TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI
Son günlerde hızla artan terör saldırılarının hedefi, Türkiye'deki huzur, istikrar, kardeşlik, demokrasi ve sandıktır. Suriye'nin bataklığa dönüşmesi ve bölgeyi etkilemeye başlamasıyla Türkiye'deki terör olayları tekrar hortlatılmıştır. Ancak yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin büyümesi ve istikrarını koruması bazı çevreleri oldukça rahatsız etmeye devam etmektedir. Türkiye'yi arzu ettikleri eksene oturtmak isteyen bu karanlık odakların hedefi Ak Parti ve onunla özdeşleşen Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bu nedenle Türkiye düşmanlığı Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığına, Erdoğan ve Ak Parti karşıtlığı da Türkiye düşmanlığına dönüşmüştür.
Çözüm Süreci'ni sabote edenler ve o sürece her türlü kötülüğü yapanlar, şimdi sürecin düşmanı olan bir yapıyla kol kola girmiş bir durumdalar. Bu bir ihanet işbirliğidir. 'Türkiye'ye nasıl zarar verebiliriz' diye çalışan dış mihraklara maşa olan yerli işbirlikçiler, şeytana ruhlarını satmış durumdalar. Alenen Türkiye düşmanlığı yapamayanlar bu ihanetlerini Türkiye ile özdeşleşen Erdoğan ve Ak Parti üzerinden yapmakta ve buna da kendilerine göre siyaset demekteler. Bu ihanet işbirliği içinde olanlar biliyorlar ki Erdoğan'a verilen zarar Türkiye'ye verilen zarardır. Türkiye'yi zayıflatma ve dışa bağımlı hale getirmenin yolu Erdoğan'ı zayıflatmaktan geçecektir. Ülke düşmanlıklarını Erdoğan ve Ak Parti karşıtlığı içinde gizlediklerini sananların ihanetleri her yanlarından akmakta ve her taraflarından okunmaktadır.
Terörle mücadelede başarılı olabilmek için tüm parti ve kurumların ortak bir duruş sergilenmesi gerekir. Ankara'daki terör saldırısından sonra siyasi partilerin tavrına baktığımızda ortaya koydukları net bir söylemin ve siyasetin olmadığını görüyoruz. Terör üzerinden oy devşiren MHP nin terörün bitmesi için bir projesinin olmadığını biliyoruz. Sürekli terör istismarı yapan Devlet Bahçeli'nin de aynı değirmene su taşıdığı aşikardır. Saldırının hemen ardından "Devlet katildir, halkımızı öldürüyor." diye yaygara yapanların sorumsuzluğu kadar ihanetleri de ayyuka çıkmıştır. Siyaseten bükemedikleri bileği ihanetle ve terörle bükmeye çalışanların kan üzerinden siyaset üretmeye ve başarılı olmaya çalışmalarına ancak gülünür. Kandil kumandası altında, terör esareti içinde kıvranıp duran HDP nin devleti suçlayarak aşabileceği bir baraj yoktur. Çünkü devlet eski devlet, hükümet eski hükümet değildir. Köprünün altından çok ama çok sular akmıştır. Artık milletiyle el ele veren bir devleti millet düşmanı göstermeye çalışmak avareliktir. Terör örgütlerinin, devlet ve millet düşmanlarının oyununu, hükümet düzenlediği operasyonlarla bozmuştur. Türkiye'nin yönetilemediği imajını doğurmak isteyenler, otorite boşluğunu vurgulamak isteyenler, kargaşa ortamı yaygarası yaymak isteyenler, hükümetin dirayetli duruşuyla avuçlarını yaladılar, emelleri kursaklarında kaldı. Devletin operasyonları tüm bu algı oyunlarını bozmuştur. Eylemsizlik ilan eden terör örgütü de köşeye sıkışmış son demlerini yaşamaktadır. Son günlerde, 7Haziran seçim sonuçlarına göre oy kaybı yaşayan CHP, MHP ve HDP'nin 1 Kasım seçimlerine gölge düşürmek için planladıkları eylemler, sadece siyaseti arka plana düşürmek için yapılan samimiyetsiz ve art niyetli eylemlerdir. Her teklife "Hayır" karşılığı veren Devlet Bahçeli "Hayırda Yarışın" hadisini güzel işlerde yarışın değil de "Yok demede yarışın" gibi algılamış olmalı ki önüne gelen her teklifi milliyetçilik duyguları ölmüşçesine reddeden bir anlayışla karşılamakta ve buna da siyasi bir kılıf aramaktadır. Onlarca vatan evladı şehit düşerken bile, değil gözünden, gönlünden bile bir damla yaş dökülmeyen siyasilerin bu ülke evlatları için hangi çalışmayı yapacaklarını merak ediyoruz. Tabanın zıddına siyaset üreten liderlerin partilerine faydası olmadığı gibi ülkeye de zararları tartışılmaz bir hale geldi. Ülkücü camianın bile tepkisini alan bir kişi hala Milliyetçi bilinen bir partinin liderliğine devam etmesi de ayrı bir tartışma konusu. Terör için ne gerekiyorsa yapacağım diyen Kılıçdaroğlu'nun da sürece katkı yerine köstek olduğunu açıkça gördük. Liderliğini kumpaslara borçlu, siyasetini dört kişinin istifasına odaklayan bir zihniyetten ne beklenebilir ki?
Ülke için hayati önem taşıyan bir seçime doğru gidiyoruz. Canlı bombalarla sabote edilen, canilikle başarılmaya çalışılan, ihanetlerle aşılmak istenen bir seçim. Meydanlarda demokrasi havarisi kesilen ancak kapalı kapılar ardında her türlü şirretliği normal gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Terörist cenazelerinde boy gösteren, teröristlerin heykelini dikmeye çalışan zevatın meclis çatısı altında bu ülke insanına verebileceği acıdan başka ne olabilir ki? Türkiye düşmanı lobilerin doğrudan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan söylemleriyle algı üretmeye çalışan ve asıl hedeflerinin Türkiye olduğu açıkça bilinen çevrelerin ekmeğine yağ sürenlerin ihanetiyle karşı karşıyayız. Bu tuzağa düşen ve çırpındıkça daha da derine batan paralel yapının kendi ülkelerine ihanet eden operasyonlar içine girmeleri aynı zihniyetin taşeronluğunu yaptıkları bir dönem yaşıyoruz. Milletin verdiği görevden kaçan CHP ve MHP'nin de, sırtını Kandil'e yaslayan HDP'nin de bu ülkeye bir faydası olmadı da, olmayacak ta.
Bugün oynanan bütün bu kirli oyunların ardında Türkiye'yi yolundan çevirmek, büyüme ve gelişme iradesini yok etmek var. Biz bu oyunlara prim vermedik, vermeyeceğiz de. Çünkü biz bu millete, bu ülkeye, bu vatana sevdalıyız. Bu milleti bir arada tutan değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz. Doğulusuyla, Batılısıyla, Kuzeylisiyle, Güneylisiyle, Kürdiyle, Lazıyla, Sünnisiyle, Alevisiyle herkesin bir arada yaşadığı bu ortamı bozmak ve kargaşa ortamından siyasi gelecek temin etmeye çalışan zihniyet ve temsilcileri umdukları sonucu alamayacaklardır.