Türk-Kürt birlikteliğini bozamayacaksınız!
Türkiye yine kırılgan, kritik, hassas bir o kadar da ilginç bir dönemden geçiyor. İlginçtir. Bugün Kürtleri temsil iddiasında olan bir parti Kobani'yi bahane ederek yaptığı şiddet çağrılarıyla Doğu ve Güneydoğu'da Kürtlerin yaşadıkları yerleri yangın yerine çevirirken diğer taraftan çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu hükümet partisinin Türk Başbakan'ı "hiçbir vandalizme barış sürecini kurban etmeyeceğiz" diyerek inadına barış mesajları veriyor. Kürtlerin yaşadığı yerlere yapılan bu tür saldırılarla acaba barış yanlısı Kürtler mi cezalandırılıyor anlamak mümkün değil! Neyse ki Türkiye kısa süreceğini tahmin ettiğim bir sıkıntının içerisinde. Bugüne kadar geçen sürede hemen her krizi aşan Türkiye, hiç kuşkunuz olmasın bunu da kolaylıkla aşacaktır. Ama onlar asla vazgeçmeyecekler. Ne var ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesiyle Türkiye'deki yeni sosyolojiyi bir türlü okuyamıyorlar. Dolayısıyla Türkiye'yi hala eski Türkiye halkı da nazarlarında uyuşturulmuş ve aptal olarak görüyorlar. Yeni sosyoloji başlı başına bir yazı konusu. Ancak şu kadarını söyleyeyim. Türkiye'de varlık bulan sol, sosyalist, Kemalist, paralelci(Türk-Kürt fark etmez) ne kadar darbe heveslisi insan varsa cesur, özgürlükçü, yenilikçi, derinlik sahibi, internet hızında dünyayı an be an takip eden yeni nesle değil onların dedelerinin yaşadıkları döneme hitap ediyorlar. Bu yüzden bir iki yeri yakıp yıkmakla eski darbe dönemlerine geri döneriz hesabı yapıyorlar. Bu kadar basiretsiz, siyaseti, sosyolojisi olmayan dünya gerçeklerinden kopuk militarist bir kafaya sahipler. Fakat ne olursa olsun Kürt-Türk barışını ziyan edemeyecekler.
Bugün karşımızda artık 2071 hedefleri olan ekonomisi ve siyasi duruşu sağlam, geliştirdiği insan eksenli dış politikayla da bir hayli güçlenen, dolayısıyla bölgedeki yerleşik pazarı/statükoyu bozan ve aktif rol oynamaya başlayan en önemlisi de gün geçtikçe yenilenen bir Türkiye var. Türkiye başından beri bu duruşuna yakışır bir vakarla siyaset geliştirdi. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemize gelen muhacirlere dönük yaptığı bir konuşmada onlara; kendi rızanızla topraklarınıza geri dönene kadar siz bizim misafirimizsiniz, başımızın üstünde yeriniz var" dedi. Bugün Kobani'den gelenlerin sayıları 187 bin civarında olduğu söyleniyor. Diğer taraftan tüm dünya seyirci kalırken Mısır'da Sisi'ye, 250 binden fazla masum insanı öldüren Suriye'deki Esad'a ve hemen her gün çocuk öldüren terörist İsrail devletine tek onurlu tepki hep Türkiye'den geldi ve hala gelmekte. Türkiye aynı zamanda sorunun asıl kaynağına inerek başından beri Esad'ın gitmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bugün ne kadar haklı olduğu apaçık ortada değil mi? İçeride de tüm riskleri üstelenerek, üstelik barış karşıtı bir bloğa rağmen sürecin gereğini yerine getiriyor.
Peki, bu durumda Kürt siyasi hareketi ne yapıyor? Türkiye'yi haksız yere Kobani'ye kayıtsız kalmakla suçlayarak sonu 19 ölümle biten ve 6 ilde sokağa çıkma yasağıyla sonuçlanan bir siyasi basiretsizlik örneği sergiliyor. Ve savaş duyuruları yapıyor. Buna hazırda bekleyen CHP, paralel yapı ve başından beri çözüm istemeyen yaşlı bunak yazarların kan kokan yazılarını da eklersek bu kesimin asıl maksatlarının Kürt halkı ve Kobani olmadığı aksine hedefin Türkiye ve barış süreci olduğu apaçık ortada değil mi?
Türkiye'nin gün geçtikçe bölgede ipleri elinde tutacak olmasından rahatsız olan ülkelerin derin yapıları epeydir Türkiye'yi en sağlam yerinden vurmak için harekete geçmişti. Gezi, 17 Aralık, Reyhanlı, Roboski, bayrak yakmalar ve IŞİD belası.. Hedef: Barış süreci yani bölgede temelleri sağlam atılacak olan bir Kürt Türk birlikteliği. AK Parti hükümeti Kürtlere, Ortadoğu'da ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda bir birliktelik ve insan merkezli bir medeniyetin yeniden inşası teklifinde bulundu. Bu aynı zamanda iki kadim halkın bölgede oynayacağı rolle de yakından alakalı. Tüm denklemleri altüst edecek olan bu girişimin temelleri Türkiye'de çok önceden atıldı. IŞİD gibi operasyonel bir örgütle bu birlikteliğin sona erdirilmesi hedefleniyor. Birisi bana IŞİD'in neden Kobani'ye saldırdığını izah edebilir mi? HDP bu oyunu görmeyerek ya da planlı olarak bu tarihi fırsatı elinin tersiyle itti. IŞİD nasıl ki bölgede Türk-Kürt barışını vuruyorsa o da Türkiye'de barışı zedelemeye dönük bir siyaset geliştiriyor! Eğer böyle gidecek olursa barış karşıtı marjinal bir kesim olarak kalacak ve yakıp-yıkmak ve tekmelemek dışında elinde hiçbir sermayesi olmadan tarihe gömülecektir. Ne var ki artık bunun bir önemi yok. Kaldı ki biz barışı, ehl-i vicdan sahibi Kürtler ve Türklerle yaptık. Ahitleştik. Biz halklar olarak bu barışı asla ve asla bitirmeme kararı aldık.
Bilirsiniz Ergenekon'un güdümündeki önceki iktidarlar efendilerine karşı uysal başlı, itaatkar bir politika güdüyorlardı. PKK-Ergenekon işbirliği bu ülkede 30 yıllık bir savaşın ve kanın akmasına sebep oldu. AK Parti'ye kadar hiçbir siyasi irade tabloya bu denli geniş perspektifli bakmamış ve ülkenin hemen her bakımdan güçlenmesinin yolunun barış ve huzur ortamından geçmesi gerektiğini düşünmemişti. Çünkü onlarla yapılan anlaşmada Kürtlerle birlikte bölgede aktif rol oynamak gibi bir dış siyaset güdülmemesi gerekiyordu. Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle tıpış tıpış denileni yaptılar ve ülkeyi kaos üzerinden yönetmeye kalktılar. Şimdi işler değişti. Türkiye yeni sosyolojiye uygun bir siyaset geliştiriyor. Ve eli her zamankinden daha güçlü. Bu bakımdan artık ülkede çıkartılmak istenen her kaos ortamı ters tepecektir. Her sıkılan kurşun sıkanın ayağına isabet edecektir. IŞİD bir vakit sonra buharlaşacak, Esad gibi diktatöryel rejimler de zamanın ruhuna ters. Onlar da bir vakit sonra tarihin çöplüğüne gömülecek. Ama köklü medeniyete sahip ülkeler yok olmaz. Tarihin en kırılgan anlarında sahneye çıkarlar ve insanlık onurunu yüceltirler. Ortadoğu tam da bu noktada bir doğum sancısı yaşıyor.Ve Türkiye iyi bir ebedir.. Tarih, Türklerle Kürtlerin neler yapabileceklerini er ya da geç yazacaktır.
twitter.com/sivildemokrat