Türkiye, Kazakistan olur mu?!
Hep birlikte tâkip ediyoruz…
Kazakistan’da
LPG'ye yapılan zamlar ve
sosyoekonomik durumun kötüleştiği gerekçesiyle başlayan eylemler kısa sürede
büyüdü.
Kanlı çatışmalarda birçok can kaybı yaşandı.
Protestolardan sorumlu tuttuğu hükümetin
istifasını kabul eden ve Güvenlik Konseyi Başkanı Nur Sultan Nazarbayev’i görevden alan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in bu adımları olayların bastırılmasına
yetmedi.
Tokayev,
başta Rusya olmak üzere “müttefiklerinden”
yardım istedi!
Rusya, askerlerini Kazakistan’a indirdi!
“Halka
Sesleniş Konuşması” için
Rusça’yı tercih eden Tokayev,
Rusya Devlet Başkanı Putin’e kendilerini kurtarmasından dolayı şükranlarını arz etti!
Kazakistan’ın “milli onuru” çok büyük bir darbe aldı!..
*
Öte yandan,
Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Karim Masimov “vatana ihanet”ten gözaltına alındı.
Bu arada,
Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev’in
yurt dışına kaçtığı iddia edildi, hatta
öldürüldüğü bile söylendi.
Nazarbayev’in Sözcüsü, iddiaları yalanladı.
“Kendileri
Başkent Nur Sultan’da. Cumhurbaşkanı Tokayev ile doğrudan temas halinde.
Herkesi Tokayev’in etrafında birleşmeye çağırıyor.” dedi.
Kazakistan’da olan bitenler, petrol
fiyatlarında yükselmeye yol açtı.
Bizim ekonomideki zorluklara bir zorluk daha
eklendi.
**
Ve bu arada bir de…
Birileri, Kazakistan’da yaşananları Türkiye’ye
emsal gösterdi.
Epeyce zamandır “tezgâhlanmak istenen” bir oyun, yine gündeme geldi.
Sokağı adres gösterenler oldu.
Birileri, ortalığı karıştırmak için ortaya
atılan “İktidar kaybedeceği bir seçimi
yaptırmamak için elinden geleni ardına koymaz!” iddiasını tekrarladı.
“Sandıkta
kaybetseler bile koltuğu bırakmazlar!” yollu lâflar daha sık edilir oldu.
Ne var ki…
Tartışmaları “sokağa” taşımak, ülkeyi “geçim
sıkıntısı, pahallılık” etiketli bir çatışma ve kaos ortamına sürüklemek
isteyenlere karşı “ortak ses”
yükseldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “sokağa
heveslenenleri” sert ifadelerle ikaz etti.
Muhalefet de bu mesajı büyük ölçüde aldı.
“Kimin
ne hesabı varsa, sandıkta görecek!” anlayışı ortak zemin oldu.
*
Kazakistan’da yaşananlar, Türkiye’deki
birilerini hayli heyecanlandırmışsa da…
Türkiye ile Kazakistan bambaşka iki Devlet.
Bizde çok köklü, çok güçlü bir devlet geleneği
var.
Kazakistan’daki durum ise bambaşka.
Cumhurbaşkanı’nın içerideki olayları bastırmak
için yabancı askerleri yardıma çağırdığı bir “yapıdan” bahsediyoruz. Son gelişmeler, Kazakistan’ın Rusya’ya ne
kadar bağımlı olduğunu iyice ortaya çıkarıyor.
Kazakistan’ın bu halde olması hepimizi üzüyor
elbette.
Devletin de protestocuların da kaybettiği bir
durum.
Dış politikadaki hamlelerimizin önemli dayanak
noktalarından biri olan “Türk Devletleri
Teşkilâtı”nın ağır bir darbe almasından endişe duyuyoruz.
ABD ve Avrupa’nın, Rusya ve Çin ile “alan, kaynak paylaşma kavgası”nın
vardığı boyutlar, bizi büyük tehditlerle karşı karşıya bırakıyor.
Bununla birlikte “fırsat alanları” da açıyor.
Türkiye, her engeli, güçlü geleneğine ve hızlı
hareket kabiliyetine yaslanarak aşabilecek evsafta bir ülke.
Bunun için, içeriye dikkat etmemiz gerekiyor
elbette.
Aramızdaki fikir ayrılıkları ne kadar büyük
olursa olsun, işi “yabancıların istifade
edecekleri” boyutlara taşımamak çok mühim.
Memleketimizdeki ekonomik sıkıntılar,
Kazakistan’da olduğu gibi çok büyük çapta “sokak
olaylarına” yol açmaz.
Gezi Olayları sırasında, “Geçinemiyoruz, insanımız aç, aç!” diyen bir kişiye rastlamadık.
Daha çok, ağaç, böcek..
Biraz da “demokrasi”
bağlamlı protestolar vardı.
Yakın zamanda, “geçim sıkıntısı, hayat pahallılığı gerekçeli” eylemler organize
edilmeye çalışıldı ama bunlar çok sönük kaldı.
Bu memlekette şöyle veya böyle işleyen ve
sonuçları büyük ölçüde gören “seçim
sistemi” var.
Vatandaş, karar verme iradesinin kendi elinde
olduğuna inanıyor, sandığa güveniyor.
Türkiye
ile Kazakistan arasında birçok benzerliğin olduğunu öne sürmek bize büyük
haksızlık olur.
İçerideki olayları bastırmak için yabancı
askerleri ülkemize davet eden bir Cumhurbaşkanımız olmadı, olmayacak İNŞALLAH!