Türkiye ekonomik coğrafya avantajını kullanmalı
Gecemiz ve gündüzümü kaplayan referandum geçti. Herkes muradına erdi. 15 yıldır Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşısında kendini ezik hisseden karşıtları referandum sonucu ile birlikte kendilerine geldiler. Buna karşılık Recep Tayyip Erdoğan'ın gölgesini kimseye kaptırmak istemeyen ve bu gölgeden başka kimsenin de faydalanmasını istemeyen dar ve menfaat perest kesim ise gölgenin sadece kendilerine ait olmadığını anladılar. Şimdi şapkaları önlere koyup düşünme, tespit edilen hataları telafi zamanı.
Türkiye Özal dönemi ile başlayan dünyaya açılımını AK Parti ile şaha kaldırdı. Kısa zamanda milli gelirimiz 2 bin 300 dolarlardan 9-10 bin dolara fırladı. Fakat 2009 dünya krizi ve 2011 yılından bu yana Türkiye gelip dayandığı 12 bin Dolarlık milli gelir çıtasını bir türlü aşamadı.
Olayı hatırlıyor fakat kişiyi ve yerini bir türlü hatırlamıyorum. Bundan 6-7 yıl önceydi. Ankara'da bir büroda sohbet ederken konu milli gelirin ulaştığı 12 bin dolarlık seviyeye geldi. Sohbet ettiğimiz dostumuz; "Aslında Türkiye'de problem şimdi başlıyor. Hem sosyal hem ekonomik hem de kültürel' dedi. Konuyu biraz açmasını istediğimde sözlerine devam etti. "Milli Gelir 15 bin ila 18 bin dolara ulaşıncaya kadar ciddi problemler yaşanır. İşte bu sendromu Türkiye'nin kazasız belasız atlatması lazım. 18 bin doları aştıktan sonra bu işin geri dönüşü yok" dedi.
Şimdilerde bu sohbetimiz aklıma sık sık geliyor. Çünkü Türkiye'nin özellikle 2013'ten bu yana yaşadığı travmaların temelinde bu ön görünün gerçekliği mi yatıyor. Aklıma düşer. Makrosun dan da mikrosundan da ekonominin dilinden pek anlamam. Herkes gibi günlük yaşamda karşılaştığımız bazen de okuduğumuzu anladığımız kadarını biliriz. Kitabi manada hiç anlamam. Fakat yazıldığı gibi okunmadığını çok iyi bilirim. O nedenle piyasada ahkam kesen uzmanlara saygı duyarım ama pek dikkate almam. Sadece bir kenara not ederim söylenenleri.
Şu unutulmamalıdır Türkiye'nin yaşadığı olaylara birde bu açıdan bakılmalıdır. Dikkate alınmalıdır. Türkiye son 5 yıldır geldiği noktada takıldı durdu. Ağrılıklı siyasi argümanlara takıldık. Fakat bu aşamada ise aslında damarlarımız açıldı. Alt yapıya ağırlık verildi. Otoyollar, köprüler, hava alanlarının yapılmasına o açıdan bakılmalıdır. Bir taraftan ise Suriye ile karşımıza çıkan sıkıntılar.
Şimdi Türkiye devletin iradesi milletin onayı ile yönetimde sistem değişikliğine karar verdi. Artık açılan damarların işlemeye ihtiyacı vardır. Cennet mekan Abdülhamit Han'ın yaşadığı durumun bugün yaşanmaması için daha akıllı, daha gerçekçi bir hamlelere ihtiyaç vardır.
Türkiye'nin bulunduğu stratejik konumu nasıl ki 6-7 yıl içinde 2 bin 300 dolar milli gelirden 12 bin dolarlara çıkmasına imkan verdiyse 15 bin-18 bin hatta 20 bin dolar seviyelerine çıkması içinde imkan ve potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye'nin ekonomik coğrafyası bunun için müsaittir. Zaten hem Türkiye içinde hem de dünyada Türkiye'ye karşı oluşan karşıtlığın nedeni de aslında başka bir açıdan ekonomik büyümesidir. Çünkü daha fazla büyümeyi dünya pastasından alacaksınız. O nedenledir ki Almanya, o nedenledir ki İngiltere, o nedenledir ki ABD, o nedenledir ki Rusya ile zaman zaman ölümüne çatışmaya girmektedir. Çünkü dünya pastasındaki dilimimizi büyütmeye çalıştıkça herkes kendi diliminden çalınacağı vehmine kapılıyor. Onun için Türkiye'nin çok ciddi adımları öz kaynakları başta olmak üzere reel ekonomik hamlelerle tekrar başlamalıdır.
Bugün dünya ticaretinde hava kargo birinci sıraya oturmaya adaydır. Ekonomi üretim, pazarlama ve nakliye üzerine oturmalıdır. Uluslar arası tefeci konumundaki fonlardan medet umulmamalıdır. Hele hele 4 trilyon dolara ulaşan ABD-Kanada-İngiltere pazarlamalı fonların Türkiye'yi uzun vadede işgal etmesi de önlenmelidir. Bürokratik zihniyetle çekilecek bu fonlar Türkiye'nin istenildiği zaman kıskaca alınmasından başka bir işe yaramayacaktır. Onun yerine 3. Hava limanı gibi hava alanlarının da imkanları kullanılarak uçak ile 4 saatlik batı, 4 saatlik doğu 4 saatlik güney ve 4 saatlik kuzey ekseni sayısı 100'ü bulan ülkeler hedef alınarak üretim-pazarlama- taşıma eksenli bir ekonomik coğrafya seferberliği başlatılmalıdır. Türkiye'nin uçakla 4 saatlik bu ekonomik coğrafyasının yıllık potansiyeli 4 trilyon doların üzerindedir. İlk etapta %10-%15 hedefin tutturularak Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkması imkanı vardır.
Referandum sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başta Çin ve ardından ABD ziyaretleri ve bundan önce yaptığı Rusya ziyaretleri bu açıdan büyük avantaj sağlayacaktır. Türkiye'nin tamamen kendi imkanları ve yerli sermaye ile gerçekleştirdiği İstanbul 3. Havaalanı'nın devreye gireceği 2018'den itibaren daha da aktifleşeceği görülmektedir.
Referandum sonrası toplumsal yapıda meydana gelen olumlu algının çok iyi kullanılması gerekmektedir. Bu algı ile birlikte eldeki potansiyeller iyi kullanılması halinde Türkiye'nin gelecek umutları şaha kalkacaktır.
Cuma'nın hayrı üzerinize olsun.