Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ağustos 2015

Türkçe Bayramı

Yunus Emre Enstitüsü'nün "1000 Yılın Sesi Türkçe Bayramı" şölenine ben de katıldım. Program, Ataşehir Ülker Sports Arena'daydı. Ülker'in tesisi güzel, ama keşke ismi tam Türkçe olsaydı. Şerif Aydemir, Fatma Ersem Yargıcı, Cengizhan Orakçı ve Recep Arslan'la içeri girdik. Büyük bir kalabalık gelmişti salona, demek ki tanıtım iyi yapılmış.

Dünyanın 32 ülkesinde 42 kültür merkezi kuran Yunus Emre Enstitüsü'nün İstanbul'da düzenlediği "Türkçe Bayramı", muhteşem bir bilgi şölenine dönüştü. Dede Korkut'tan u00c2şık Veysel'e, Mevlana'dan Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Yunus Emre'den Pir Sultan Abdal'a bütün bilgelerimiz, ozanlarımız, şairlerimiz hikmet yüklü sözleri, şiirleri ve deyişleriyle dile geldi, gönle indi. Tarih ve kültür zenginliğimiz göz kamaştırıcıydı. Dünyanın dört bir yanından gelen gençler şiirlerimizi okudular, türkülerimizi çığırıp ilahilerimizi seslendirdiler. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın gönderdiği mesaj ve Erdem Bayazıt'tan okuduğu şiir salondakileri coşturdu. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi'nin açış konuşması muhtevaca dolu ve önemliydi. Konuşma, dil hassasiyeti olanlara bir çağrıydı ve şöyle başlıyordu:

"Dünyaya Türkçe sesleniyoruz. Orta Asya'nın bozkırlarından kopup gelmiş, Ön Asya'dan ilham almış, Anadolu'da demlenmiş kadim bir kültürümüz var. Bu kültürün zenginliği, bilgeliği, aşkı ve merhameti ile dünyaya Türkçe sesleniyoruz. Yunus gibiu2026 Gelin tanış olalımu2026 Sevelim, sevilelim diyoruz. Dede Korkut'un kadim esi, Yusuf Has Hacib'in bilgeliği, Ahmed Yesevi'nin hikmeti, Yunus Emre'nin aşkı, Hacı Bektaş Veli'nin gerçek er'liği ile günümüz dünyasına yine ve yeni bir dostluk eli uzatıyoruz. Dünyanın dört bir köşesinde Türkçe öğrenip burada bir araya gelen gençlerin dilinden dünyayı yeniden uzun bir barışa çağırıyoruz. Türkçe sesleniyoruz. Yunus gibiu2026 Bu sahne, o çağrının sesidir. Türkçe Bayramı kutlu olsun!"

Birinci sahnede bütün görkemiyle Dede Korkut vardı. "İnsan Dilince Değişir Kaderu2026" diye başladı ve su gibi akıp gitti. Hele kutlu duası muhteşemdi: "Dilin rüzgar olsun dört bir diyarı dolaşsın oğul / Dilin ırmak olsun su olsun hep aksın oğul / Dilin şeker olsun bal olsun gönül yapsın oğul / Ağaç olsun yıldız olsun güneş ve ay olsun oğul" diye başlayan yakarışın sonu, yürek onarıcı şu mısralarla tamamlandı: "Evvel olsun ebed kalsın senin dilin oğul / Şehir kursun gönül yapsın kılavuz olsun oğul / Türkçe Allah'tan gelen bir köktür sana / Böyle bil böyle yaşa böyle konuş oğul!"

İkinci sahne "Kuzguni Yağız" adını taşıyordu. "Kutadgu Bilig"deki hikmet yüklü sözler de büyük alkış aldı: "Allah adı ile söze başladım. Yaratan, besleyen, bağışlayan Rabbim! Kutadgu Bilig koydum kitabın adını. Kutlu olsun okuyana, tutsun elini. Sözümü söyledim, yazdım kitabı. Tutacak eldir o, iki cihanı." Rengarenk bir görüntü ve yürekleri konuşturan bir ses akını salona hakimdi. "Zencerek", "Türkçem Benim Ses Bayrağım", "Cenk Sanatı: Saf Bağlayarak Matrak", "Muhibbi" bölümleri geldi ardınsıra. "Muhibbi" mahlasıyla şiirler yazan Kanunu00ee Sultan Süleyman'ın şu beyti 'gönül' anlamına da gelen 'dil'in bizim dünyamızdaki kuşatıcılığını gösteriyordu: "Cihana can gelsin açılsın kapısı gecenin gündüzün / Devlet ile millet bir dilde birleşsin bir nefes olsun." "Ekmek Tuz Hakkı"ndan sonra "Yunus Gibi" bölümünde derviş Yunus'un deyişlerini ve ilahilerini dinledik.

Devleti temsilen Kültür ve Turizm, Milli Eğitim ve Dışişleri Bakanlarımız katılmıştı. Muhteşem salon tıklım tıklım doluydu. Hele gençlerin ilgisi olağanüstüydü doğrusu. Dilimiz, Türkçemiz adına gönendirici, sevindirici bir durum. Dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye gelen ve burada dilimizi öğrenen, bir çok alanda kurslar ve seminerler alan elleri bayraklı gençler çok mutluydu. Onların coşkusu, heyecanı dinleyicileri de etkiliyordu. Alkışlar ve atılan sloganlar Türkçemizin ihtişamını ve zarafetini gösteriyordu.

Türkçeye hizmet eden merhum Nejat Muallimoğlu'nun şu sözleri, dilimize ne kadar sahip çıkmamız gerektiğini çok güzel anlatıyor:

"Dilimizin ahengi, musikisi bir üstünlüğüdür. Türkçe dünyanın en güzel dillerinden biri. Ama iyi söylendiği zaman. Fakat maalesef bugün bu ahenk kaybolmuştur. İnceltme işaretlerini kaldırdık. Birçok kelimeyi yanlış telaffuz ediyoruz. Türkçenin güzelliği uzun heceydi. Türkçeyi kakafonik seslerle doldurduk. Göğüs var diye sadr, sine ve bağır kelimelerini atacak mıyız? Fakat attığımız takdirde biz 'onu bağrıma bastım', 'onun sözlerini sineye çekemem' diyemeyeceksiniz. Mesela harp ve savaş kelimeleri farklıdır. İstiklal Harbi doğrudur. Ama Dumlupınar Savaşı vardır. Türkçeyi yanlış kullanıyoruz. Geçtiğimiz hafta deniyor, yanlış. Geçen hafta denilmeli... Dilimiz böylece hem ifade gücünden çok şeyler kaybediyor, hem de kısırlaşıyor. Kanaat kelimesi atıldı, kanaat kelimesini ihtiva eden birçok deyim de bu arada çekip gitti kültürümüzden. Dilimiz bir çok yönden fakirleşti. Özellikle tercümelerde bunu daha yakından hissediyoruz."

İşte Yunus Emre Ensitüsü'nün bu bayramı ve bundan sonraki gayret ve faaliyetleri, rahmetli Muallimoğlu'nun feryadına deva olacak tarzdadır. Buna yürekten inanıyorum. Bu hayırlı hizmette emeği geçen Başkan Hayati Develi ve Yunus Emre Enstitüsü mensuplarını candan kutluyorum. Yeryüzüne Türkçe muhabbeti ile birlikte Türkiye sevgisini de kökleştirenlere selam olsun.

Ahmet Hatipoğlu, mu00fbsikimizin, bilhassa dinu00ee ve tasavvufu00ee müziğimizin müstesna isimlerindendi. Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez'in "Çağımızın Itru00ee'siydi" dediği Hatipoğlu son yolculuğuna dün Ankara'da uğurlandı. Vefatına üzüldüm. İnşallah talebeleri hizmetlerini unutturmayacak, hatırasını yaşatacaklar. Allah rahmet eylesin. Kabri nur, mekanı cennet olsun.