Türkiye Doğu Akdeniz'de haksız mı?
“Türkiye Doğu Akdeniz’de maksimalist politikalar içerisinde…”
Bu söylemi tanıdınız mı?
Son zamanlarda Doğu
Akdeniz’de ve Ege Denizi’nde Türkiye’nin haksız tutumlar içinde bulunduğunu
iddia eden sesler yükselişe geçti.
Yunanistan’ın bu tezlerini savunan bu açıklamalar nedeniyle
vatandaşlarda “Acaba Türkiye olarak
gerçekten fazla taleplerde mi bulunuyoruz” şüphesi ortaya çıkmaya başladı.
Hayır efendim. Rahat olun.
Türkiye Uluslararası Hukukun temel prensibi olan “hakkaniyet” ilkesine sıkı sıkıya bağlı
bir şekilde Mavi Vatan’ı belirledi.
Türkiye’nin de tarafı olduğu 1982 tarihli BM Deniz
Hukuku Sözleşmesi’nin V.Kısmında
yer alan “Münhasır Ekonomik Bölge”
başlığı altındaki “Sahilleri bitişik
veya karşı karşıya bulunan devletler arasında münhasır ekonomik bölgenin
sınırlandırılması” alt başlığı altında bulunan 74.maddede şöyle diyor:
1- Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında
münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme
ulaşmak amacıyla, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde
belirtildiği şekilde uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile yapılacaktır.
2- Uygun bir süre içerisinde bir anlaşmaya varamadıkları takdirde
ilgili devletler XV. Kısımda öngörülen usullere başvuracaklardır.
3-1. paragrafta öngörülen anlaşma akdedilinceye kadar ilgili devletler,
anlayış ve işbirliği ruhu içerisinde, pratik çözüm getiren geçici düzenlemelere
girişmek ve bu geçiş süresi içerisinde nihai anlaşmanın akdini tehlikeye
düşürmemek veya engellememek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir.
Geçici düzenlemeler, nihai sınırlandırmaya halel getirmeyecektir.
4- İlgili devletler arasında yürürlükte olan bir anlaşma varsa,
münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına ilişkin sorunlar bu anlaşmaya
uygun olarak çözümlenecektir.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın bir sınırı yok. Sınırı olan
ülkeler: Suriye (Türkiye ile kıyıdaş ülke), Lübnan, İsrail (Filistin’in
buradaki hakları ayrıca not edilmeli), Mısır ve Libya.
Yunanistan Megalo İdea hayalini gerçekleştirmek için Güney
Kıbrıs ile bağını koparmamak adına Meis adasını kullanıyor.
Türkiye Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile direkt temas
kurmayarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni adadaki muhatap olarak gösteriyor.
İsrail ve Mısır açıklarında keşfedilen gaz yataklarından
heveslenen GKRY’nin adadaki sorunlar çözülmeden tek başına adanın sahibi gibi
davranarak Münhasır Ekonomik Bölge
ilan etmesini ardından petrol/doğal gaz arama faaliyetleri için lisanslama
yaptığını unutmayalım.
GKRY’nin bu adımı sonrasında Türkiye’de Libya ile bir
anlaşma yaparak bölgedeki aktörlerin arasında Yunanistan’ın olmadığını açıkça
deklare etmiş oldu.
Şimdi gelelim iç politikadaki seslere…
Meis adası üzerinden Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmak
isteyen Yunanistan’ın haklı olduğunu söyleyen ve Türkiye’nin maksimalist
talepleri olduğu iddialarında bulunanların maalesef konunu arka planından
haberleri yok.
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulacak böyle bir dönemde
aykırı sesler ile vatandaşların aklını karıştıranlara karşı dikkatli olunmalı.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi konusunda herkesi
sorumluluk almaya davet ediyorum.
Türkiye’nin iç işlerinde tartışmaların olması demokrasinin
bir gereğidir. Ama Türkiye’nin dış meselelerinde araştırmadan, politikaların
nedenlerini sorgulamadan, sadece popülerliğini kaybetmemek için konuşanların
verdiği zarar Yunanistan’dan çok daha fazladır.
Yunanistan hiçbir savaş kazanmadan topraklarını genişleten “bedavacı” bir ülkedir. Devam eden
gerilimler ile kendisini mağdur durumunda tutarak başka güçlerin arkasına
sığınmayı politik bir “alışkanlık”
haline getirilmiştir.
Bu politika ile haklı davamızda dünyayı başımıza toplamaya
çalışan Yunanistan’a bir de içeriden bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olanların
verdiği destek 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yapılacak en büyük
kötülüktür.
“Erdoğan her işi
yanlış yapar” diyerek sürekli muhalefet etmeyi iş sanan kişileri kimse
ciddiye almasın. Doğu Akdeniz bir parti politikası değil devlet politikasıdır.