Türkiye-Hollanda Maçı'ndan 10 saat evvel!
Bu yazıyı bitirdiğimde, Türkiye- Hollanda Milli Futbol Maçı’nın başlamasına yaklaşık 10 saat vardı.
Gazetem Milat’a gönderiyor ve maçın sonucu ne olursa olsun değişiklik yapmamayı hepinize taahhüt ediyorum.
x
Bundan önceki maçların sonuçlarını tahminde yüksek isabet kaydetmiştim.
Mesela, Gürcistan’ı paldır küldür bir maç sonunda yeneceğimizi söylemiştim.
Portekiz maçı, canlı yayınıma denk geliyordu.
“Maçı seyredemeyeceksin, yazık!” diyenlere…
“Yok hayır, epeyce bölümünü yakalıyorum, 3-0 geriye düştükten sonra da seyretmem zaten!” karşılığını vermiştim.
Çekya maçı hakkında tahminde bulunmakta zorlanmıştım, zira fizik ile teknik kapışması olacaktı ve Çekya karşısında ilk bölümlerde üstün olabileceğimizi, son bölümlerde ise hayli sıkıntı çekeceğimizi söylemiştim.
İlk 16 turundaki rakibimiz Avusturya’dan çok korkuluyordu.
Ben, “Almanya, İspanya, Hollanda, Fransa gibi ekollerdense, Avusturya’nın çıkmasının daha iyi olduğu” görüşünü savunmuştum.
Şimdi…
Hollanda maçı.
Bu maçtan ciddi mânâda endişe ediyorum.
İnşaAllah, 3 yemeyiz bu maçta.
İnşaAllah, yarı final!
Yanılt beni Türkiyem.
Milli Takımımız, bugüne kadar “bir sıçrar, iki sıçrar, üç sıçrar” diyerek geldi.
Evet, çok güzel, çok üstün bireysel performanslar vardı ama hiçbir zaman “takım oyunu” oynayamadık.
Çok genç bir takım; üstüne koya koya ilerliyor.
Kronikleşen hastalığımızdan bir nebze olsun kurtulabilir ve bu takımın iskeletini koruyabilirsek, iş yapar.
İyi bir takım olur.
Dünya Şampiyonası’nda da başarılı olur.
Takım oyunuyla başarılı olur.
Şu anda da iş yaptı, ama korkarım, buraya kadar!..
Ümit ediyorum ki, maç içinde bir şeyler olur.
Bıçak sırtı anlarda, “kısmet” bize güler, çıkartılamayacak toplar çıkartılır, bireysel yetenek bakımından çok iyi ama “takım oyunu” bakımından o kadar da iyi olmadığı söylenen Hollanda’da aksamalar olur ve biz kazanırız.
Ümidim bu.
Korkularımdan biri de, “Bozkurt” işareti yaptı diye Merih Demiral’a (Ve esasen Türkiye’ye) büyük haksızlık yapıp ceza kilitleyen Haçlı-Siyonist ittifakının bu maçta pislik yapması.
Haksız kırmızı kart, haksız penaltı, ince ince doğramalar!..
Maçları kıl payı kazanıyoruz zaten, bir de hakem faktörü, Haçlı-Siyonist faktörü devreye girerse, elenelim diye…
İş iyice sıkıntıya girer.
Bakalım, dediğim gibi yazıyı Gazetem Milat’ta yer almak üzere gönderdiğim şu dakikalarda, maçın başlamasına 10 saat kadar vakit var.
Bu maçı şöyle veya böyle (UEFA-hakem oyunu dahil, bir dizi faktörden dolayı) Hollanda kazanır diyorum, bu tahminimde yanılmak için dua ediyorum.
İnşaAllah, bu kez “tutmaz” tahminim.
İnşaAllah, Haçlı-Siyonist ittifakını çileden çıkartacak bir sonuca daha imza atar kahraman gençlerimiz.
Bugünkü yazımın son bölümüne en güzel mesajları sakladım.
Beni en fazla mutlu eden gerçekleri.
Maç kazanır, maç kaybedersiniz.
Gol atar, gol yersiniz.
Bunlar olur…
Çok daha mühim olan, gönülleri kazanabilmektir.
Bizim çocuklarımız, kahramanlarımız ilk 8’e girerek işin sportif başarı kısmını zaten hallettiler.
Elenseler de eleseler de…
Sportif başarı cepte.
Bundan çok daha önemlisi…
Ben bu turnuvada, bizim futbolcuların şimdiden “şampiyon” olduklarını söylüyorum.
Onlar, “Güzel Ahlâk” şampiyonları!
Bütün dünyaya, “Efendi Türkler” mesajını verdi bizim gençlerimiz.
Her zaman “saygılı” oldular.
Hiç şımarmadılar.
Kibre kapılmadılar.
Hep mütevazı oldular.
Sempatik oldular.
Centilmen oldular.
Rakibin üzüntüsüne saygı duydular.
Maçın adamı seçilenleri izledim; hiçbirinde “Ben buyum!” havası yoktu.
Hepsi, kendilerinden çok takım arkadaşlarından bahsediyorlardı.
Mert Günok’a baktım; dünya onun efsane kurtarışından bahsediyor, hiç oralı değildi.
Allah nasip etti, oldu.
Biz bir takımız.
O kadar.
“Gururlanma insanoğlu, ölüme çaren mi var!..”
Hepsi, hepsi, güzel insanlar olarak öne çıktı futbolcularımızın.
Sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz güzel gençler.
Bütün gençlerimiz sizi örnek alsın.
Biz de örnek alalım.
x
Hepinizden Allah razı olsun, sonuç ne olursa olsun!