Türkiye ortak kaderimiz
Türkiye, hangi görüşten, hangi renk, dil ve dinden olursa olsun onu yurt bilenlerin ortak yurdudur.
Bu yurtta önemli olan
ortak kaderde olduğumuzu bilmektir. Benim farklı siyasi görüşten, mezhep
ve renkten çokça arkadaşım var. Birlikte bir bütünü oluşturduğumuzun
bilincindeyiz. Yeter ki dert ortak olsun. Yeter ki “birlikte rahmetin,
ayrılıkta azabın” olduğunu bilelim.
Biz, kim yaparsa yapsın
doğruları ve ülkemizin faydasına olan şeyleri söyleyip savunmaya devam
ediyoruz. Bizim duruşumuz ve yerimiz bellidir. Ülkemizin yanıdır ve
burada sıkı duranları savunuyoruz. Bütün milli meselelerimizi ve
değerlerimizi savunanlardan yana tavır alıyoruz. Kimden gelirse gelsin
doğruya doğru ve yanlışa yanlış diyoruz.
Türkiye, ihanete varan
operasyonlara maruz kaldı. 15 Temmuz darbe teşebbüsü bu hainliğin en
ileri olanıdır. Her türlüsüne son nefesimize kadar karşı olacağız.
Hala vazgeçmiş
değiller. Hala ülkemizi yangın yerine çevirmek isteyenlere, PKK ve FETÖ’ye odun
taşıyanlar var… İdeolojik saplantılılar, ABD ve Batı uşakları, HDP
ise asıl oyuncu ve odun taşıyıcılardan.
Bizim üzüldüğümüz şey,
gizlense de HDP ile siyasi ortaklık kuran partilerin bu ihaneti görmek
istememeleridir. İktidar olma hırsı insanı nerelere kadar
savuruyor. İnsan, çok sevdiğine benzermiş derler ya, bunlar da HDP’ye
benzemeye mi çalışıyorlar dersiniz?
Şuna ne yaman çelişki
desek değil, bizzat bile isteye yapılan şey…
28 Şubat zulmü her
alanda izlerini korurken başka bir tarih yokmuş gibi Millet İttifakı’nı
oluşturan partiler 28 Şubat’ın yıldönümünde eski vesayet düzenini getirme
çalışmaları için bir araya gelecekler. Sırası gelmişken Akşener’in 28
Şubat dönemi İçişleri Bakanı olduğunu hatırlatalım.
Ya şuna ne dersiniz?
Hendek operasyonları
sırasında imzaları ile PKK’ya destek veren akademisyenler
için Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde ilk işleri üniversiteye geri
döndürmek olduğunu söylüyor. Ülkücü geçinen Akşener’den de çıt çıkmıyor.
Erdoğan karşıtlığında ise dilinin bağı çözülüyor.
Doğruları söylüyoruz ve
bu duruşumuz nedeniyle kimi bize yandaş diyor, kimi tehditler savuruyor.
Biliyoruz ki hak ve haklı yolda olanları Hak koruyor. Bizim korkumuz sadece
Allah’tan.
Bizi siyasi
taraftarlıkla itham edenler bir şarkı ile iktidarın düşeceğine inandılar.
Zil takıp oynadılar. Çaresizlik bu ya, denize düşenler yılana sarıldı. Hala
görmüyor musunuz? Emperyalizmin asıl hedefi Türkiye’dir. Sayın Erdoğan
buna engel olduğu için istenmiyor.
Sırası geldikçe yeni
oyuncular devreye sokuluyor. Dindar kılıklı biri de bunlardan biri. Bu
adam dün, “Bir şehir kılıçla feth olunursa en büyük mabedi camiye çevrilir. Bu
kılıç hakkıdır, egemenlik hakkıdır.” diyor.
Bugün ise,
“Ayasofya’nın camiye çevrilmesi Kur’an’a aykırıdır.” diye tam tersini söylüyor.
Yarın da, “İstanbul’un Fetih Kur’an’a aykırıdır” derse hiç şaşırmayın. Kur’an
bu tipler için: “İpini sağlamca eğirdikten sonra tekrar bozan kadına
benzemeyin.” diye uyarıyor.
Daha önce de bir
ilahiyatçı, “Çocuklarınıza Kur’an okutacağınıza ansiklopedi okutun”
açıklamasından sonra gidip Almanya’ya yerleşti. Ayasofya açıklamasında bulunan
şahıs da bu açıklamayı bir Alman kanalında yaptı. Kimin, kimi desteklediği
Türkiye güçlendikçe açığa çıkıyor.
Yani…
Batı’nın Türkiye
üzerindeki hesapları hala bitmiş değil. Çok iyi biliyorlar ki, haritadaki
kadar bir yer değil Türkiye. Daha ötesidir daha büyüktür. Bütün kavgalar
Türkiye’ye dize getirmek için yapılıyor.
Türkiye’nin
başaracağından hiç kuşkumuz yoktur. Zor da olsa zahmetin arkasında
rahmet vardır. Başaracağız.