Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Ekim 2024

​Türkiye iç cepheyi güçlendirmek zorunda

ABD ve İsrail, şiddet, cinayet ve adaletsizlik üzerine kurulmuş iki terör devletidir. Uluslararası hukuk, insan hakları, BM kararları gibi şeyler bu iki devlet için geçerli değildir. İstedikleri ülkeyi işgal etmeleri için herhangi bir bahane uydurmaları kâfi.

Dünyanın geldiği ya da getirildiği noktaya bakar mısınız?

Geçenlerde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, askeri kıyafetleri giyerek "savaş hazırlıklarından" söz etti.

Kuzey Kore’den de sesler gelmeye başladı. Son zamanlarda Güney Kore'yi işgal etme tehdidinde bulunuyor

Orta Doğu malum bölgesel savaş yaşanıyor. Gazze, Lübnan ve Suriye’ye doğru ilerleyen bir tehdit söz konusu. Daha dün İsrail, İran’a saldırdı. Rusya, Ukrayna üzerinden engellenmeye çalışılıyor.

Bahçeli’nin açıklamalarından sonra ülkemizde de TUSAŞ’a bir terör saldırısı gerçekleşti.

ABD saydığım tüm bu savaşların merkezinde yer alıyor.

ABD'nin Pasifik bölgesindeki üst düzey komutanlarından General Charles Flynn ise ABD ile Çin arasında savaş çıkarsa, bunun küresel ekonomik açıdan yıkıcı sonuçları olabileceğini söylüyor.

Çünkü Bloomberg Economics Ocak ayında bir savaşın maliyetinin 10 trilyon dolara kadar çıkabileceğini, bunun da küresel GSYİH'nın yaklaşık %10'una denk geldiğini açıklamıştı.

Yayınlanan bir raporda, Ortadoğu'da daha geniş çaplı bir çatışmanın petrol fiyatlarını ve enflasyonu artıracağı, Ukrayna'nın bir kısmının barış anlaşması kapsamında Rusya'ya verilmesi durumunda ise gıda ve petrol piyasalarının daha da bozulacağı belirtiliyor.

Diğer taraftan ABD, Tayvan'a yönelik bir Çin tehdidiyle başa çıkmak ve Pasifik'teki konumunu güçlendirmek için çok da yeterli görünmüyor çünkü ABD'nin askeri ve savunma sanayi üssü zayıflıyor.

RAND Corporation'dan Raphael Cohen bile Rusya ve Çin ile aynı anda mücadele etmek durumunda kalacak olan bir Amerika’nın askeri harcamalarında büyük bir artışa yol açacağını ve bunun da Amerika’ya olumsuz etkileyeceğini söylüyor.

Fakat Amerika buna rağmen bir dünya savaşı çıkarmak için var gücüyle çabalıyor. Ve ülkeleri kışkırtıyor.

Tam da böyle bir zamanda “Uluslararası politikada dönüm noktası” olarak görülen BRICS Zirvesi gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı zirvede önemli kararlar alındı.

Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üyeliği, İsrail'in Lübnan'daki terör saldırıları, Gazze, Suriye ve İran'daki saldırıları, Kızıldeniz krizi, Güney Sudan, Haiti, Afganistan'daki durum gibi birçok başlık masaya yatırıldı.

En önemlisi de gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil edilmesi için Bretton Woods gibi kurumlarda reform yapılması istendi.

Ve elbette İsrail'in saldırılarını derhal durdurması çağrısı yapıldı. Hatta iklim değişikliğiyle mücadele bahanesiyle tek taraflı tedbirlere karşı olduklarının da altını çizdiler.

Atlantik cephesinin tüm dünyayı tehdit ettiği şöyle bir zamanda Türkiye bir taraftan BRICS’e üye olmanın yollarını ararken diğer taraftan da haklı olarak iç cepheyi güçlendirmeye çalışıyor.

Ve bunun yolunun da Türk Kürt ittifakı olduğunu çok iyi biliyor.

Tek parti döneminde sadece Kürtlerle değil tüm farklılıklarımızla olan bağımız kopartıldı. Tarihi hafızamız boşaltıldı. Tarihi şuurumuzu da gelecek idrakimize de ciddi darbe vuruldu.

O yüzdendir ki bu tarihi birliktelik yeniden inşa edilsin istiyoruz. Bahçeli’yi eleştirebilirsiniz ama doğru bir şey yapıyor.

Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi; Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla ve birliktelikle kurtulabilirler.