TÜRK FUTBOLU ÇÖKÜYOR MU?
Futbol artık spor olmaktan çıkmıştır. Çünkü seyircilerin sayısı futbol oynayanların adedini kat kat aşmıştır. Seyircileri salonlar almadığı için büyük statlar yapılması gündeme gelmiştir. Yapılan futbol sahaları modern tarzda inşa edilmektedir. Futbol seyircilerine para kaynağı gözüyle bakılmaktadır. İşadamları futbol sektörünü yatırım alanı görmektedirler. Siyasetçiler ve sporcular, sanatçılar futbolu propaganda ve reklam aracı olarak değerlendirmektedirler. Kısaca futbol bir amaç değil, araç gibi ele alınmaktadır.
Futbol ile ilgili eleştirilerimizi dile getirdikten sonra esas konumuza girelim. Son zamanlarda bütün spor alanlarında özellikle futbolda düşük profil dikkati çekmektedir. Bilhassa ülkemizde futbola olan ilginin azaldığını ve seyirci sayısının hızla düştüğünü görüyoruz. Gazetelerin spor sahifeleri okunmuyor, televizyonların futbol programları izlenmiyor. Gençlerin ve çocukların spora ilgisi çok yoğun düşüş gösteriyor. Bunun değişik sebepleri olabilir. Ama bu konuda bilen de bilmeyen de konuşuyor, bilgisi olmayanlar fikir beyan ediyor.
Yöneticiler futbolun aktörlerine değer vererek her çeşit motivasyon yolunu deniyorlar. Kulüp yöneticilerini ve çalıştırıcılarını kabul edip toplantılar düzenliyorlar. Toplumun ilgisini spora özellikle futbola yönlendirmeye çalışıyorlar. Başarılı olabilirler mi? Toplumun özellikle çocukların, kadınların spora ilgili sağlanabilir mi? Bu sorulara cevap vermek oldukça zor olabilir. Zira çok yönlü bileşeni olan futbola yön vermek kolay bir tasarruf değildir. Enine boyuna düşünüp sonuca gitmek daha sağlıklı bir yoldur.
Futboldaki oyun kalitesinin düşmesi spor programlarının içeriğine de yansımıştır. Futbol programlarında artık futbol oyunu değil yöneticilerin demeçleri ve davranışları konuşuluyor. Kulüp başkanları kameraların karşısına geçiyorlar ve yazılı metine bakmıyorlar, devamlı konuşuyorlar. Daha önceden nezaketi ve kibarlığı dillere destan olan insanlar ağzına geleni söylüyorlar, kendilerine sansürü yaklaştırmıyorlar. İdarecilik bu nazik insanları "başkalaştırıp saldırgan ve kaba bir tip" yapmış diyebiliriz.
Kulüp yöneticileri başkalaşınca onlarla diyalog kurmak da mümkün olmuyor. Çevremize bakarsak bunun olumsuz örneklerini görmek mümkündür. Nitekim Ankara'dan dönüyorduk. Otururken Galatasaray Kulübü Başkanı Prof. Dr. Duygun Yarsuvat'ı gördük ve gittik elini öptük. Hocamıza spor psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi verdik. Değerli hocamıza bilgi arzederken yanındaki diğer idareciler alaycı gülümseme ile bizi izliyorlardı. "Spor psikolojisi" denilince belli ki akıllarına akıl hastalığı ve hastanesi geliyordu. Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek hoşlarına gidiyordu.
Tartışma: Kulüp yöneticiliğine gelen insanları motive eden ögelere bakmak gerekir. Bu ögeler arasında meşhur olmak, statü kazanmak, gazetelere demeç vermek, devlet yetkilileri ile resim çektirmek, başkaları üzerinde baskın konumda bulunmak sayılabilir. Futboldan hiç anlamayan ve spor geçmişi olmayan birisi, bir de parası varsa kulüp başkanlığının cazibesine kapılıyor. Sağlığı bozulsa da ve bir ayağı çukurda olsa da koltuğuna yapışıyor. Koltuk bağımlılığı da kişiyi saldırganlaştırıyor.
Çözüm: Kulüp yöneticilerinin geçmişinde ya spor yapma öyküsü ya da idareciler profesyoneller arasından seçilmelidir. İdareciler siyasi bir konumda bulunmamalıdır. Spor kulübü yöneticilerinin demeçleri gazete sayfalarını süslememelidir.
Sonuç: "Yöneticiler ehliyete ve uzmanlığa, bilime değer vermelidir ki, bu sayede spor şaha kalksın"