Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Kasım 2024

Türk Klasikleri Büyük İlgi Görüyor

Yazarlarımızın kaleme aldığı klasiklere, okuyuculardan büyük rağbet var. Ötüken Neşriyat, Türk Klasikleri’ni yeniden yayımladı.

Çarşamba günü çocuk edebiyatımızın en büyük ismi Gülten Dayıoğlu ile Esenler’de “Edebiyat Durağı” programındaki sohbet büyük ilgi gördü. Sohbetin ardından soru faslına geçtik. Bir genç, Gülten Hanıma, Batılı yazarlardan hangi kitabı tavsiye ettiğini sordu. Dayıoğlu, “Önce bizim yazarlarımızı, bizim eserlerimizi, klasiklerimizi okuyun. Diğerlerine kefil olamam.” dedi. Çok anlamlı, düşündürücü bir cevaptı. Evet, önce kendi sesimiz, sözümüz, sazımız, dilimiz, kültürümüz… Önce kendi klasiklerimiz, sonra Batı ve Doğu klasikleri okunmalı. O zaman yabancılaşma olmaz. Ben de çocukluğumda önce kendi yazarlarımızla okumaya başladım. İlk yöneldiğim kişi Ömer Seyfettin’di. Ardından Kemalettin Tuğcu geldi. Sonra diğer yazarlar… Bugün de çocuklarımıza evvela kaynaklarımızı göstermeli, öz yazarlarımızı ve kitaplarımızı işaret etmeliyiz.

Türkiye’de kitap yayıncılığının bana göre amiral gemisi Ötüken Neşriyat’tır. Zira bir avuç idealist gencin 70’li yıllarda temelini attığı bu köklü yayınevimiz, şimdi ülkemizin en itibarlı ve kıymetli eserlerini kültür hayatımıza kazandıran bir müessese olmuştur. Yayınevimiz daha önce Türk klasiklerini yayımlamıştı. Hatta birçok yazarımızın bütün eserlerini okuyucularına ulaştırmıştı. Şimdi bilhassa ortaokul ve liselerde okutulan yazarlarımızın temel eserlerini titiz bir düzenleme ile yeniden günışığına çıkarmış bulunuyor. Tanzimat’tan sonra eser veren şair ve yazarlarımızın başat eserleri raflara yeniden taşındı. Yazarlarımızın isimleriyle birlikte hemen hatırlanan ve anılan bu eserleri, öğrencilerimizin ve normal okuyucuların daha çok anlayıp istifade edebilmesi için ‘Günümüz Türkçesiyle’ yayımlandı. Başta öğretmenlerimizin, anne ve babalar ile yetişkinlerin okuma çağındaki çocuklarımıza/gençlerimize gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceği bu külliyatı çok beğendim. Zira kapağından mizanpajına kadar bütün kitaplar, Ötüken titizliği taşıyor. Şüphesiz “İlim Çin’de bile olsa alınız.” buyuran yüce Peygamberin ümmetiyiz ve edebiyat da bir ilim olduğuna göre elbette millet/devlet farkı gözetmeyiz. Fakat insanlar, öncelikle kendi kültürlerini kavramalı, kendi yazarlarını tanımalı, kendi eserlerini okumalı, sonra dünyaya açılmalıdır. Ki sağlıklı bir bakış açısına, yerli ve millî bir dünya görüşüne sahip olabilsin. Ötüken Neşriyat etiketiyle yayımlanan ve edebiyatın farklı türlerinde kaleme alınmış bulunan Türk Klasikleri’nin isimleri ve müellifleri şöyledir:

A’mâk-ı Hayal (Hayalin Derinlikleri)–Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, Araba Sevdası–Recaizadade Mahmut Ekrem, Aşk-ı Memnu–Halid Ziya Uşaklıgil, Avrupa Mektupları–Cenap Şahabettin, Bozkurtlar Diriliyor–Nihal Atsız, Bozkurtların Ölümü–Nihal Atsız, Cezmi–Namık Kemal, Çengi–Ahmet Midhat Efendi, Define–Mehmet Rauf, Efsuncu Baba–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Eylül–Mehmet Rauf, Felatun Bey ile Rakım Efendi–Ahmet Midhat Efendi, Gulyabani–Hüseyin Rahmi Gürpınar, İntibah–Namık Kemal, Karabibik–Nabizade Nâzım, Küçük Şeyler–Samipaşazade Sezai, Mai ve Siyah–Halid Ziya Uşaklıgil, Sergüzeşt–Samipaşazade Sezai, Şair Evlenmesi–İbrahim Şinasi, Şık–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Şıpsevdi–Hüseyin Rahmi Gürpınar, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat-Şemsettin Sami, Vatan Yahut Silistre-Namık Kemal, Zehra–Nabizade Nâzım.

CENGİZ AYTMATOV IŞIĞI

Türk dünyasının en çok sevilen ve okunan yazarı diyebilirim ki Cengiz Aytmatov’dur. Hemen ardından Kırım Türkü büyük romancımız adaşı Cengiz Dağcı gelir. Ancak Aytmatov’un eserleri dünyanın pek çok diline çevrildiği için daha çok tanınıyor ve okunuyor. Bu şüphesiz bizim için büyük bir övünç ve kıvanç kaynağı. Zira Cengiz Aytmatov, eserlerinde bizim iklimimizi, irfanımızı anlatıyor. Yıllar önce İstanbul’a geldiğinde kendisiyle bir röportaj yapmıştım. Romancılar Konuşuyor kitabıma aldığım bu konuşmada yazarımız çocukluğunu, Komünist Sovyet Rejimi sırasında ailece yaşadıkları sıkıntıları hüzünle anlatmıştı. Ötüken, Aytmatov’un Beyaz Gemi, Elveda Gülsarı ve Toprak Ana romanlarını yeniden yayımladı. Bu eserlerin en büyük farkı, özelliği ve üstünlüğü, Türkçesi mükemmel olan merhum Refik Özdek tarafından edebiyatımıza kazandırılmış olmasıdır. Yayınevi, “Dünya Klasikleri”ni de ihmal etmiyor. Bu diziden son çıkan kitap İrlandalı yazar Bram Stoker’in Drakula isimli romanıdır. İlk defa 1897’de yayımlanan roman, korku türünün ve dünya edebiyatının ölümsüz eserlerinden biri sayılmaktadır. Romanın Türkçesi, Tamer Gülbek’e ait.

BİLGE KAĞAN YAZITI

Son yıllarda ülkemizdeki tarih araştırmalarında ve incelemelerinde olağanüstü bir gelişme yaşanıyor. Yayın dünyamızın gözde türü tarih! Bu, şüphesiz çok anlamlı bir tercihtir ve sevindiricidir. Geçmişte tarihe ilgi bu kadar değildi hatta ‘günübirlik yaşama’nın tezahürü olarak duyarsız bir bakış açısı vardı. Şimdi toplumda, bilhassa gençlerimiz arasında maziye, şaşırtıcı bir alaka gözlemleniyor. Yazar ve yayıncı olarak katıldığım kitap fuarlarında tarih kitaplarına gösterilen büyük sevgiyi ve ilgiyi görmüşümdür. Çevrilen filmlerin ve uzun soluklu dizilerin, hatta tarih temalı tiyatro eserlerinin bu alakanın uyanmasında olumlu tesiri olduğunu söyleyebilirim. Ötüken Neşriyat’tan çıkan şu üç tarih kitabını merakla okuyacaksınız. Bilge Kağan Yazıtı, Eski Türk Tarihi ve Bilge Tarih Sohbetleri önemli boşlukları dolduran eserler. Bilge Kağan Yazıtı, Prof. Dr. Ali Akar’a ait. “Ön Söz”, üç bölüm, albüm, dizin-sözlük ve kaynaklardan meydana gelen eserin tanıtım yazısında şunları okuyoruz: “Bilge Kağan Yazıtı, Kül Tigin Yazıtı ile birlikte Moğolistan’ın başkenti Ulan Bator’un 300 km batısındaki Arhangay eyaleti sınırları içinde yer alır. Yazıt, bu eyalete bağlı Karakurum şehrine 60 km uzaklıktaki Koşo Çaydam Gölü yakınındadır. Kül Tigin Yazıtı gibi, 1889’da Rus Coğrafya Derneği adına bölgede araştırmalar yapan Nikolay Mihayloviç Yadrintsev tarafından keşfedilen Bilge Kağan Yazıtı’nda, tıpkı Kül Tigin Yazıtı’nda Kül Tigin hakkında yazılanlar gibi, Köktürk Devleti’nin tarihî sürecinin yanı sıra Bilge Kağan’ın katıldığı savaşlar ve kahramanlıkları anlatılmaktadır. Yazıt, Bilge Kağan’ın oğlu Teñri Kağan tarafından yazdırılmış ve babasının Kül Tigin Yazıtı için yazdırdığı metne büyük ölçüde sadık kalınmıştır. Bilge Kağan’ın vefatının 1290. yılında hazırlanan ve daha önce yayımladığımız Bilge Tonyukuk Yazıtı ve Kül Tigin Yazıtıkitaplarının yanına eklemlenen bu kitapla, Köktürk Kağanlık Yazıtları dizisi tamamlanmış, Türk dili, kültürü ve tarihinin en önemli metinleri, eski kaynaklar ışığında yeniden değerlendirmeleriyle birlikte sunulmuştur.”

ESKİ TÜRK TARİHİ

Eski Türk Tarihi 1, Prof. Dr. Kürşat Yıldırım’ın emek mahsulü seçkin bir eseridir. Tarihçimizin dört cilt olarak tasarladığı bu devasa çalışmanın ilk cildidir. Bu ciltte Ötüken, Hunlar, Xianbeiler, Tabgaçlar, Juanjuanlar, Göktürkler, Uygurlar’ın tarihi ele alınmış. Tarih sahasında çok değerli çalışmalara imza atan, araştırmalar yapan ve kalıcı eserler kazandıran Yıldırım, bu yorucu fakat unutulmayacak büyük kültür hizmetini, merhum Hocası Abdülkadir Donuk’a ithaf etmiş. Vefa borcunu böylece ödeyen Kürşat Yıldırım, diğer ilim adamlarına da, kadir kıymet bilen bir ilim adamı olarak örnek oluyor. Yazarımız “Ön Söz”de “Bugünkü Türk varlığının mevcudiyetini sağlayan uzak atalarımızın devletçiliği, Ötüken dediğimiz kutsal merkezde başladı.” Dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Ötüken merkezli Türkler sonraki çağların da belirleyicisi oldular. Hâlihazırda yeryüzünde devletli veya devletsiz yaşayan bütün Türkler, işte o Ötüken’in mirasını taşımaktadırlar. Her şey Ötüken ile başladı.” Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden sonra bazı ‘millî tarih çalışmaları’ yapıldığına işaret eden yazar, bunların ‘yabancı tarih kitaplarına dayandığı’nın herkes tarafından bilindiğini işaret ediyor. Bu alanda daha sonra doğru çalışmaların başladığına dikkat çeken Yıldırım, şu hususa dikkat çekiyor: “Türk millî tarihi çalışmaları bu ilk tecrübelerden sonra büyük ilerlemeler kaydetti. Ana kaynakları kendimiz okuyup yorumlamaya başladık. Çok kıymetli tarih âlimlerimiz bizim penceremizden tarihimizi anlattılar. Bugün Türk millî tarihi araştırmaları ile bir seviyeye ulaşmıştır; külliyatlı bir Türk literatürü vardır ve buna gitgide ilaveler yapılmaktadır.”

Kürşat Yıldırım Eski Türk Tarihi’ni hazırlamaktaki gayesini madde madde sıralamaktadır. Karşımızda idealleri için yaşayan, kuyumcu titizliğine sahip olan ve yorulmak nedir bilmeyen bir tarihçi vardır. Öğreniyoruz ki merhum Abdülkadir Donuk Hoca talebesinden baştan sona Türk Tarihi’ni bir bütün olarak yazmasını istemiş. İnşallah Kürşat Yıldırım Hocamız, Abdülkadir Hocanın bu temennisini bir vasiyet olarak kabul eder ve muhteşem tarihimizi bütün dönemleri ve teferruatıyla birlikte kaleme alır. İbrahim Kafesoğlu, Yılmaz Öztuna ve Ziya Nur Aksun gibi büyük tarihçilerimizin ardından yapılan bu ilmî çalışma, büyük bir boşluğu dolduracaktır. Ben Prof. Dr. Kürşat Yıldırım Hocamızın Başlangıçtan Günümüze Türk Tarihi’ni yazacağına inanıyorum. Ümitle, hasretle ve dua ile bekliyoruz.

BİLGE TARİH SOHBETLERİ

Bazı kitaplar hüzünlüdür. Okurken bilgilenirsiniz ama kederlenirsiniz de. Bir acı yüreğinizi yakar. Ömer Bilgehan Aydın’ın Bilge Tarih Sohbetleri’ni okurken bu melal hissini derinden yaşadım. Zira henüz 1996 doğumlu olan genç tarihçimiz artık ahiret yurdunda. 26 yaşında yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak dünya hayatına veda etti. Tarih alanında yüksek lisans yapan tarihçimiz, internette kendi kanalı olan “Bilge Tarih”i kurmuş ve Türkiye’nin mümtaz ilim adamları ve tarihçileriyle röportajlar gerçekleştirmişti. “Takdim”i yazarın ağabeyi Fatih Baha Aydın’dan okuyoruz. Zira Ömer Bilgehan görmeyi çok istediği bu kitabını göremeden sonsuzluğa yürüdü. Ağabeyin yazısı bir mersiye, bir ağıt gibi. Bilgehan röportajlar yaparken ağabeyi de kendisiyle konuşmasını ister. Ömer Bilgehan’ın cevabı şaşırtıcı: “Abi henüz doktor değilsin. Tezden sonra…” Biliyorum röportaj kitapları çok fazla alınmaz, okunmaz, satılmaz. Ama Bilge Tarih Sohbetleri farklı. Görüştüğü on kişiden biri doktor, diğerleri profesör. Bakın merhum Ömer Bilgehan kimlerle ve neleri konuşmuş: Mehmet Akif Aydın ile “Osmanlı Hukuku”. Tufan Buzpınar ile “Filistin Meselesi ve Hıristiyan Siyonizmi”, Erhan Afyoncu ile “Ormanlı Ordusu”, Mehmet İpşirli ile “Ôsmanlı İlmiyesi”, Kenan Yıldız ile “Osmanlı Arşive ve Osmanlı Dönemindeki Yangınlar”, Zeynep Tarım ile “Osmanlı’da Minyatür Sanatı”, Azmi Özcan ile “Hindistan”, Coşkun Yılmaz ile “Siyasetnameler”, İsmail Erünsal ile “Osmanlı’da Kütüphanecilik ve Sahaflık”, Cengiz Tomar ile “Ukrayna-Rusya Savaşı” hakkında konuşmuş. İnce bir zevkin, zarif bir kalbin, titiz bir mizacın ve mükemmel bir zekânın ürünü olan eser, bilhassa tarihçilerin ve kültür tarihine meraklı olanların ilgisini çekecektir. Araştırma yapmayı ve incelemede bulunmayı seven, zora talip olan, öğrenmeye hep heveskâr ve dirayetli, herkesin bir solukta okuyacağı müstesna ve sevimli bir kitap. Bahsettiğim bütün bu eserler, Ötüken Neşriyat’ın ürünleri. Hem yazarlarımızın hem de yayıncılarımızın ellerine, kalemlerine, gönüllerine ve yüreklerine sağlık diyorum. Okumak, aydınlanmaktır.