Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2978.73
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Mart 2020

Türkiye İmparatorluğu Hayırlı Olsun,

Türk askerine karşı 3 Şubat 2020 de başlayan Rejim saldırıları 27 Haziran da 33 şehitle artık sabırları taşırdı. Şehit haberleri kursağımızda düğümlendi. Sözün bittiği yerdi. Cumhuriyet tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin toprakları dışında verdiği en yüksek kayıptı.

Milletçe yasa boğulduk. Ancak bir şeyin de farkına vardık. Verdiğimiz şehitler milli birlik ve beraberliğimize maya olmuştu. Binlerce kişi şehit cenazelerine katılmış ve tek yumruk olduğumuzu dünyaya ilan etmişti.

Dünya Türkiye’nin kapalı hava sahasına rağmen ortaya koyduğu yüksek askeri stratejisi karşısında hayretler içindeydi.

Gerçi bu Türkler için hiçte sürpriz değildi. Türk harp tarihi onlarca mucit savaş tekniklerini dünyaya hediye etmişti.

Malazgirt’te uyguladığı hilal metodu, İstanbul’un Fethinde gemilerin karadan yürütülmesi, Preveze Deniz Savaşlarında ki Barbaros Hayrettin Paşa taktiği unutulabilecek stratejiler değildi.

İdlib’de olanda tamda buydu. Hava sahası kapalı bölgede etkin harekât sürdüremez dedikleri Türk Silahlı Kuvvetleri yerli ve milli İHA ve SİHA’larla müthiş bir başarıya imza attılar. Bir filo misali sürü gibi kullanılan SİHA’lar Rusya destekli Rejim unsurlarına kayda değer bir kayıp verdirdiler.

İşte sahada ki bu etkin askeri üstünlük Rejim unsurlarını ve içinde ki paralı askerleri dize getirdiği gibi Rusya’yı da köşeye sıkıştırdı. Rejimi desteklemekte aciz kaldı. Üstün hava Savunma gücüne karşın SİHA’ların askerî harekâtını önlemek şöyle dursun fark edemedi.

Sadece Rusya ve Dünyamı hayrette kaldı elbette hayır. Emperyalizmin destekçisi yerli işbirlikçilerimiz şehit verilen askerlerimizin karşısında köşeye sıkışmış hareket kabiliyetini yitirmiş bir silahlı kuvvetlerle mevcut siyasi iradeyi alaşağı etmeyi beklerken gücüne güç katması onları zıvanadan çıkardı.

Son umut 5 Mart Moskova görüşmesi idi. Masada geri adım atmasını bekledikleri Türkiye Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın kararlığı karşısında yeni bir diplomatik zaferle döndü.

Süper Güç Rusya yapılan antlaşmada beklediği ve umduğu hiçbir şeyi masaya yansıtamadı. Türkiye Rusya’nın çizilen bu karizması karşısında bir emzik misali ortak devriye konusunu kabul ederek Sayın Putin’e teselli verdi.

Nihayet ateşkes sağlanmış ve inşallah siyasi süreci hızlandıracak ilk adım atılmıştı. Gerçi bu adım sadece Suriyeli mazlum halka bir nefes aldırmakla kalmadı. Aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası sahada tuttuğunu koparacak bir devlet olduğunu gösterdi.

Adı İmparatorluk olmasa da gelecek bir Türkiye İmparatorluğunun doğduğunu ilan etti. ABD dize gelmiş ve sonrasında Rusya bu furyaya katılmıştı. Ya Avrupa Birliği? AB Rusya ile varılan mutabakat sonrası Türkiye konusunda olumlu adımlar atılarak ilişkilerin düzeltilmesi gerektiği yönünde gerçekçi bir açıklamada bulundu.

Sahada askeri harekatın dize getirdiği Rusya’ya mukabil göçmen krizinde izlenen Açık Kapı Politikasıyla da AB hizaya geleceğe benziyordu.

Bugün geldiğimiz bu noktada inanıyorum ki sizlerde bu konuda bana katılıyorsunuz. İçimizde ki Çandarlı Halil Paşaları saf dışı kıldığımız takdirde Türkiye İmparatorluğunun kurulması artık hayal olmayacaktır.

Suriye’de doğan Türkiye İmparatorluğunu zirveye taşımak her Türk vatandaşının görevidir. Türk, Kürt, Sünni, Alevi ayrımından uzaklaşıp bir ve birlik olmayı başardığımız gün İmparatorluğun etki alanının tüm Dünya olacağına emin olabilirsiniz.

İsrail’in ve emperyalizmin Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’den çıkmasını neden istediğini anladığınızı umuyorum.

Hadi onlar ezeli düşmanlarımız. Ya içimizde aynı söylemleri seslendirenlere ne demeli?

Benim kalemim el vermiyor. Ama siz onu anladınız.