Türkçe Aşkı
Ben dilimizi çok seviyorum. Bu muhabbetimi, kütüphanemde Türkçeye dair kitaplara en geniş rafı ayırarak gösteriyorum. Rafın başında Nihad Sami Banarlı’nın Türkçenin Sırları var. Yanı başında, Tahsin Banguoğlu, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş ve Nejat Muallimoğlu’nun eserleri duruyor. Diğer ‘komşu kitaplar’ arasında D. Mehmet Doğan’ın Dil Kültür Yabancılaşma, Bir lügat Bulamadım, Yüzyılın Soykırımı, Devlet Sözlük Yazar mı?,Kelimelerin Seyir Defteri ve Söz Okyanusunda Yolculuk isimli kitaplar yerini alıyor. TabiiDoğan Büyük Türkçe Sözlük, “sözlükler” rafındaki yerinden memnun.
D. Mehmet Doğan’ın, arkadaşlarıyla kurduğu ve öncülük ettiği Türkiye Yazarlar Birliği’nden sonra en değerli ve hayırlı hizmeti, şüphesiz Türkçeye dair kaleme aldıklarıdır.Andığım eserlere şimdi bir kardeş kitap daha geldi: Türkçenin Cenaze Töreni. (Yazar Yayınları) İsmi biraz hüzünlü ama altbaşlıkta “1.Türk Dil Kurultayı” ibaresini görünce biraz nefes alıyorsunuz. Yani dilimizin eski/mez maceralarından bahsediliyor. Kendimi bildim bileli, Türkiye’de bir dil savaşı yaşanıyor. TDK, 80 öncesinde tam bir felâketti. O yıllar, zehre bir panzehir olsun diye Tercüman’ın “Yaşayan Türkçe” hizmeti başladı. Edebiyat Fakültesi’ndeki merhum hocalarımız, bu millî kampanyayı candan desteklediler. Uydurukça furyası,ilerleyen zamanda kısmen hız kesti.
Neyse biz esere dönelim. Sunuşta dilimizin kısa tarihçesi var.Yûnus Emre ile başlayan Anadolu Türkçesindeki ihtişama dikkat çekiliyor. Ardından asırlar boyunca süzüle süzüle günümüze akıp gelen Türkçe ırmağının berraklığı ve duruluğu ifade ediliyor. Ve Cumhuriyet devrinde başlatılan “dil devrimi” ile 1. Dil Kurultayı’nda dile yapılmaya başlanan müdahaleler. Yazarın hükmü: “Türkçenin 20. Yüzyılda başına gelenler hiçbir dilin başına gelmedi.” Başta Yahya Kemal olmak üzere ediplerin bu ameliyata mesafeli, hatta uzak duruşundan söz ediliyor. Beyatlı’nın dilimize olan “vehmi” ile diğer nâehillerin “ilmi”ni nasıl mağlup ettiğini öğreniyoruz. Ve şu kelâm, hakkı teslimdir: “Osmanlı Devleti olmasa idi Türkçe 21. Yüzyılı göremezdi!”
“Güneş Dil Teorisi” ve uyandırdığı tesirler… Dil toplantılarının baskın “üç silahşörü” Ahmet Cevat Emre, İbrahim Necmi Dilmen ve Mehmet Ali Ağakay. İsmail Müştak (Mayakon), Naim Hazım (Onat) ve tabii ki vazgeçilmez isim Profesör AgopMartyan Efendi yani “AgopDilaçar”… Sonra Atatürk’ün son zamanlarda dil devrimi ile ilgili uygulamalar üzerine, yakınlarına söylediği şu cümle çok önemli: “İki şeyde devrim olmaz, dil ve musiki”.
Doğan’ın şu satırları düşündürücü: “Dil devrimi plansız, esassız, olumlu anlamda neticesiz bir harekettir. Bu devrimin sahadaki yürütücüleri, konunun gerçek sahipleri değildir; bunu bir tarafa bıraksak bile ilim adamı haysiyeti ile bağdaşmaz hokkabazlıklar, şarlatanlıklar yapmışlardır. Türkçe onların elinde oyuncak olmuş, istedikleri gibi kesip biçmişlerdir. Bu yürütücü ekibin dilimizle bu kadar vahşice oynayabilmelerini, bu dille borçlu olmamalarına, hissen bağlılık hissetmemelerine yormak bana hüzün veriyor, fakat hakikat budur.”
Kitap müteferrik makalelerden oluşuyor. Ancak her yazı, bir bütünün parçası. Osmanlı Türkçesi, Farsça dili, Arapça meselesi, medeniyet değişimi, dil ve din, Fuat Köprülü’nün tezatları, 2. Abdülhamid’in Türkçe hassasiyeti ve kelime derletme teşebbüsü. Arada, günümüzde yapılan vahim dil hatalarını okuyor ve gülüyoruz.Birçok konuda okuyucusunu bilgilendiren ve düşündüren kitabın son bölümünde 1932’de yapılan “1. Türk Dil Kurultayı”nın gazetelere geniş şekilde yansıyan konuşmaları da var. Türkçemiz için kaleme sarılanların elleri dert görmesin. Ben eseri bir çırpıda okudum. Türkçemizin hakkıyla yaşamasını isteyen ve içinde “dil yâresi” taşıyan herkese tavsiye ediyorum.
Konumuz Türkçe, siyaset dünyamızda liderlerin Türkçe ile imtihanları meraka değer. Bu hatırayı 2010 yılında dostum Recep Garip anlatmıştı. Dil ve Edebiyat dergisi için Hakkı Devrim ile bir röportaj yapmıştı. Malum, Hakkı Devrim de dil konusunda hassastı ve gazetedeki köşesinde bu konuları yazıyordu. Türkçeyi güzel konuşanlardan bahis açılınca Garip, Devrim’e, eski liderlerden kimin Türkçeyi güzel konuştuğunu sorar. Hakkı Devrim, “Türkçeyi en güzel konuşan lider Adnan Menderes’tir.” cevabını verir. Arkasından ikinci soru gelir: “Peki bugünkü liderler arasında kimler en iyi konuşuyor?” İşte cevabı: “Baykal’a katlanamıyorum. Onun “ııııı…..”ları beni sıkıyor başka kanallara geçiyorum. Ama Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarına özellikle dikkat ediyorum. Hiç hata yaptığını, gaf yaptığını görmedim.”