Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Haziran 2015

Türkiye Ancak 'Yapılmamış Olan'la Şahlanır!

Bugünün dünyasında, ülkelerin ekonomik kalkınmalarının stratejik ve vazgeçilmez öğesi innovasyondur. Yenilik ve icat olmadan gerçek anlamda fark yaratmak ve katma değer üretmek mümkün değildir. Dünyada var olan, mevcutta üretilen ve tüketilen hizmet ya da ürünleri taklit etmekle bir süre gelir elde edilebilirse de bu, gelişme potansiyeli olan ülkeler için sürdürülebilir değildir.

Peki ne yapmalı? Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi çözüm; icat ve mucit konusuna ciddi şekilde eğilerek, bunu bir devlet, bir eğitim politikası haline getirerek, gerekirse özel yetenekli çocuklar ve gençler için özel bilim ve teknoloji okulları açarak, içinde özel sektör, üniversite ve serbest girişimcilerin bulunduğu bir milli hedef, bir milli konsorsiyum oluşturmaktır.

Tabi bu milli hedef, bu milli seferberlik, özel sektör ve devlet tarafından destelenecek, her türlü teşvik altyapısı tekrar gözden geçirilecek, yapılmamış olan ne varsa gündeme alınıp gerekli adımlar atılacaktır. Bu noktada işe özel bilim ve teknoloji okullarından başlanabilir. Bu okullara üstün yetenekli mucit potansiyeli olan çocuklar alınıp yetiştirilir, ülkenin geleceği için hazırlanabilirler. Kimya, biyoloji, robot teknolojisi, gen bilimi, fizik, astronomi, malzeme bilimi gibi alanlarda bu çocuklar geleceğe hazırlanabilirler.

Tabi konunun hizmet sektörüne ve sosyal bilimlere dönük boyutunu da unutmamak lazımdır. 21.yy fen bilimlerinin olduğu kadar sosyal bilimlerin de şaha kalktığı yüzyıl olacaktır. Sadece insana hizmet eden teknolojinin icadı değil, insanlığın sosyal, siyasal, psikolojik sorunlarını çözecek, bu alanlarda da hayatını kolaylaştıracak icatlara da ihtiyaç duyulacaktır. Bu açıdan innovasyonu sadece teknolojik ya da bilimsel innovasyona hapsetmemek gerekmektedir. Çalışan hanımlar için mutfakta iş yapan robot icat etmek teknolojik açıdan ne kadar değerliyse, seçimlerde oy sayımlarındaki tartışmaları sona erdirecek bir oy kullanma yöntemi icat etmek ya da çağın hastalıkları olarak tebarüz eden psikolojik hastalıklar için uygun tedavi yöntemleri keşfetmek, vergi toplamada adaleti sağlamak için adil bir vergi toplama sistemi icat etmek, sosyal huzursuzlukları asgariye indirecek fikir ve projeler geliştirmek de en az teknoloji ve bilimsel innovasyon kadar önemli hale gelecektir, halihazırda da önemlidir.

Ancak meseleyi somut, teknik ya da teknolojik ürüne indirgediğimizde yaptığımız en büyük hata mevcutta var olan, halihazırda üretilmiş, piyasalaşmış, ürüne dönüştürülmüş fikir ve projeler peşinde koşmamızdır. Otomobil en az bir yüzyıldır vardır ve kullanılmaktadır. Milli olması beklentisi "değerli" bir fikir ve girişim olmakla birlikte zaten icat edilmiş bir şey üzerinde enerji sarf etmeye devam etmek zaman kaybıdır. Daha önce keşfedilmemiş ya da keşfedildiyse de endüstrileşmemiş, alternatif yakıtla çalışan bir otomobil üzerinde çalışıyorsanız innovasyon açısından bunun bir anlamı olabilir. Ama geleneksel yakıt teknolojileri ile çalışacak bir otomobili sıfırdan üretmek ve pazarlamak, belki küresel dev oto üreticilerinin tekelini bir parça kırmaya yahut buradaki dağıtıcılarının bir nebze önünü kesmeye yararsa da uzun vadede sürdürülebilir bir yatırım değildir.

Türkiye'nin mevcut altyapısında, henüz icat edilmemiş bir icatla, bir fikirle yola çıkarak bu fikri endüstrileştirecek ve bunu somut ürüne dönüştürerek küresel pazarlarda pazarlayabilecek potansiyeli vardır. Önemli olan yapılmamışı yapmak, icat edilmemişi icat etmek ve bunu somut ürüne dönüştürmektir. Böylece hem ilk defa üretilen bu ürünün Pazar kaymağını yemiş hem de satacağınız lisans hakkından yıllarca yararlanmış olacaksınız. Türkiye, ancak, üretilmemişi üreterek, yapılmamışı yaparak, icat edilmemişi icat ederek sanayide ve hizmet sektöründe küresel düzeyde rekabet edebilir.

Montajcı sanayi yapısının ülke ekonomisini nereye getirdiği ortadadır. Dev küresel kuruluşların yerli distribütörleri oluşturdukları yerli statükoda ülke zenginliğinin büyük kısmını kendileri üretmekte, yine kendileri kullanmaktadırlar. Sermayenin, zenginliğin, refahın yukarıdan aşağıya doğru yani tabana yayılması bu durumda mümkün olamamaktadır. Öyleyse çıkış yolu, mevcutta üretilmiş ürünler üzerinden sanayi stratejileri ya da hizmet sektörü projeksiyonları oluşturmak değildir. Çözüm, innovatif ürünlere dönük hayal ve gayeler peşinde koşarak katma değeri yüksek, insanlığın hizmetine ilk kez sunacağımız ürün ve hizmetlerle dünya piyasalarında var olmaktır. Bu zor değildir. Doğru devlet politikaları ve güçlü bir irade ile bu gerçekleştirilebilir. Yeter ki isteyelim ve baş koyalım. Eğer dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girmek istiyorsak Türkiye'nin çağ açıp çağ kapatacak bir "mega innovasyona ihtiyacı olduğunu da unutmayalım. Otomobilin icadı nasıl ki pek çok endüstrinin ortaya çıkmasına sebebiyet verdiyse ve "dünyayı değiştiren bir makine" olduysa bizim de böyle bir mega innovasyona ihtiyacımız var.