TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ-3
Takvimler 1920'yi gösterdiğinde İngiltere başta olmak üzere diğer ülkeler tarafından dışlanan Sovyetler Birliği'nin yöneticileri, bizim milli mücadelemiz ile yakından ilgilenmeye başladılar.
Çünkü Sovyetler Birliği'nin başındaki kadro, ülkelerinin güneyinde İngiltere'nin etkisinde bir ülke istemiyordu.
Dolayısıyla Mustafa Kemal'in önderliğindeki milli mücadeleye yardım etme kararı aldılar.
Kah altın verdiler kah para karşılığında silah sattılar.
Aynı dönemde de kendi ülkelerinde yaşanan iç savaşı yavaş yavaş kazandılar.
Ve 1920'lerin başında emperyalizmle mücadele eden Ruslar ve Türkler bütün o geçmişlerine rağmen bu süreçte iyi ilişkiler kurmuş oldular.
Ancak Türkiye'nin komünist bir devlet olmak gibi bir düşüncesi hiçbir zaman olmadı.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, Batı tipi demokratik bir devletin alt yapısını oluşturacak bir rejim kurmaya çalıştılar; tabi bu noktada bir parantez açıp Türkiye'de demokrasiye ve çok partili hayata geçişin ancak 1946'da mümkün olabildiğini hatırlatalım.
Bu sırada Lenin 1924 yılında hayatını kaybetmiş, yerine Stalin iktidara gelmişti.
1920-1939 döneminde, yani İkinci Dünya Savaşı'na kadar, ikili ilişkilerin önemli bir sorun yaşanmadan devam ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesi ile, zafer sarhoşu olan Stalin'in Boğazlarda üs ve Doğu Anadolu'dan toprak isteyerek bize karşı saldırgan bir tutum aldığını görüyoruz.
Bu durumda, Türkiye yeni kurulmuş olan NATO ittifakına üye olarak Sovyetler'in karşısındaki blokta yerini almış oldu.
Öte yandan 1950'lerde başlayan Marshal yardımının alınması, Amerika Birleşik Devletleri ile güçlü siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler kurulmasını sağladı.
Soğuk savaş döneminde, Sovyetler Birliği ile inişli çıkışlı ancak genellikle pek de dostça olmayan ilişkiler, 1991'de komünizmin yıkılması ile tekrar düzelmeye başladı.
Sovyetler Birliği'nin dağılması ile kurulan Rusya Federasyonu ile aramızda özellikle enerji, turizm, inşaat, gıda gibi konularda vazgeçilmez ticari ilişkiler kuruldu.
Ancak, geçen sene meydana gelen uçak krizi ile ikili ilişkiler yine bozuldu, her iki taraf da bundan zarar gördü.
Bu üç günlük yazıyı özetlemek gerekirse; her ne kadar aramızda önemli farklılıklar olsa da, Türkiye ve Rusya birbirleri ile iyi ilişkiler kurmak zorundadır. Bu zorunluluk; coğrafi, ekonomik ve jeopolitik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Tarih bize göstermektedir ki Türkiye'nin tüm kartlarını sadece Batı ülkelerine oynaması, kendisine zarar verecektir.
Bu nedenle Cumhurbaşkanımızın Rusya ile ilişkileri yeniden tesis etmek için yaptığı ziyaret, son derece doğru bir dış politika hamlesi olmuştur. İkili ilişkilerin süratle uçak krizi öncesindeki seviyelere gelmesi elzemdir.