Türkiye Tekele Çomak Soktu
Türkiye’nin son yıllarda savunma
sanayinde yakaladığı başarı meyvelerini vermeye başladı.
Türkiye’nin yüksek teknolojili
ihracatını artıracak olan savunma sanayideki gelişmeler, gelecek yıllarda
yüksek teknolojili üretimini artırma konusunda teşvik edecektir.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve
Barış Pınarı Harekâtlarında aktif olarak kullanılan ve Karabağ ve Libya’da
kullanılmalarıyla tüm dünyanın dikkatini çeken, başta SİHA’lar olmak üzere Türk
savunma sanayisi Türkiye’nin ekonomisine de önemli katkılar sağlamaya başladı.
Türkiye, savunma sanayinde yakaladığı başarıyla bu alandaki ithalatını azaltırken, ihracatıyla da cari açığının azalmasına önemli katkı sağlayacak. Türkiye’nin yakaladığı ivme bu alanda piyasayı elinde tutan ABD ve İsrail’in de tekeline çomak sokacaktır.
Nitekim Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Kıdemli Üyesi Franke, “Türkiye, ABD ve İsrail’in tekelindeki pazara girdi” sözleriyle Türkiye’nin bu alandaki etkisini dile getirmiş oldu. Silahlı insansız hava araçlarını savaşlarda etkin bir şekilde kullanarak küresel savaş konseptinde de önemli bir kırılmaya neden olan Türkiye, insansız araçların deniz ve karada kullanımının yaygınlaşmasıyla pazardaki payını artıracaktır.
Türkiye’nin Katar, Azerbaycan ve
Tunus’a insansız hava araçları ihraç etmesinin ardından son olarak Polonya’ya
SİHA ihraç etmesi, bu alanda yakalanan başarının en önemli göstergelerinden
biridir.
Savunma sanayinde yakalanan
başarı, başta Türkiye’nin kendi vatandaşları olmak üzere tüm dünyaya
Türkiye’nin yüksek teknolojili ürün üretme gücüne ve kapasitesine sahip
olduğunu da göstermiş oldu. İlk olarak Çin’de ortaya çıkan ve Tüm dünyayı
etkisi altına alan COVID-19 pandemisinin ilk dönemlerinde yerli solunum cihazı
üretip ihraç etmesi de bu alanda yakalanan önemli bir başarıdır. Çünkü askeri
alanda yakalanan yüksek teknolojili ürün üretimi artık sivil sektörlere de
yayılmaya başladı. Yerli otomobilin elektrikli olması ve yüksek teknolojili
olması da aynı şekilde savunma sanayinde yakalanan başarının sivil sektörlere
de yayıldığını göstermektedir.
Türkiye, savunma sanayinde
gösterdiği yüksek teknolojili üretiminin hızlı bir şekilde diğer sektörlere
yayılması, Türkiye’nin ekonomik büyümesini hızlandırırken kişi başına milli
geliri de artıracak etki gösterecektir. 2000’li yılların başında 2-3 bin dolar
seviyesinde olan kişi başı milli gelir ilerleyen yıllarda 9-10 bin dolar
seviyelerine çıkmış, ancak bu seviyelerden daha yukarı çıkamamıştı. Bunun temel
nedeni düşük teknolojili üretimden orta teknolojili üretime geçme başarısının
yakalanması ancak yüksek teknolojili üretime geçişin tam anlamıyla
yakalanamaması olmuştu.
Ancak son yıllarda başta savunma
sanayi olmak üzere yüksek teknolojili üretimde de başarı yakalanması ve artık
ihracatının yapılması Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulacağının ilk
işaretleri olarak görülebilir.
Yüksek teknolojili üretimlerin
artmasıyla birlikte Türkiye’nin gelir seviyesi artacak ve son yıllarda
yakaladığı büyüme trendini hızlandırarak devam ettirecektir.
Bugün yaşananlar bir doğum
sancısı olarak görülmeli. İthalattan yerli üretime ve ihracata yönelik büyüme
modeline geçişin sancıları…
***
Bir dönem uygulanan yüksek faiz
düşük kur politikasıyla yurt dışından ithal edilen ürünler ucuz ve hazır olarak
geldiği için Türkiye’nin üretim kasları adeta zayıflamış, üretmek yerine ithal
eder hale gelmiştik. Ancak son yıllarda döviz kurundaki yükselişle birlikte
artık yerli sanayimizin hızla büyüdüğünü sanayi üretim endeksi verilerinden de
görebiliyoruz. Öyle ki, yurt dışından gelen siparişlere yetişebilmek için yurt
içi piyasaya verilen ürünlerin kısıldığı haberlerini alıyoruz.
2013 yılında başlayan Gezi, 17/25 Aralık, hendek-barikat terörü, 15 Temmuz hain darbe girişimi, ekonomik saldırılar, 2018 kur operasyonu, Suriye iç savaşı ve terör saldırıları, Doğu Akdeniz gerilimi, Libya ve Karabağ mücadelesi, COVID-19 pandemisi gibi birçok bölgesel ve küresel sebeplerle Türkiye ekonomisi çeşitli baskılara ve saldırılara maruz kaldı. Ancak Türkiye’nin savunma sanayinde yakaladığı bu başarı, diğer sektörlere de yayılmasıyla artık daha hızlı ve sağlıklı büyüyerek sıkıntılı süreçleri artık rahatlıkla atlatabilecek hale gelecektir. Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervi gibi müjdeler de Türkiye ekonomisinin orta vadede sıçrama yapacağının işaretlerini veriyor diyebiliriz.
Aşılamanın artması, salgının azalmasıyla ve kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte hizmetler sektörünün de önü açıldığında Türkiye’nin ekonomik büyümesi artarak devam edecektir.