Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Haziran 2018

Türkiye gerçekten büyüdü mü?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun geçen hafta açıkladığı büyüme oranları büyük tartışmaları da beraberinde getirdi.

Açıklanan verilere göre Türkiye ekonomisi 2018 yılının ilk çeyreğinde %7,4 büyüyerek OECD ülkeleri arasında birinci sırada yer alırken G20 ülkeleri arasında da ikinci sırada yer aldı.

Büyüme verileri üzerinden yapılan tartışmalar genellikle ekonominin büyümediğini, hesaplamaların gerçekleri yansıtmadığı iddiasıyla başlıyor.

Peki, büyüme nasıl hesaplanıyor?

Bu soruya cevap vermeden önce büyüme verilerinin açıklandığı ve ekonomik terim olarak sürekli karşımıza çıkan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla kavramına bakalım. Sonrasında adım adım büyümenin gerçekliğini birlikte inceleyelim.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde (çeyrek dönem yani üçer aylık periyotlarda ve yıllık olarak inceliyoruz genellikle), üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin para birimi cinsinden değeridir.

Şimdi gelelim büyümenin hesaplanmasına.

Örneğin; Bir ülkede sadece elma üretiliyor olsun. 2017 yılında kilogramı 1TL'den 100 kg elma üretilmiş olsun. 2017 yılında bu ülkenin GSYH'sı 100 TL'dir. Aynı ülkede 2018 yılında aynı özelliklerde kilosu 1TL'den 107 kg elma üretildiği zaman bu ülkenin 2018 GSYH'sı 107TL'dir.

Gelelim büyüme meselesine.

Büyüme 107TL u2013 100TL = 7TL'dir. Yani 2018 yılında örnekteki ülke %7 büyümüştür.

Gelelim Türkiye ekonomisindeki büyümenin kaynaklarına.

Türkiye ekonomisinde 2018 yılında bir önceki yılın aynı çeyreğine göre sanayi sektörü %8,8 büyürken inşaat sektörü %6,9, tarım sektörü %4,6 büyümüştür.

Aynı dönemde yatırımlar %9,7 artarken hanehalkı tüketim harcamaları %11, kamu harcamaları ise %3,4 artmıştır.

Tartışma konularından biri de büyümenin kaynakları üzerinedir.

Yüksek hanehalkı tüketim harcamalarının desteklediği büyümenin ekonomide ciddi problemlere yol açacağı belirtilmektedir.

Ancak aynı eleştiriyi yapanlar hanehalkının alım gücünün olmadığını da ifade etmektedir.

Bu iki husus birbiriyle taban tabana zıttır.

Evet, hanehalkının bu kadar yüksek tüketim yapması talep enflasyonuna neden olurken tasarruf oranlarımızın da yeterince artmamasına neden olmaktadır.

Fakat talep kaynaklı büyüme vatandaşlarımızın gelir artışını böylece alım gücünün artışını da göstermektedir.

Geliri artan milletimiz tüketime yönelmiş bu durum da üretim artışına sebep olurken aynı zamanda maliyet enflasyonuyla birlikte fiyatların hızlı yükselmesine neden olmuştur.

Öncü göstergeler Türkiye'nin 2018 yılı ikinci çeyreğinde de büyümenin devam edeceğini göstermektedir.

Ancak faiz oranlarının bu denli sert yükselmesi yatırımları frenleyici, maliyetleri artırıcı, iç talebi yavaşlatan bir etki yapacaktır. Bu sebeple 2018 yılı ikinci yarısında büyüme oranlarında nispeten yavaşlama görebiliriz.

Ancak şöyle bir husus var ki; Eğer 24 Haziran seçimleri sonrasında güçlü bir Cumhurbaşkanı ve güçlü bir meclis çıkarmayı başarırsak Türkiye ekonomisi büyümeyi sürdürecek hatta daha da hızlanacaktır.

Çünkü 2023 hedefleri doğrultusunda çalışan ve üreten Türkiye gerek cari açığı azaltacak gerekse sanayimizin kürsel pazarla entegrasyonunu sağlayacak ve sadece iç talep ile değil daha fazla ihracat ile büyümeyi sağlayacak projeler üzerinde çalışıyor.

Bu bağlamda aramalı ithalatını oluşturan 2739 ürün tespit edildi.

İthalat büyüklüğü 20 milyar dolara karşılık gelen 43 ürün grubu belirlendi ve teknoloji düzeyi, ihracat potansiyeli ve ithalat tutarına göre önceliklendirildi.

Böylece ekonomi batıyor diye iddia edenlerin ilk vurdukları konu olan cari açığa 3 yılda 30 milyar dolar 10 yılda ise 100 milyar dolar katkı sağlayacak projeler hazırlandı.

Terörle mücadeleyi yurt içinden yurt dışına taşıyan Türkiye artık daha fazla yatırım daha fazla ve daha kaliteli üretim dönemine geçecektir.

Bu sebeple pazar günü yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri kritik öneme sahiptir.