Türkiye bu krizden nasıl çıkacak?
İkinci
Dünya Harbi’nde dünyanın en büyük felaketlerini yaşayan, virane ülkeler haline
gelen Japonya ve Almanya nasıl oldu da bu denli kalkındılar, dünyanın en büyük
ekonomileri oldular? 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları yiyen
Japonya, “ekonomisi büyük darbe yemiş,
taş üstüne taş kalmamış, tam bir insanlık dramı yaşamış, bütün sanayisini
kaybeden bir ülke” haline gelmişti. Yüksek enflasyon çok büyük sorun olmuş,
dış ticaret hacmi de bitme noktasına gelmişti. Bu kadar büyük darbeler yiyen
bir ülke konumuna gelen Japonya 1945-1951 yılları arasında yani sadece 6 yılda,
sosyal reformlarını gerçekleştirdi. Ekonomik alt yapısını yeniden kurdu. Askeri
harcamalardan tasarruf yapıp, üretime çok büyük ağırlık verdi. Atom bombalarıyla yerle bir olan bir
Japonya, savaştan çok kısa bir süre sonra 1950-1975 yılları arasında yani 25
yıl boyunca yıllık yüzde 11’lik büyüme oranını yakalayabilme becerisini gösterebilmiş
bir ülkeye dönüştü.
“Eğitim,
tasarruf ve yatırıma önem verdiler”
Bu
büyümede en büyük pay, israfı önleyip yüksek tasarruf yapma oldu. Tasarruf
ettiklerini de katma değeri yüksek yeni yatırımlara çevirdiler. Sanayi
hamlelerini desteklemek için eğitime çok büyük önem verdiler. Sayısız maden
şirketleri kurdular. Milyonlarca istihdam sağladılar. Sadece 10 yılda yani
1950’lerin ortalarında savaş öncesi ekonomik güçlerini yakaladılar. Dünyanın en iyi standartlarındaki eğitim
sistemini yaratmak için var güçleriyle, tüm ulus olarak, genç-yaşlı,
gece-gündüz demeden çalıştılar. Adamcılık ve kayırmacılık yapmadılar, işi
ehline verdiler. Porselen ustası ömür boyu porselen ustası olarak kaldı ve en
kaliteli porseleni sürekli geliştirerek yaptı. 1968 yılında Japonya,
ekonomik büyüklük bakımından Amerika’dan sonra dünyada ikinci büyük ekonomi
sırasına yükseldi.
“İşin özü: İş disiplini ve samimi
vatanseverlik”
1.
ve 2. Dünya Savaşlarında büyük yenilgiler alan, büyük felaketler yaşayan
Almanya peki nasıl dev bir silah sanayisi kurdu, otomobil endüstrisinde,
kimyevi ürünlerde, elektrikli ev aletlerinde çok aşırı gelişerek dünyanın 4.
büyük ekonomisi haline geldi? Tabi ki “İş
disiplini ve samimi vatanseverlik.” Bizzat yaşadığım bir hadise üzerinden
çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; “1996 yılında Almanya’nın Heidelberg
Üniversitesi’nde iktisat eğitimi görüyordum. Alman hükümeti yaz tatillerinde
misafir öğrencilere üç ay boyunca çalışma izni veriyordu. Ben de o yaz
tatilinde bir ilaç fabrikasında iş bulmuş ve günlük sekiz saat civarında
çalışıyordum. Tabi benle beraber Türkiye’den gelen 7-8 öğrenci daha vardı.Parasını aldıkları sekiz saatin en az üç saatini
sigara ve çay molalarında daha doğrusu kaytarmalarında geçiren arkadaşlarımız
vardı. Elin Almanı kabul eder mi bunu? Etmiyordu tabi ki “Burası Türkiye değil, siz ülkenizde de
böyle kaytardığınız için ekonomik yönden geri kalmışsımız. Lütfen işinizin
başına dönün ve Alman işçilerimizin çalışma düzenini bozmayın” diye
paylardılar.
“Asıl enayiler bizlermişiz”
Hiç
unutmam öğle yemeği molası bir saat idi. Alman işçilerin çoğu 15 dakikada yemeğini
yer yemez hemen işin başına geçiyordu. Bizim öğrenci arkadaşlardan biri
dayanamayıp sordu “yahu daha molanın
bitimine 45 dakika var, fabrika babanızın değil, yaptığınız fedakârlık için
fazla mesai de almıyorsunuz, saf mısınız?” diye alay etmişti. Oysa asıl saf
ve kurnaz geçinen enayiler bizlermişiz de haberimiz yokmuş. Şimdi anlıyorum da İkinci Dünya harbinde büyük felaketler yaşayan Almanya’yı
Dünya’nın en büyük ekonomileri arasına sokan bu “samimi vatanseverlik ve çalışkanlık” ruhuymuş.
“Yıllardır işe gitmeyen memurlar”
Kimdir
gerçek vatansever? “Harama el uzatmayan, çalmayan ve çaldırmayan, kendinden
önce ülkesini kalkındıran, kamu malını israf etmeyen ve verilen işi en iyi
yapandır.” “22 yıldır bu devletin maaşını alıp, toplamda
bir yıl dahi işe gitmemiş kamu personelini biliyorum. Sürekli siyasilere pas
pas olmuş, kuyruk gibi arkalarında gezmiş, kim başa gelmişse onun rozetini
takmış ve hep bu devletin sırtından geçinmiş.” Daha binlercesi var. Sabah
sekizde iş başı yapması gereken birçok memur, kahvaltı, çay, sigara derken saat
dokuzu bulduruyor. “Yok, eşim hasta, yok
misafir var, yok dişim ağrıyor” bahaneleriyle beşte bitmesi gereken
mesaisini saat üç veya dörtte bitiriyor. 2023
seçimleri çok kritik. Acil bir şekilde “Türk ekonomisini, yatırım, üretim,
istihdam ve ihracat sütunları üzerinde yükseltmek için” yurt içinde ve yurt
dışında daha büyük gayret göstermeliyiz.