimiz belgeleri özgür, tarafsız, evrensel hukuk normlarına uygun inceleyeceğine ve karar vereceğine inanmamız için makbul bir neden var mı?
Kusura bakmayın, yaptırım tehditleri ile bizi hukuksuzluğunuza esir edemezsiniz. Amerika bu ülkede gelmiş geçmiş en hain darbeye teşebbüs eden teröristleri koruyacak ve bize de efelenip istediğini alacak.
Yok öyle yağma.
Hatta, "Hadi oradan, hadi oradanu2026"
Not:
Biz köşe yazarları için dinlenme bir lükstür, evet, lüks. Çünkü siz bir süre tatil de yapsanız gündemi takip etmek, notları almak hatta bazı paragrafları hazırlamak durumunda hissediyorsunuz kendinizi. Önemli bir gelişme olduğunda köşe yazınızı tatiliniz bitmeden yayınlarsınız.
Allah kısmet ederse kısa bir süreliğine -çok önemli bir gelişme olmaz ise- yazılarıma ara veriyorum. Bazı il ve ilçeleri gezmek, röportajlar yapmak istiyorum. Ve evimin en küçüğü, sevgili Dilan'ımızın düğününe hazırlık yapıyoruz, dua bekleriz.