Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Şubat 2021

Türkiye ekonomisinin 2021 ajandasında neler var?

MERKEZ Bankası yönetiminin değişmesinden sonra yapılan ilk iki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 675 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 17’ye çıkarması, ekonomi aktörlerinin geleceğe ait olumlu beklentilerini artırdı.

Yeni ekonomi yönetimi, yaklaşık iki aylık görev sürecinde faiz artışının yanı sıra swap işlemleri, aktif rasyosu gibi alanlarda attığı adımlarla da yatırımcılardan ve yorumculardan olumlu not aldı.

Ancak 2020 yılında Merkez Bankası rezervlerinin aşırı düşmesi ekonomiye güven anlamında ciddi bir sorun olmaya devam ederken; yeni ekonomi kurmaylarının önünde de çözüm bekleyen en büyük sorunlardan biri olacağı değerlendirilmektedir.

2021 yılında yatırım, imalat, para ve maliye politikası kadar pandemi süreci sebebiyle salgından etkilenen sektörlerin ve ekonominin tüketim tarafının da iyi yönetilmesini gerektirmektedir.

Bu sebeple 2020 yılında yapılan “reform” açıklamaları olumlu karşılansa da sadece yatırımcı merkezli olması uygulamayı bütünsel özelliklerden uzaklaştırmaktadır.

1) Döviz Kuru

Türkiye ekonomisi 2013 yılında 958 milyar dolara ulaşarak bütün zamanların zirvesine çıkmış olan milli gelir (GSYH), Türk Lirası cinsinden sürekli artmasına rağmen izleyen yıllarda aşağı ivmeli gerileyerek 2019 yılını 761 milyar dolarla kapattı. Milli gelirdeki düşüşün 2020 yılında devam edeceği tahmin edilmekte ve yaklaşık 740 milyar dolarla kapattığı tahmin edilmektedir.

Milli gelirdeki düşüş kişi başına gelire de yansımış durumdadır. 2013 yılında 12.489 dolar olan kişi başına gelir 2019 yılında 9.151 dolara kadar gerilemiştir. Bu rakamın 2020 yılı sonunda 8.827 dolar olması tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan; Türk ekonomisinin ara malı ithalatçısı olması sebebiyle döviz kurundaki artışın enflasyon üzerinde de baskıya sebep olmuştur.

Bu veriler Türkiye ekonomisi bakımından üretmek, büyümek, ihracat yapmak kadar döviz kurunun da iyi yönetilmesi gerektiğini göstermektedir.

2) Enflasyon

İşçi ücretlerinde artış, döviz kurundaki yükseliş ile dünya emtia fiyatlarındaki artış Türkiye ekonomisinde 2021 yılında enflasyon baskısına sebep olacağı değerlendirilmektedir.

Pandemi süreci ile birlikte pandemi nedeni ile oluşan iş kaybının kronik işsizlik üstüne eklenecek olması, kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı gibi önlemlerin sebep olduğu ve İMF’nin raporuna göre Pandeminin işgücünden faydalanma kaybının % 14 civarında olması ve bu etkenlerin henüz makro verilere yansımamış olması enflasyon baskısı tehdidini 2021 yılında devam ettireceği değerlendirmesi yapılmaktadır.

Diğer taraftan; 2013-2019 yılları arasında ortalama yüzde 1,5 olan bütçe açığı, 2020 yılında yüzde 4,5; aynı yıllarda ortalama yüzde 3,3 olan cari açık, pandeminin de etkisiyle 2020 yılında yüzde 5 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

Duble açık (bütçe açığı – cari açık ikilisi) verilerinin son sekiz yılda ilk kez beraber yüksek olacağı bir yıl geride bırakılmış olunacaktır. Bu durumun emisyon hacmindeki artıştan kaynaklandığı ve emisyon hacminin 2020 yılında yaklaşık yüzde 37 oranında gerçekleştiği dikkate alınırsa 2021 yılında enflasyon üzerinde yüksek gerilime sebep olacağı değerlendirilmektedir.

Dolayısıyla enflasyon skalasının 2021 yılında dikkatli bir şekilde ve iyi yönetilmesi gerekmektedir.

Bu hususta Merkez Bankasının açıkladığı sıkı para politikası 2021 yılı için umut vaat etmektedir.