Türkiye iç cepheyi güçlendirmek zorunda
ABD ve İsrail, şiddet, cinayet ve adaletsizlik üzerine
kurulmuş iki terör devletidir. Uluslararası
hukuk, insan hakları, BM kararları gibi şeyler bu iki devlet için geçerli
değildir. İstedikleri ülkeyi işgal etmeleri için herhangi bir bahane
uydurmaları kâfi.
Dünyanın geldiği ya da getirildiği noktaya bakar mısınız?
Geçenlerde Çin Devlet
Başkanı Xi Jinping, askeri kıyafetleri giyerek "savaş hazırlıklarından" söz etti.
Kuzey Kore’den de sesler gelmeye başladı. Son zamanlarda Güney Kore'yi işgal
etme tehdidinde bulunuyor
Orta Doğu malum bölgesel savaş yaşanıyor. Gazze, Lübnan ve Suriye’ye doğru ilerleyen
bir tehdit söz konusu. Daha dün İsrail, İran’a saldırdı. Rusya, Ukrayna
üzerinden engellenmeye çalışılıyor.
Bahçeli’nin açıklamalarından sonra ülkemizde de TUSAŞ’a bir terör saldırısı
gerçekleşti.
ABD saydığım tüm bu savaşların merkezinde yer alıyor.
ABD'nin Pasifik bölgesindeki üst düzey komutanlarından General Charles Flynn ise ABD ile Çin
arasında savaş çıkarsa, bunun küresel ekonomik açıdan yıkıcı sonuçları
olabileceğini söylüyor.
Çünkü Bloomberg
Economics Ocak ayında bir savaşın maliyetinin 10 trilyon dolara kadar
çıkabileceğini, bunun da küresel GSYİH'nın yaklaşık %10'una denk geldiğini
açıklamıştı.
Yayınlanan bir raporda, Ortadoğu'da daha geniş çaplı bir
çatışmanın petrol fiyatlarını ve enflasyonu artıracağı, Ukrayna'nın bir
kısmının barış anlaşması kapsamında Rusya'ya verilmesi durumunda ise gıda ve
petrol piyasalarının daha da bozulacağı belirtiliyor.
Diğer taraftan ABD, Tayvan'a yönelik bir Çin tehdidiyle başa
çıkmak ve Pasifik'teki konumunu güçlendirmek için çok da yeterli görünmüyor
çünkü ABD'nin askeri ve savunma sanayi üssü zayıflıyor.
RAND Corporation'dan Raphael
Cohen bile Rusya ve Çin ile aynı anda
mücadele etmek durumunda kalacak olan bir Amerika’nın askeri harcamalarında
büyük bir artışa yol açacağını ve bunun da Amerika’ya olumsuz etkileyeceğini
söylüyor.
Fakat Amerika buna rağmen bir dünya savaşı çıkarmak için var
gücüyle çabalıyor. Ve ülkeleri kışkırtıyor.
Tam da böyle bir zamanda “Uluslararası politikada dönüm noktası” olarak görülen BRICS Zirvesi
gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
da katıldığı zirvede önemli kararlar alındı.
Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üyeliği, İsrail'in
Lübnan'daki terör saldırıları, Gazze, Suriye ve İran'daki saldırıları,
Kızıldeniz krizi, Güney Sudan, Haiti, Afganistan'daki durum gibi birçok başlık
masaya yatırıldı.
En önemlisi de gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil
edilmesi için Bretton Woods gibi kurumlarda
reform yapılması istendi.
Ve elbette İsrail'in saldırılarını derhal
durdurması çağrısı yapıldı. Hatta iklim değişikliğiyle mücadele bahanesiyle tek
taraflı tedbirlere karşı olduklarının da altını çizdiler.
Atlantik cephesinin tüm dünyayı tehdit ettiği şöyle bir
zamanda Türkiye bir taraftan BRICS’e üye olmanın yollarını ararken diğer
taraftan da haklı olarak iç cepheyi güçlendirmeye çalışıyor.
Ve bunun yolunun da
Türk Kürt ittifakı olduğunu çok iyi biliyor.
Tek parti döneminde sadece Kürtlerle değil tüm
farklılıklarımızla olan bağımız kopartıldı. Tarihi hafızamız boşaltıldı. Tarihi
şuurumuzu da gelecek idrakimize de ciddi darbe vuruldu.
O yüzdendir ki bu tarihi birliktelik yeniden inşa edilsin
istiyoruz. Bahçeli’yi eleştirebilirsiniz ama doğru bir şey yapıyor.
Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi; Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak
coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak
düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak
ortak bir kararlılıkla ve birliktelikle kurtulabilirler.