Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.81
Gram Altın
2979.05
BIST 100
9730.7
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Nisan 2023

Türk siyaseti karbonu neden düşmanlaştırıyor?

Dünya Ekonomik Forumu'nun büyük sıfırlamacı elitlerine göre; tüm dünyadaki şehirler, ihtiyacımız olan her şeyin yürüme veya bisiklet mesafesinde olduğu 15 dakikalık şehirlere dönüşmelidir.

Kulağa hoş geliyor değil mi? Bakalım öyle mi?

Bu elitlere göre, gezegenin yıpranmasının temel nedeni biz sıradan insanlarız. Bu şehir planı da tam olarak bu düşünceden doğdu. Bu plan, 2015 yılında resmi olarak ilan edildi ve 2030 yılına kadar da her yerde uygulanacak.

Örneğin Paris, 15 dakikalık şehir uygulamasına yani hapishanesine öncülük etmesiyle biliniyor. Avustralya'nın Melbourne şehri, Amerika'da New York City, Los Angeles ve Cleveland şehirlerinde buna uygun inşaatlar yapılmaya başlandı.

Belli ki Hatay ve İstanbul da buna hazırlanıyor.

Bu şehir planlamasına göre iş, alışveriş, eğitim, sağlık ve boş zaman etkinlikleri gibi her şeye sadece 15 dakika uzaklıkta olacaksınız.

Hal böyle olunca zamanla araba kullanımını sınırlandırılacak ve hatta yasaklanacak çünkü her şey yürüme veya bisiklet mesafesinde olacak. En önemlisi de karbon salınımını sıfırlamak zorundayız!

Şehirlerin bu şekilde ıslah edilmesi ve insanların belirli bölgelerde tutulması, kalmaya zorlanması, yapay zeka tarafından kontrol edilmesi zamanla burayı The Truman Show'a dönüştürecek gibi.

15 dakikalık şehirlerde yapay zekânın herkesin nerede olduğunu izlemesi tam anlamıyla panoptikonu anımsatmıyor mu? Aman Allah’ım tam bir hapishane!

Aslında buradaki fikir, insanların arabalarını, uçak ve toplu taşıma araçlarını kullanmamalarını sağlamaktır. Nedeni de iklim krizi ve düşmanımız olan(!) karbon.

Kısacası dünyayı, kimsenin evinden 15 dakikadan fazla uzaklaşmadığı Orta Çağ'a götürmeye çalışıyorlar. Bu aynı zamanda ulus devletlerin de tasfiyesi ve küçük şehir devletçiklerine dönüştürülmesi anlamına gelmektedir.

İki ittifakın ortak seçim vaatleri;

Şimdi Cumhur İttifakı(AK Parti) ve Millet İttifakı seçim beyannamelerine bir bakalım. Her iki ittifak da aynı cümlelerle “2053 net sıfır emisyon hedefiyle yeşil dönüşüm sürecini başarmış dijital bir Türkiye inşa edeceğiz” diyor.

Millet İttifakı; net sıfır karbon emisyonu hedefini gerçekleştirmek için bir iklim bankası kuracağını vaat ederken AK Parti de karbon ayak izi hesaplama ve doğrulama mekanizmaları ile karbon borsası ve karbon muhasebesi uygulamalarını geliştireceklerini söylüyor.

AK Parti, iklim değişikliği konusunda uluslararası alandaki gelişmeleri de dikkate alarak, mevcut vergilerimizi karbon salınımı daha az olandan daha az vergi alacak şekilde gözden geçireceğiz vaadinde de bulunuyor.

Belki de en önemlisi şu madde;

“Vatandaşımızın; akıllı uygulamaları, akıllı trafik ve ulaşım elamanlarını kullanarak şehrin her yerine 15 dakikada ulaşabilmesini sağlayacak yenilikçi bir strateji üzerinde çalışıyoruz”

Az evvel yukarıda 15 dakikalık şehirlerin kimlerin projesi olduğundan bahsetmiştim. Peki, akılı trafik ve akıllı uygulamaları ile insanların karbon ayak izleri mi takip edilecek?

AK Parti’nin bu vaadini, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş uygulamaya sokacak gibi. Zira Hatay’ın güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde yeniden inşası için Birleşmiş Milletler-Smart City ile 10 yıllık anlaşma imzalandı.

Şimdi hemen her konuda birbirine ters düşen bu partiler neden karbon konusunda hemfikir. Karbonu kim neden düşmanlaştırıyor?

Karbonun fiyatlandırması meselesi DAVOS’ta konuşulmuş ve herhangi bir borsa veya bankacılık sisteminden daha karlı bir seçenek gibi duruyor denilmemiş miydi?

O halde partilerimiz bir yaşam kaynağı olan karbonu düşmanlaştırarak ve akıllı şehirler inşa ederek küresel emperyalizm ile mücadele edeceklerini mi düşünüyor?

Bunlar Klaus Schwab’ın “büyük sıfırlama” planının bir parçası değil mi? Türk milleti neden buna ortak olsun ki?