Türk Klasikleri Büyük İlgi Görüyor
Yazarlarımızın
kaleme aldığı klasiklere, okuyuculardan büyük rağbet var. Ötüken Neşriyat, Türk
Klasikleri’ni yeniden yayımladı.
Çarşamba
günü çocuk edebiyatımızın en büyük ismi Gülten Dayıoğlu ile Esenler’de
“Edebiyat Durağı” programındaki sohbet büyük ilgi gördü. Sohbetin ardından soru
faslına geçtik. Bir genç, Gülten Hanıma, Batılı yazarlardan hangi kitabı
tavsiye ettiğini sordu. Dayıoğlu, “Önce bizim yazarlarımızı, bizim
eserlerimizi, klasiklerimizi okuyun. Diğerlerine kefil olamam.” dedi. Çok
anlamlı, düşündürücü bir cevaptı. Evet, önce kendi sesimiz, sözümüz, sazımız,
dilimiz, kültürümüz… Önce kendi klasiklerimiz, sonra Batı ve Doğu klasikleri
okunmalı. O zaman yabancılaşma olmaz. Ben de çocukluğumda önce kendi
yazarlarımızla okumaya başladım. İlk yöneldiğim kişi Ömer Seyfettin’di.
Ardından Kemalettin Tuğcu geldi. Sonra diğer yazarlar… Bugün de çocuklarımıza evvela
kaynaklarımızı göstermeli, öz yazarlarımızı ve kitaplarımızı işaret etmeliyiz.
Türkiye’de
kitap yayıncılığının bana göre amiral gemisi Ötüken Neşriyat’tır. Zira bir avuç
idealist gencin 70’li yıllarda temelini attığı bu köklü yayınevimiz, şimdi
ülkemizin en itibarlı ve kıymetli eserlerini kültür hayatımıza kazandıran bir müessese
olmuştur. Yayınevimiz daha önce Türk klasiklerini yayımlamıştı. Hatta birçok
yazarımızın bütün eserlerini okuyucularına ulaştırmıştı. Şimdi bilhassa
ortaokul ve liselerde okutulan yazarlarımızın temel eserlerini titiz bir
düzenleme ile yeniden günışığına çıkarmış bulunuyor. Tanzimat’tan sonra eser
veren şair ve yazarlarımızın başat eserleri raflara yeniden taşındı.
Yazarlarımızın isimleriyle birlikte hemen hatırlanan ve anılan bu eserleri,
öğrencilerimizin ve normal okuyucuların daha çok anlayıp istifade edebilmesi
için ‘Günümüz Türkçesiyle’ yayımlandı. Başta öğretmenlerimizin, anne ve babalar
ile yetişkinlerin okuma çağındaki çocuklarımıza/gençlerimize gönül rahatlığıyla
tavsiye edebileceği bu külliyatı çok beğendim. Zira kapağından mizanpajına
kadar bütün kitaplar, Ötüken titizliği taşıyor. Şüphesiz “İlim Çin’de bile olsa
alınız.” buyuran yüce Peygamberin ümmetiyiz ve edebiyat da bir ilim olduğuna
göre elbette millet/devlet farkı gözetmeyiz. Fakat insanlar, öncelikle kendi
kültürlerini kavramalı, kendi yazarlarını tanımalı, kendi eserlerini okumalı,
sonra dünyaya açılmalıdır. Ki sağlıklı bir bakış açısına, yerli ve millî bir
dünya görüşüne sahip olabilsin. Ötüken Neşriyat etiketiyle yayımlanan ve
edebiyatın farklı türlerinde kaleme alınmış bulunan Türk Klasikleri’nin
isimleri ve müellifleri şöyledir:
A’mâk-ı Hayal (Hayalin Derinlikleri)–Şehbenderzâde
Filibeli Ahmed Hilmi, Araba Sevdası–Recaizadade
Mahmut Ekrem, Aşk-ı Memnu–Halid Ziya
Uşaklıgil, Avrupa Mektupları–Cenap
Şahabettin, Bozkurtlar Diriliyor–Nihal
Atsız, Bozkurtların Ölümü–Nihal Atsız,
Cezmi–Namık Kemal, Çengi–Ahmet Midhat Efendi, Define–Mehmet Rauf, Efsuncu Baba–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Eylül–Mehmet Rauf, Felatun
Bey ile Rakım Efendi–Ahmet Midhat Efendi, Gulyabani–Hüseyin Rahmi Gürpınar, İntibah–Namık Kemal, Karabibik–Nabizade
Nâzım, Küçük Şeyler–Samipaşazade
Sezai, Mai ve Siyah–Halid Ziya
Uşaklıgil, Sergüzeşt–Samipaşazade
Sezai, Şair Evlenmesi–İbrahim Şinasi,
Şık–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Şıpsevdi–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat-Şemsettin Sami,
Vatan Yahut Silistre-Namık Kemal, Zehra–Nabizade Nâzım.
CENGİZ
AYTMATOV IŞIĞI
Türk
dünyasının en çok sevilen ve okunan yazarı diyebilirim ki Cengiz Aytmatov’dur.
Hemen ardından Kırım Türkü büyük romancımız adaşı Cengiz Dağcı gelir. Ancak
Aytmatov’un eserleri dünyanın pek çok diline çevrildiği için daha çok tanınıyor
ve okunuyor. Bu şüphesiz bizim için büyük bir övünç ve kıvanç kaynağı. Zira
Cengiz Aytmatov, eserlerinde bizim iklimimizi, irfanımızı anlatıyor. Yıllar
önce İstanbul’a geldiğinde kendisiyle bir röportaj yapmıştım. Romancılar Konuşuyor kitabıma aldığım bu
konuşmada yazarımız çocukluğunu, Komünist Sovyet Rejimi sırasında ailece
yaşadıkları sıkıntıları hüzünle anlatmıştı. Ötüken, Aytmatov’un Beyaz Gemi, Elveda Gülsarı ve Toprak Ana
romanlarını yeniden yayımladı. Bu eserlerin en büyük farkı, özelliği ve
üstünlüğü, Türkçesi mükemmel olan merhum Refik Özdek tarafından edebiyatımıza
kazandırılmış olmasıdır. Yayınevi, “Dünya Klasikleri”ni de ihmal etmiyor. Bu
diziden son çıkan kitap İrlandalı yazar Bram Stoker’in Drakula isimli romanıdır. İlk defa 1897’de yayımlanan roman, korku türünün
ve dünya edebiyatının ölümsüz eserlerinden biri sayılmaktadır. Romanın Türkçesi,
Tamer Gülbek’e ait.
BİLGE
KAĞAN YAZITI
Son
yıllarda ülkemizdeki tarih araştırmalarında ve incelemelerinde olağanüstü bir
gelişme yaşanıyor. Yayın dünyamızın gözde türü tarih! Bu, şüphesiz çok anlamlı
bir tercihtir ve sevindiricidir. Geçmişte tarihe ilgi bu kadar değildi hatta
‘günübirlik yaşama’nın tezahürü olarak duyarsız bir bakış açısı vardı. Şimdi
toplumda, bilhassa gençlerimiz arasında maziye, şaşırtıcı bir alaka
gözlemleniyor. Yazar ve yayıncı olarak katıldığım kitap fuarlarında tarih
kitaplarına gösterilen büyük sevgiyi ve ilgiyi görmüşümdür. Çevrilen filmlerin
ve uzun soluklu dizilerin, hatta tarih temalı tiyatro eserlerinin bu alakanın
uyanmasında olumlu tesiri olduğunu söyleyebilirim. Ötüken Neşriyat’tan çıkan şu
üç tarih kitabını merakla okuyacaksınız. Bilge
Kağan Yazıtı, Eski Türk Tarihi ve
Bilge Tarih Sohbetleri önemli
boşlukları dolduran eserler. Bilge Kağan Yazıtı, Prof. Dr. Ali Akar’a ait. “Ön
Söz”, üç bölüm, albüm, dizin-sözlük ve kaynaklardan meydana gelen eserin
tanıtım yazısında şunları okuyoruz: “Bilge Kağan Yazıtı, Kül Tigin Yazıtı ile birlikte Moğolistan’ın başkenti
Ulan Bator’un 300 km batısındaki Arhangay eyaleti sınırları içinde yer alır.
Yazıt, bu eyalete bağlı Karakurum şehrine 60 km uzaklıktaki Koşo Çaydam Gölü
yakınındadır. Kül Tigin Yazıtı gibi, 1889’da Rus Coğrafya Derneği adına bölgede
araştırmalar yapan Nikolay Mihayloviç Yadrintsev tarafından keşfedilen Bilge
Kağan Yazıtı’nda, tıpkı Kül Tigin Yazıtı’nda Kül Tigin hakkında yazılanlar
gibi, Köktürk Devleti’nin tarihî sürecinin yanı sıra Bilge Kağan’ın katıldığı
savaşlar ve kahramanlıkları anlatılmaktadır. Yazıt, Bilge Kağan’ın oğlu Teñri
Kağan tarafından yazdırılmış ve babasının Kül Tigin Yazıtı için yazdırdığı
metne büyük ölçüde sadık kalınmıştır. Bilge Kağan’ın vefatının 1290. yılında
hazırlanan ve daha önce yayımladığımız Bilge Tonyukuk Yazıtı ve Kül Tigin Yazıtıkitaplarının yanına eklemlenen bu
kitapla, Köktürk Kağanlık
Yazıtları dizisi tamamlanmış, Türk dili, kültürü ve
tarihinin en önemli metinleri, eski kaynaklar ışığında yeniden
değerlendirmeleriyle birlikte sunulmuştur.”
ESKİ TÜRK TARİHİ
Eski
Türk Tarihi 1, Prof. Dr. Kürşat Yıldırım’ın emek mahsulü seçkin bir
eseridir. Tarihçimizin dört cilt olarak tasarladığı bu devasa çalışmanın ilk
cildidir. Bu ciltte Ötüken, Hunlar, Xianbeiler, Tabgaçlar, Juanjuanlar,
Göktürkler, Uygurlar’ın tarihi ele alınmış. Tarih sahasında çok değerli
çalışmalara imza atan, araştırmalar yapan ve kalıcı eserler kazandıran
Yıldırım, bu yorucu fakat unutulmayacak büyük kültür hizmetini, merhum Hocası
Abdülkadir Donuk’a ithaf etmiş. Vefa borcunu böylece ödeyen Kürşat Yıldırım,
diğer ilim adamlarına da, kadir kıymet bilen bir ilim adamı olarak örnek
oluyor. Yazarımız “Ön Söz”de “Bugünkü Türk varlığının mevcudiyetini sağlayan
uzak atalarımızın devletçiliği, Ötüken dediğimiz kutsal merkezde başladı.”
Dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Ötüken merkezli Türkler sonraki çağların da
belirleyicisi oldular. Hâlihazırda yeryüzünde devletli veya devletsiz yaşayan
bütün Türkler, işte o Ötüken’in mirasını taşımaktadırlar. Her şey Ötüken ile
başladı.” Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden sonra bazı ‘millî tarih
çalışmaları’ yapıldığına işaret eden yazar, bunların ‘yabancı tarih kitaplarına
dayandığı’nın herkes tarafından bilindiğini işaret ediyor. Bu alanda daha sonra
doğru çalışmaların başladığına dikkat çeken Yıldırım, şu hususa dikkat çekiyor:
“Türk millî tarihi çalışmaları bu ilk tecrübelerden sonra büyük ilerlemeler
kaydetti. Ana kaynakları kendimiz okuyup yorumlamaya başladık. Çok kıymetli
tarih âlimlerimiz bizim penceremizden tarihimizi anlattılar. Bugün Türk millî tarihi
araştırmaları ile bir seviyeye ulaşmıştır; külliyatlı bir Türk literatürü
vardır ve buna gitgide ilaveler yapılmaktadır.”
Kürşat Yıldırım Eski Türk Tarihi’ni hazırlamaktaki gayesini madde madde sıralamaktadır.
Karşımızda idealleri için yaşayan, kuyumcu titizliğine sahip olan ve yorulmak nedir
bilmeyen bir tarihçi vardır. Öğreniyoruz ki merhum Abdülkadir Donuk Hoca
talebesinden baştan sona Türk Tarihi’ni bir bütün olarak yazmasını istemiş.
İnşallah Kürşat Yıldırım Hocamız, Abdülkadir Hocanın bu temennisini bir vasiyet
olarak kabul eder ve muhteşem tarihimizi bütün dönemleri ve teferruatıyla
birlikte kaleme alır. İbrahim Kafesoğlu, Yılmaz Öztuna ve Ziya Nur Aksun gibi
büyük tarihçilerimizin ardından yapılan bu ilmî çalışma, büyük bir boşluğu
dolduracaktır. Ben Prof. Dr. Kürşat Yıldırım Hocamızın Başlangıçtan Günümüze Türk Tarihi’ni yazacağına inanıyorum. Ümitle,
hasretle ve dua ile bekliyoruz.
BİLGE
TARİH SOHBETLERİ
Bazı
kitaplar hüzünlüdür. Okurken bilgilenirsiniz ama kederlenirsiniz de. Bir acı
yüreğinizi yakar. Ömer Bilgehan Aydın’ın Bilge
Tarih Sohbetleri’ni okurken bu melal hissini derinden yaşadım. Zira henüz
1996 doğumlu olan genç tarihçimiz artık ahiret yurdunda. 26 yaşında yakalandığı
hastalıktan kurtulamayarak dünya hayatına veda etti. Tarih alanında yüksek
lisans yapan tarihçimiz, internette kendi kanalı olan “Bilge Tarih”i kurmuş ve
Türkiye’nin mümtaz ilim adamları ve tarihçileriyle röportajlar gerçekleştirmişti.
“Takdim”i yazarın ağabeyi Fatih Baha Aydın’dan okuyoruz. Zira Ömer Bilgehan
görmeyi çok istediği bu kitabını göremeden sonsuzluğa yürüdü. Ağabeyin yazısı
bir mersiye, bir ağıt gibi. Bilgehan röportajlar yaparken ağabeyi de kendisiyle
konuşmasını ister. Ömer Bilgehan’ın cevabı şaşırtıcı: “Abi henüz doktor
değilsin. Tezden sonra…” Biliyorum röportaj kitapları çok fazla alınmaz,
okunmaz, satılmaz. Ama Bilge Tarih
Sohbetleri farklı. Görüştüğü on kişiden biri doktor, diğerleri profesör.
Bakın merhum Ömer Bilgehan kimlerle ve neleri konuşmuş: Mehmet Akif Aydın ile
“Osmanlı Hukuku”. Tufan Buzpınar ile “Filistin Meselesi ve Hıristiyan
Siyonizmi”, Erhan Afyoncu ile “Ormanlı Ordusu”, Mehmet İpşirli ile “Ôsmanlı İlmiyesi”,
Kenan Yıldız ile “Osmanlı Arşive ve Osmanlı Dönemindeki Yangınlar”, Zeynep
Tarım ile “Osmanlı’da Minyatür Sanatı”, Azmi Özcan ile “Hindistan”, Coşkun
Yılmaz ile “Siyasetnameler”, İsmail Erünsal ile “Osmanlı’da Kütüphanecilik ve
Sahaflık”, Cengiz Tomar ile “Ukrayna-Rusya Savaşı” hakkında konuşmuş. İnce bir
zevkin, zarif bir kalbin, titiz bir mizacın ve mükemmel bir zekânın ürünü olan
eser, bilhassa tarihçilerin ve kültür tarihine meraklı olanların ilgisini
çekecektir. Araştırma yapmayı ve incelemede bulunmayı seven, zora talip olan,
öğrenmeye hep heveskâr ve dirayetli, herkesin bir solukta okuyacağı müstesna ve
sevimli bir kitap. Bahsettiğim bütün bu eserler, Ötüken Neşriyat’ın ürünleri.
Hem yazarlarımızın hem de yayıncılarımızın ellerine, kalemlerine, gönüllerine
ve yüreklerine sağlık diyorum. Okumak, aydınlanmaktır.