Türk'e göre din projesi (2)
Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim. Türk’e göre din projesinin
Türkiye dışındaki mihraklar tarafından desteklendiğini, ırkçılığa ve
mezhepçiliğe dayalı bir anlayışın ülkenin milli bütünlüğüne yöneltilmiş bir
silah olarak kullanıldığını, dinin Türk’e, Arab’a, Laz’a, Çerkez’e göresinin
olmayacağını, İslam’ın evrensel dairesi içerisinde her milletin kendine has
kültürüyle pekâlâ var olabileceğini ifade etmiştik. Ayrıca Türk’e göre din
projesinin Emevî Dönemi eleştirisi üzerinden yürütüldüğünü, İslam toplumlarının
geçmişte yaptıkları vahim hataların dinin kendisine fatura edilemeyeceğini de anlatmaya
çalışmıştık. Şimdi meseleyi biraz daha açalım. İslam evrensel mesajıyla bütün
insanlığı kucaklar. İslam bu yönüyle bir kabile ya da ırkın dini değildir, olamaz.
İslam’ı Arap dini, Arap kültürü, Arap yaşayışı olarak tarif etmeye kalkanlar,
art niyetli kimselerdir ve İslam’ın ruhunu maalesef anlamamışlardır. Tabii olarak fıkıh coğrafi şartlara göre ve
zamana göre bazı fıkhi hükümler farklılık gösterebilir. Örneğin siz kutuplarda
yaşayan bir insana hadi altı ay oruç tut diyemezsiniz. Ama diğer taraftan da
İslam (haşa) çöl dinidir, kutuplarda yaşayan insana da hitap etmiyor
diyemezsiniz. Kutuplarda, havada, Mars’ta, Ay’da, Uranüs’te de olsanız,
Müslümansanız ibadet ve kulluğunuzu yerine getirmekle mükellefsiniz. Mesela bir
Müslüman Astronot, bir süreliğine Mars’a gitse orada namaz kılmayacak mı? Tabii
ki oranın şartlarına göre kulluğunu yerine getirecek. Dolayısıyla fıkhi
hükümlerde değişiklikler her zaman olabilir bu da gayet tabiidir. Siz kalkıp
İslam’ı sadece Arabistan Yarımadası’na inmiş bir din olarak lanse etmeye
kalkarsanız o zaman Kur’an’da pek çok yerde geçen Ey İnsanlar!(Ya Eyyühennâs)
hitabını nasıl yorumlayacaksınız? Dikkat edilirse Kur’an’ın pek çok yerinde bu
ifade vardır, pek çok yerde Ey Mü’minler ifadesi geçtiği gibi. Demek ki Kur’an,“Ey
Arap Yarımadasındaki insanlar”, “Ey Anadolu’daki Mü’minler demiyor!” İslam’a
tabi olmuş bütün Mü’minlere sesleniyor, bütün insanlığa seslendiği gibi.
Hristiyanlık da neticede Ortadoğu’da doğdu ama bugün ağırlıklı olarak bambaşka
coğrafyalarda bir inanç unsuru olarak yaşıyor. Neden Hristiyanlığa Ortadoğu
dini demiyorsunuz o zaman? Söz konusu İslam olduğunda din Arabın dini oluyor, diğer
dinler söz konusu olduğunda kimse bu konu hakkında yorum yapmıyor. Irkçılık
sadece İslam ümmeti için değil bütün insanlık alemi için büyük bir tehlikedir.
Keza İslam’ı ırkçı bir perspektifle yorumlamak ve İslam’ı kendine göre
şekillendirmeye çalışmak da! Maalesef “Kâbe Arab’ın olsun bize Çankaya yeter”
diyen bir zihniyet bu zehirli fikrin tohumlarını en az bir yüzyıl önce içimize
atmışlardır. Bugün bu perspektiften kendisine din uydurmaya çalışanlar da bu
makus fikrin peşinden koşmaktadırlar. Diğer taraftan İsrailoğullarına gelen
peygamberlere “neden bu peygamberler filan ırktan değil de İsrailoğullarından”?
diye sormuyorlar ama söz konusu olan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) olunca haşa,
kendisini Arabın Peygamberi! olarak tanımlıyorlar. Demek ki burada bir oyun
var.Dininden utanan ve dininin kendisini geri bıraktığını ifade edenler şu
tarihsel gerçeğe bir defa daha dönüp baksınlar. Türkler ya da Osmanlılar dinin
engellemesinden dolayı ya da dinin kendisinden dolayı Batı karşısında yenilgi
yaşamadılar, aksine İslam’ın evrensel, adalete dayalı, ilmi ve düşünceyi
merkeze alan, hoşgörülü, fütüvvet ve kardeşlik ruhu üzerine yaslanmış özüne
ihanet ettikleri için yanılgılar, yenilgiler yaşadılar. Ayrıca teknikte, fende,
iktisatta yapılan hatalar yüzünden geri kalmışlık söz konusu ise bunun
faturasını dine değil o günün yöneticilerine ve o günün toplumuna çıkarmak
lazımdır.Şimdi şu net olarak anlaşılıyor ki tarih boyunca İslamlık ve Türklük
birbirinden ayrılmayacak şekilde meczedilmiş birer hakikattir. İslam Türklüğün Tevhid
inancına aykırı inanışlarını budamış, İslam’a mugayyiruygulamaları alabildiğince
ortadan kaldırmış,zaten özünde kahramanlık ve şecaat olan bir milleti daha da
onurlu ve gayretli kılarak insanlığa büyük hizmetler sunan bir millet haline
getirmiştir. Benzer şekilde dinin kendisi değil ama uygulamadaki görüntüsü
Türkler ile güzelleşmiş, bir medeniyet fikrine dönüşmüş, Türkler İslam’la
birlikte yeryüzünde adaletin, merhametin, dirlik ve düzenin garantörü olmuştur.
Son olarak şunu ifade etmekte yarar var. Bu projenin sırtını sıvazlayanlar önce
bu milletin din yüzünden geri kaldığı yalanına kocaman bir toplumu
inandırdılar. Buna inanan yerli işbirlikçiler, baştan aşağı bir toplumu her
şeyiyle değiştirmeye yeltendiler. Yüzünü batıya dönen kompleksli Türk aydını
sayesinde hukuktan alfabeye, kılık kıyafetten yaşam biçimine kadar pek çok sahada
Müslüman topluma yeni bir hayat biçimi dayatıldı. Bütün bu kıyıma rağmen millet
inancından, dininden, yaşam biçiminden hatırı sayılır bir itirazda bulunarak
taviz vermedi. Şimdi emperyalistler bu milletitamamıyla dininden soyutlamaya
güç yetiremedikleri için uydurulmuş, azaltılmış, dönüştürülmüş bir İslâmî
telakkiyi topluma, yerli işbirlikçileri olan bazı kompleksli ahmaklar eliyle zerk
etmeye çalışıyorlar. İşin kötü tarafı ırka göre din dizayn etmeye çalışanlar
kendilerine içeriden pek çok destekçi de bulabiliyorlar. Kendisini, yine kendi
ahmaklığı yüzünden zorla İslam dairesi dışına atmaya çalışan ahmaklar da büyük
bir hataya imza atıyorlar.