Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2499.47
BIST 100
9664.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Kasım 2022

Türkiye ekonomisinin gidişatı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yılın son faiz indirimini yaptığını belirterek %9 seviyesine ve tek haneye indirdi.

Bir önceki yıl faiz indirimi kararları sonrasında döviz kuru hızla yükselirken son iki faiz indirimi kararı sonrası döviz kurunda herhangi bir yükselme olmadığına hep birlikte şahit olduk.

Her ne kadar bazı siyasetçiler ve manipülatörler doların yükselmesi gerekirken zorla tutulduğunu iddia etseler de veriler bu durumun böyle olmadığını açıkça gösteriyor.

Doların yükselmesini zorla engellemek için piyasaya döviz satışının yapılması lazım ki bu durum merkez bankası rezervlerinde azalmaya neden olur. Ancak bu durumun aksine merkez bankasının rezervleri azalmadığı gibi 117,5 milyar $’dan 122,9 milyar $’a yükseldi.

Bunun yanında KKM hesaplarında biriken tutar haftalık olarak ilk defa azaldı. 1,47 trilyon TL seviyesinden 1,46 trilyon seviyesine geriledi.

Borsada ise yatırımcı sayısının giderek arttığını ve tarihi rekorlar kırmaya devam ettiğini görüyoruz. Kasım ayı henüz bitmemesine rağmen kasım ayında 460 bin kişi borsaya giriş yaptı.

Döviz kurunun TL karşısında değer kazanmaması, faiz oranların düşük olması, borsaya ilginin giderek artması KKM’nin çözülmesine ve borsaya yönelmesine neden oluyor gibi görünüyor.

Yüksek negatif faiz oranı sebebiyle sıcak para girişini engelleyen ve içerdeki sıcak parayı göndererek Türkiye böylece ekonomi güvenliği konusunda da önemli bir adım atmış oldu.

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın kuzey bölgelerine gerçekleştirdiği hava harekâtı ve önümüzdeki günlerde başlatacağı kara harekâtı ABD’nin bölgede kurmayı hayal ettiği terör devletinin adeta sonunu getirecektir.

Önceki dönemlerde Türkiye, ABD ve onun etkisi altında olan AB ve diğer ülkelerin istemediği şeyleri yaptığında döviz kuru üzerinden cezalandırılırdı.

ABD, bankaları üzerinden Türkiye’de olan sıcak parasını çeker, döviz kuru yükselir, buna bağlı olarak enflasyon yükselir, ekonomik dengeler bozulurdu. Ancak Türkiye uygulamaya koyduğu yeni ekonomi modeliyle birlikte hem ekonomik güvenliğini hem de askeri güvenliğini sağlama konusunda büyük ve önemli bir adım attı.

Aralık ayı ile birlikte başlayacak olan enflasyon oranlarındaki düşüş baz etkisiyle de olsa bir rahatlama sürecinin başlangıcı olacaktır.

Ancak Türkiye ekonomisi dünyadan bağımsız değildir. Evdeki hesap çarşıya her zaman uymuyor.

Türkiye, geçen yıl modeli uygulamaya başladığı zaman yaşayacağı zorlukları hesaplayıp o şekilde başlamıştı. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı bu süreçte yaşanan sıkıntıların daha fazla derinleşmesine neden oldu.

Bunun yanında birçok ülke enflasyonist süreci yavaşlatmak için uyguladıkları faiz artırımı ve bilanço küçültme kararlarıyla birlikte bizim ihracat pazarımız olması sebebiyle bizi de olumsuz etkilemeye başladı. ABD’nin politikaları dolar üzerinden tüm dünyayı etkilediği için ve doların rezerv para olması, küresel ticaretin büyük bölümünün dolar ile yapılması sebebiyle Türkiye ekonomisini de yakından ilgilendiriyor.

TL'nin TÜFE ve ÜFE bazlı reel değerinin artması, ihracat pazarındaki talep daralması, Türkiye’nin ihracatını ve dolayısıyla büyümesini olumsuz etkilemesi sebebiyle önümüzdeki günlerde doların kontrollü olarak bir miktar yukarı yönlü hareketlerini görebiliriz. Ancak bu durumun yılbaşından sonra olması daha yüksek bir ihtimal olarak görünüyor.

Büyümenin olumsuz etkilenmesi istihdamı da aynı ölçüde olumsuz etkileyecektir. Kredi musluklarının kısılması toplam talebi azaltırken büyümeyi de yavaşlatıcı etki oluşturuyor. Hem içeride hem de dışarıda kredi musluklarının ve talebin yavaşlatılması sebebiyle Türkiye ekonomisi de son çeyrekte bir yavaşlama eğilimine girmiş görünüyor.

Ancak yılbaşından sonra başlayacak seçim süreci sebebiyle muhtemelen kredi musluklarının gevşetildiğini görürüz.

Ancak iş dünyasında yaşanan bir diğer problem de çalışacak/çalıştıracak eleman bulma sorunu.

Ekonomi büyüme yönünde hamle yapacak olsa da işçi bulma sorunu sebebiyle büyüme konusunda tam bir atılım yapmakta zorlanıyoruz.

Çünkü emek piyasasında en büyük problem emek arzı ile emek talebindeki büyük uyuşmazlıktır. İşveren istediği niteliklere sahip işçi bulamazken işçi istediği gibi iş bulamıyor.

Bazı meslek gruplarında büyük yığılma yaşanırken nitelikli personel olmalarına rağmen ücret seviyesi çok düşük olmasına karşın bazı meslek gruplarında ise eleman yokluğundan ücret seviyesi çok yüksek seviyelerde gerçekleşiyor.

Bu durum ekonomideki yaşanan en önemli problemlerden biri olarak çözülmesi elzem bir durumdur.