Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 May 2022

Türk'e göre din projesi (2)

Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim. Türk’e göre din projesinin Türkiye dışındaki mihraklar tarafından desteklendiğini, ırkçılığa ve mezhepçiliğe dayalı bir anlayışın ülkenin milli bütünlüğüne yöneltilmiş bir silah olarak kullanıldığını, dinin Türk’e, Arab’a, Laz’a, Çerkez’e göresinin olmayacağını, İslam’ın evrensel dairesi içerisinde her milletin kendine has kültürüyle pekâlâ var olabileceğini ifade etmiştik. Ayrıca Türk’e göre din projesinin Emevî Dönemi eleştirisi üzerinden yürütüldüğünü, İslam toplumlarının geçmişte yaptıkları vahim hataların dinin kendisine fatura edilemeyeceğini de anlatmaya çalışmıştık. Şimdi meseleyi biraz daha açalım. İslam evrensel mesajıyla bütün insanlığı kucaklar. İslam bu yönüyle bir kabile ya da ırkın dini değildir, olamaz. İslam’ı Arap dini, Arap kültürü, Arap yaşayışı olarak tarif etmeye kalkanlar, art niyetli kimselerdir ve İslam’ın ruhunu maalesef anlamamışlardır. Tabii olarak fıkıh coğrafi şartlara göre ve zamana göre bazı fıkhi hükümler farklılık gösterebilir. Örneğin siz kutuplarda yaşayan bir insana hadi altı ay oruç tut diyemezsiniz. Ama diğer taraftan da İslam (haşa) çöl dinidir, kutuplarda yaşayan insana da hitap etmiyor diyemezsiniz. Kutuplarda, havada, Mars’ta, Ay’da, Uranüs’te de olsanız, Müslümansanız ibadet ve kulluğunuzu yerine getirmekle mükellefsiniz. Mesela bir Müslüman Astronot, bir süreliğine Mars’a gitse orada namaz kılmayacak mı? Tabii ki oranın şartlarına göre kulluğunu yerine getirecek. Dolayısıyla fıkhi hükümlerde değişiklikler her zaman olabilir bu da gayet tabiidir. Siz kalkıp İslam’ı sadece Arabistan Yarımadası’na inmiş bir din olarak lanse etmeye kalkarsanız o zaman Kur’an’da pek çok yerde geçen Ey İnsanlar!(Ya Eyyühennâs) hitabını nasıl yorumlayacaksınız? Dikkat edilirse Kur’an’ın pek çok yerinde bu ifade vardır, pek çok yerde Ey Mü’minler ifadesi geçtiği gibi. Demek ki Kur’an,“Ey Arap Yarımadasındaki insanlar”, “Ey Anadolu’daki Mü’minler demiyor!” İslam’a tabi olmuş bütün Mü’minlere sesleniyor, bütün insanlığa seslendiği gibi. Hristiyanlık da neticede Ortadoğu’da doğdu ama bugün ağırlıklı olarak bambaşka coğrafyalarda bir inanç unsuru olarak yaşıyor. Neden Hristiyanlığa Ortadoğu dini demiyorsunuz o zaman? Söz konusu İslam olduğunda din Arabın dini oluyor, diğer dinler söz konusu olduğunda kimse bu konu hakkında yorum yapmıyor. Irkçılık sadece İslam ümmeti için değil bütün insanlık alemi için büyük bir tehlikedir. Keza İslam’ı ırkçı bir perspektifle yorumlamak ve İslam’ı kendine göre şekillendirmeye çalışmak da! Maalesef “Kâbe Arab’ın olsun bize Çankaya yeter” diyen bir zihniyet bu zehirli fikrin tohumlarını en az bir yüzyıl önce içimize atmışlardır. Bugün bu perspektiften kendisine din uydurmaya çalışanlar da bu makus fikrin peşinden koşmaktadırlar. Diğer taraftan İsrailoğullarına gelen peygamberlere “neden bu peygamberler filan ırktan değil de İsrailoğullarından”? diye sormuyorlar ama söz konusu olan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) olunca haşa, kendisini Arabın Peygamberi! olarak tanımlıyorlar. Demek ki burada bir oyun var.Dininden utanan ve dininin kendisini geri bıraktığını ifade edenler şu tarihsel gerçeğe bir defa daha dönüp baksınlar. Türkler ya da Osmanlılar dinin engellemesinden dolayı ya da dinin kendisinden dolayı Batı karşısında yenilgi yaşamadılar, aksine İslam’ın evrensel, adalete dayalı, ilmi ve düşünceyi merkeze alan, hoşgörülü, fütüvvet ve kardeşlik ruhu üzerine yaslanmış özüne ihanet ettikleri için yanılgılar, yenilgiler yaşadılar. Ayrıca teknikte, fende, iktisatta yapılan hatalar yüzünden geri kalmışlık söz konusu ise bunun faturasını dine değil o günün yöneticilerine ve o günün toplumuna çıkarmak lazımdır.Şimdi şu net olarak anlaşılıyor ki tarih boyunca İslamlık ve Türklük birbirinden ayrılmayacak şekilde meczedilmiş birer hakikattir. İslam Türklüğün Tevhid inancına aykırı inanışlarını budamış, İslam’a mugayyiruygulamaları alabildiğince ortadan kaldırmış,zaten özünde kahramanlık ve şecaat olan bir milleti daha da onurlu ve gayretli kılarak insanlığa büyük hizmetler sunan bir millet haline getirmiştir. Benzer şekilde dinin kendisi değil ama uygulamadaki görüntüsü Türkler ile güzelleşmiş, bir medeniyet fikrine dönüşmüş, Türkler İslam’la birlikte yeryüzünde adaletin, merhametin, dirlik ve düzenin garantörü olmuştur. Son olarak şunu ifade etmekte yarar var. Bu projenin sırtını sıvazlayanlar önce bu milletin din yüzünden geri kaldığı yalanına kocaman bir toplumu inandırdılar. Buna inanan yerli işbirlikçiler, baştan aşağı bir toplumu her şeyiyle değiştirmeye yeltendiler. Yüzünü batıya dönen kompleksli Türk aydını sayesinde hukuktan alfabeye, kılık kıyafetten yaşam biçimine kadar pek çok sahada Müslüman topluma yeni bir hayat biçimi dayatıldı. Bütün bu kıyıma rağmen millet inancından, dininden, yaşam biçiminden hatırı sayılır bir itirazda bulunarak taviz vermedi. Şimdi emperyalistler bu milletitamamıyla dininden soyutlamaya güç yetiremedikleri için uydurulmuş, azaltılmış, dönüştürülmüş bir İslâmî telakkiyi topluma, yerli işbirlikçileri olan bazı kompleksli ahmaklar eliyle zerk etmeye çalışıyorlar. İşin kötü tarafı ırka göre din dizayn etmeye çalışanlar kendilerine içeriden pek çok destekçi de bulabiliyorlar. Kendisini, yine kendi ahmaklığı yüzünden zorla İslam dairesi dışına atmaya çalışan ahmaklar da büyük bir hataya imza atıyorlar.