Türkiye ekseni
Türkiye’yi parçalamak için casusluk faaliyetlerinden dolayı tutuklanan bir papaz uğruna batırılan ekonominin kurtulmasını küçük Amerika olmaya bağlayanların, büyük Türkiye hayallerini bir masal olarak tarif etmelerini yadsımamamız gerekir.
Terör devleti İsrail ve ABD’de büyükelçilik yapmış, Erdoğan-Özel görüşmesinin vazgeçilmez aktörü Namık Tan’ın ‘Mavi Vatan’ doktrininin bir masal olduğunu söyleyerek Türkiye’nin Akdeniz’deki pozisyonunu AB-ABD-İsrail ekseninin insafına bırakılmasını savunması CHP’nin iki yüzlü politikasının tipik bir örneği. Namık Tan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasında suçlu olarak Hamas’a destek veren Türkiye’yi göstererek vicdanını kimlere sattığını zaten göstermişti. Namık efendi, Somali ile yapılan anlaşmayı da, ‘Ayranı olmayan Türkiye’nin Somali’ye tahtıravanla gitmesi’ olarak tarif ederek sözüm ona ne işimiz var Afrika’da, Somali’de diyor. Somali’nin petrollerini tıpkı doğu Akdeniz’inkini sömürdükleri gibi ABD-İsrail ve diğer batılı emperyalistler sömürsün istiyor.
Yeni haritasında tüm İskandinavya’yı içine alan tehdit algısını Atlantik’ten Pasifik’e kaydıran NATO ile Çin-Rusya ittifakının adına 3. Dünya savaşının ayak sesleri de diyebileceğimiz yeni kapışmasında her şeye rağmen Türkiye’yi NATO ittifakı içinde görevini yapan ancak milli bekasına gelen tehditleri umursamayan bir konumda hayal ediyordur Namık efendi elbette.
Kuzey Pasifik’te Çin-Rusya tatbikatına misilleme olarak Mali’de 50’nin üzerinde Wagner savaşçısının öldürülmesi elbette, istihbarat servisleri arasındaki satrancın bir parçası. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Japonya Savunma Bakanı Kihara Minoru ve Güney Kore Savunma Bakanı Shin Won-sik ile görüşerek üçlü işbirliği oluşturdukları sırada, Wagner’e pusu, Güney Afrika’da eğlence mekanında katliam, emperyalislerden uzaklaşarak Çin, Rusya, Türkiye gibi ülkelerle yakın temasa geçen Afrika ülkelerindeki terör örgütleri eliyle yapılan hareketlenmelerin hepsi bu oyunun bir parçası.
Tasmalarını elinde tuttuğu siyonizmin köpekleri ABD’li senatör ve meclis üyelerine, Amerikalılara hakaret ederek kendini alkışlattıran soykırım ve savaş suçları sanığı Netanyahu, Biden’e 50 yıllık siyonizme hizmetinden dolayı teşekkür ederken, Trump’ı zaten kendinden görüyor. Kamala Harris’in gelmesi durumunda bile Biden politikalarının değişmeyeceğini, soykırıma devam edeceğini söylüyor.
Çin’in çevrelenmesi politikasında Singapur, Vietnam, Tayland, Filipinler ve Endonezya’yı daha önce ziyaret eden Harris’in Çin politikasının Biden’den farklı olması beklenmiyor. Yine Hindistan politikasını da Çin karşıtlığı üzerinden kurguluyor. Rusya’ya karşı dostça olmayan söylemler geliştiren Harris, Trump’ın Ukrayna’ya desteğin kesilmesi fikrine de karşı çıkıyor. Harris’in ABD’nin Ortadoğu ve Gazze politikasında da Biden’i takip edeceği hesaplanıyor. Netanyahu’nun konuşmasına gitmeyen Harris’in başbaşa görüşmesinde ne gibi direktifler aldığı ise hala sır.
Namık Tan’ı Mavi Vatan’a masal dedirten en önemli done ise Akdeniz Diyaloğu. AB ve ABD, Türkiye’nin bölgedeki hak ve çıkarlarını ayaklar altına alarak NATO dışı ülkeler, İsrail, Mısır, Cezayir, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus’u Rum ve Yunanlılarla aynı çuvala koyup sözüm ona Türkiye’yi öteleyerek bölgede ‘istikrarı!’ sağlama peşinde. Diyalog grubunda Libya’nın olmaması da Türkiye ile yaptığı Mavi Vatan mutabakatından kaynaklanmaktadır.
Türkiye, Suriye, Irak ve İran coğrafyasında PKK/PYD terör örgütü ile çalışıp, Mısır dahil bölge ülkelerinin istikrarsızlaşması için her türlü terör örgütünü destekleyen ABD (NATO)’nun Akdeniz’de batı çıkarlarını koruması için daha çok terör örgütüne ihtiyacı olacak. Bu işbirliğine alınmayan Lübnan’ın ise İsrail-ABD terörünün hedefinde olduğunu söylemeye bile lüzum yok. Netanyahu daha ABD’den dönmeden Golan tepelerine İsrail Demir Kubbe sistemi tarafından fırlatılan füzelerle 12 kişinin ölmesi 30’dan fazla kişinin yaralanması üzerine Hizbullahın suçlanması oyunun bir parçası, İsrail 7 Ekim’de de Müzik festivali için bölgeye gidenlerin üzerine helikopterlerden ve tanklardan bomba yağdırmış ve ölenlerin suçunu da Hamas’a yükleyerek sözüm ona mağduriyetini artırmıştı. İsrail, cepheyi daha da yayarak ABD, NATO ile Hizbullah üzerinden İran-Rusya ve Çin bloğunu karşı karşıya getirerek soykırımla elde ettiği kazanımların elinde kalmasını sağlamak istiyor. Katil Netanyahu’yu avuçları şişene kadar alkışlayanlar Türkiye’ye iki alternatif sunuyor ya bunların askerisin ya da düşmanı. Tan efendi bunların askeri olmamız için CHP içinde tıpkı Ünal Çeviköz gibi mücadele veriyor.
Yine NATO’nun İstanbul İşbirliği Girişimi perspektifi Akdeniz’den alarak bütün İslam coğrafyasına yaymaktadır. Bahreyn, Kuveyt, Katar ve BAE NATO ile iş tutmaktadır. Burdaki hedef te NATO’nun Hint Okyanusuna rahat uzanmasıdır. Okyanustaki korsanları destekleyip sonra da korsan var diye oranın kaynaklarını sömürmek tam bir İsrail-ABD projesidir. Namık efendinin eleştirdiği Somali misyonumuz da işte bu yalancıların yalanlarını ortaya çıkarmaktadır.
Sözün özü, Çin-Rusya ekseni de, ABD-İsrail-NATO ekseni de Türkiye’ye Türk dünyasına, Türk eksenine muhtaç durumda. Tan gibilerin görevi cepheyi içerden yıkarak NATO’nun ehli bir müttefiki haline gelmemizi sağlamak. Çok kutupluluğun ayak seslerinin duyulduğu şu dönemde coğrafya ve jeopolitiğin önümüze sunduğu fırsatları elimizin tersiyle iterek İsrail, ABD ve NATO’nun kuyruğunda Türk-İslam dünyasının sömürülmesinde bir aparat olmamız. Türk İslam ekseninin güçlendiği her aşamada, Tan efendilerin seslerinin daha da yükseldiğini ve agrasifleştiklerini göreceksiniz. Vesselam…..