Türkiye de bir kutup olmalı
Geçtiğimiz Cuma günü Şanlıurfa’dan sonra Diyarbakır'da da Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarının katılımıyla “Yeni Dünya Düzeninde Türkiye İçin Riskler Ve Fırsatlar Projesi” kapsamında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Çalıştayı gerçekleştirildi.
Konuşmacıların yanı sıra yine Sayın Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanlarından Ahmet Selim Köroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurul Üyesi Ayşenur Bahçekapılı, araştırmacı yazar İdris Kardaş’ın katıldıkları çalıştaya ilgi büyüktü.
Sivil Dayanışma Platform Başkanı Ayhan Ogan’ın açılış konuşmasından sonra, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ve Prof Dr. Kerem Alkin’in konu ile ilgili sunumlarına geçildi.
Mehmet Uçum’un, “Demokratik Güçlü Türkiye” vurgusu ile Kerem Alkin’in, “Tehditkar rekabet” vurgusu çok önemliydi.
Geçmişte de pek çok kere yazmıştım;
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya, yeni dünya düzeni için hesaplaşma alanıdır. Bu hesaplaşmanın kimi zaman PKK terör örgütleri üzerinden görüleceği gibi kimi zaman da FETÖ üzerinden görülebiliyor.
Tabi, hesaplaşma hibrit savaşlarına da yol açıyor. Artık kolay kolay nizami harp ya da konvansiyonel savaşlar yaşanmayabilir. Bunun yerine hibrit savaşların daha etkili olduğunu kabul etmeliyiz.
Açılış konuşması yapan AK Parti MKYK üyesi ve Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan’ın da belirttiği gibi “…Batı, hegemonyasını devam ettirilmek için bölgemizdeki ülkeleri operasyon alanlarına çevirdi. Keza, Batı’nın, uluslararası kurumları birer operasyon alanına dönüştürdüğü, insanları, grupları, aktörleri etnik politikalarla, dini politikalarla ve mezhebi politikalarla ayrıştırdığı, çatıştırdığı ve bir birine düşürdüğü kaotik bir döneme şahitlik ediyoruz…”
Çünkü;
Bölgemiz, Avrasya hakimiyeti için olmazsa olmaz bölgedir. Bu yüzden Atlantik hakimiyetini tehdit eden Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye gibi güçlü ve bölgesel güçlerin ülkelerin bu bölgeden uzak tutulmaları gerekiyor. Amerika’nın 12 bin km uzaklıkta olduğu bu bölgeye gösterdiği ilgi, yaptığı yığınak bilhassa adı geçen devletlerin bu bölgeden uzak tutulmalarını sağlamaya yöneliktir.
Bu bölgedeki varlığını 1000 yıldır hem de en ağır bedellerle ödeyerek sürdüren Türkiye’nin olan bitene seyirci kalması düşünülemez. Lakin bu durumlarda her ülke sahip olduğu gücü ve potansiyelleri ölçüsünce etkili olabiliyor.
Keza,
Herkesin bildiği gibi, bir ülkenin dışarıdan gelecek tehdit ve tehlikelere karşı koyabilmesi için içeride güçlü olması gerekiyor.
Çalıştay sonunda düşüncelerini belirtmek için söz alan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu bunu çok iyi dile getirdi. Köroğlu, “Büyük oyunların döndüğü coğrafyamızda Türkiye olarak bölgemizin hukukunu korumak gibi bir görevimiz bulunmaktadır. Bunun için de birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. ” diyerek bizim de duygularımıza tercüman oldu.
Bu konuyu çalıştaydaki sunumunda Sayın Mehmet Uçum daha tafsilatlı anlattı. Uçum, “Birlik ve beraberliğimiz için kırmızıçizgilerimiz olmalı. Atatürk, laiklik, devlet karşıtı olmamak, haklı talepler şiddet sebebi olmamalı gibi kırmızı çizgilerimiz olmalı. O zaman ülkemiz ‘Demokratik Güçlü Türkiye’ olacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 2100 yılındaki dünya nüfus dağılımı ile ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yaşlanan Amerika, Latin Amerika ve Avrupa 2100 yılında dünya nüfusun % 16’sına sahip olacak, bunun karşısında %84’lük dinamik bir nüfusa sahip olacak olan bir Afroasya, Atlantik İttifakını tedirgin ediyor.
Prof. Kerem Alkin’in önemli bulduğum, “Atlantik İttifakı tehditkar rekabet dönemine girdi” tespiti bize gelecekteki savaşların da kodlarını veriyor. “Bu yüzyıl, enerji koridorları, ticaret koridorları ve ulaşım koridorları savaşına sahne olacak” diyen Alkin; “2100’de 18 trilyon dolardan 83 trilyon dolara çıkacak olan dünya ticaretinin 63 trilyon doları Asya ve Afrika arasında olacak ve boğazlar, kanallar oldukça önemli bir role sahip olacaklar” diyerek Kanal İstanbul’un önem ve gerekliliğini anlattı.
Son olarak bilhassa son 4 yıldır yazdığım ve Mehmet Uçum’un daha çarpıcı bir dille ifade ettiği, “Artık tek kutuplu ya da çift kutuplu dünya olmayacak. Dünya çok kutuplu bir dünya olmaya doğru gidiyor ve Türkiye bir kutup olmak zorundadır.”
Ve Türkiye bölgesinin hukukuna sahip çıkmaya devam edecektir.