Türkiye böyle zulüm görmedi
Her ülkenin ana muhalefet partisi liderleri yurt dışı gezilerine çıkarlar. Gittikleri ülke ve platformlarda yakınlık duydukları ya da paydaş oldukları parti yetkilileri ile görüşürler. Dünyanın, bölgenin gidişatını konuşur, tartışırlar. Bunun sonucunda gerekli gördüklerinde bir ortak deklarasyon da yayınlarlar.
Buraya kadar sorun yok.
Lakin;
Bir muhalefet partisi lideri başka bir ülkeye gider ve kendi ülkesini, devletini, milletinin iradesini, iktidarını şikayet ediyor ise burada başka bir bozukluk (pardon sorun diyecektim) vardır. Hele hele bir de aslı astarı olmayan sözlerle ülkesini karalamak, hakikati tersyüz ederek iktidarı şikayet etmek, ülkenin birlik ve beraberliğini tehdit eden teröristleri savunmak yeryüzünde hiçbir siyasetçinin içine düşeceği bir durum değildir.
Bunu kim yapıyor mu dediniz?
CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İngiltere’ye gitmiş.
Daha önce Almanya’ya gerçekleştirdiği ziyarette Almanlara, “Türkiye’ye gelmeyin, can ve mal güvenliğiniz yok” diyen Kılıçdaroğlu, İngilizlere de “Türkiye’de can güvenliği yok” diyor, hızını alamayan Kılıçdaroğlu, “Benim konuşma özgürlüğüm de yok” demiş.
Millete güvenmeyen, milleti kendisine en büyük rakip hatta düşman gören kafa İngilizlerden iktidarı sıkıştırmasını, mümkünse devirmesini istiyor. Ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun unuttuğu bir şey var:
16 Nisan 2017 tarihinde bu ülkenin bütün anahtarlarını İngilizlerden aldık. Bir daha bu ülkenin hiçbir sorununu İngilizler çözmeyecek. Artık bu ülke İngilizlerin, Fransızların hüküm sürdükleri bir ülke değil, bizim 81 milyonuyla bu milletin bağımsız Türkiye’sidir.
Ne yalan söyleyeyim;
Kılıçdaroğlu yurt dışına çıktığında hepimiz az çok onun ne söyleyeceğini biliyoruz:
Türkiye’ye gelmeyin,
Türkiye’de can ve mal güvenliğiniz yok,
Türkiye’de özgür değiliz…
Türkiye, Türkiye olalı böyle zulüm görmedi.
Hiçbir ülkenin siyasetçisi buraya geldiğinde ülkesini, ülkesinin partilerini, iktidarını eleştirmemiştir. Neden eleştirsin ki? İç siyasetin konuşulacağı yer milletin huzurudur, başka ülkeler değil. Üstelik Kılıçdaroğlu söyledikleriyle işi eleştiri boyutundan karalama, iftira boyutuna vardırıyor. Olanı söylese, ‘cahil’ deyip geçebilirdik, lakin Almanya ve İngiltere’deki açıklamalarında olmayanı, yaşanmayanı, açıkça yalan ve iftira olanı gerçekmiş gibi anlatması var ki buna isim-sıfat bulmakta zorlanıyoruz.
Kılıçdaroğlu neden böyle yapıyor? Çevresinde istişare edeceği insanlar, parti kurmayları Kılıçdaroğlu’nun bu kadar galiz hatalar yapmasına neden göz yumuyorlar?
Kılıçdaroğlu geçen haftalarda, “Sayın Erdoğan’ın BM’de Filistin ile ilgili tek laf ettiğini duydunuz mu?” diye bağırıyordu. Daha üç gün öncesinde BM’de Filistin ile Kudüs ile ilgili ABD’ye demediğini bırakmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında bu sözleri sarf etmesi sadece onun değil, danışmanlarının da kurmaylarının da olup biteni takip etmediklerini gösterdi.
Bu ülke böyle musibet görmedi, böyle muhalefet olmamıştı bu ülkede. Bütün dünya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM konuşmasında Filistin için söylenmesi gereken her şeyi söylendiğine tanıklık etti. Ama gelin görün ki bu ülkenin ana muhalefetinden hiç kimse bu konuşmayı dinlememiş.
Böyle ana muhalefet partisi mi olur?
Dünya nefesini tutmuş BM’yi izliyor, bizim ana muhalefet BM’nin toplantısından bihaber.
Ana muhalefet liderinin izlemediği, danışmanlarının da izleme gereği duymadığı bu tarihi konuşma hakkında hilaf-i hakikat beyanda bulunması kabul edilemez.
Ülkesinden bu kadar uzak bir siyasi parti liderinin yaptıklarına sadece sorumsuzluk demek yetmiyor, başka adı da var ama ben söylemeyeyim.