Dolar (USD)
35.36
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
3029.16
BIST 100
9937.3
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Eylül 2019

Türban nereye?

Türbanlı bir hanım, karşısındaki başı açık hanıma, İspanyolların ne kadar asil, centilmen, kibar, medeni olduklarından dem vuruyordu.

Açık olan hanım itirazla, gerçeğin hiç de öyle olmadığını, milyonlarca Müslüman katlettiklerini, öldüremediklerini zorla Hristiyan yaptıklarını, Kurtuba Camii’ni kilise yapmalarının hiç de medenice olmadığını ileri sürdü.

Türbanlı hanım ikna olacak gibi değildi.

Biz de onların kiliselerini cami yapmıyor muyuz? diye restini çekti.

Oysa İspanya’da bugün, 800 yıllık İslami geçmişinden kalan bir tek Müslüman, bir tek Müslüman mezar taşı, bir tek cami yoktur.

600 yıl İslam-Osmanlı toprağı kalan Balkanlarda, Bulgar, Yunan, Sırp, Hırvat, Romen, Macar milletleri on milyonlarca nüfuslarıyla, kiliseleriyle, mezarlarıyla, mezar taşlarıyla yerli yerindedirler.

Üstelik bu milletler, Osmanlı sonrası binlerce camiyi yerle bir etmişlerdir.

Aynı türbanlı hanım, etraftaki LGPT bayrağının eleştirilmesine cevabı ise;

Her şey insan için değil mi? oldu.

Acaba Kur’an, Lut kavmini ve onların filleri olan “Lutiliği” lanetlemiyor muydu?

Allah Lut kavmini LGPT’li olmaları nedeniyle helak etmemiş miydi?

Her şey insan için değil mi? sözü hümanizm kokuyordu.

Hümanizm sıralamada, “İnsan”ı, “Allah”ın önüne koymanın adıdır.

Hümanizm, sanıldığı gibi “insancıllık” demek değildir.

Hümanist olmakla “insancıl” olunmaz, “insancı” olunur.

Avrupalılara göre de, her şey insan için değildir, her şey para içindir.

“Hedonizm” ve “hümanizm” ne zamandan beri türbanlının başına tac oldu da haberimiz olmadı?

Şule Yüksel’in “Türban”ı buralara mı savrulacaktı?

Türbanı birileri mi çaldı acaba?

Bu türban, o türban değil.

Galiba türbanın üstünü biz, altını başkaları doldurdu.

Türban gasp mı edildi?

Avrupa’nın yemekleri...

Geçtiğimiz günlerde Fransız bir trafik polis, orada yaşayan bir Türk’e döner kebap üzerinden hakaret etmek istedi, hak ettiği cevabı layıkıyla aldı.

Avrupalının beyninin gerisi Türk’e ve Müslümana kin ve nefret doludur.

Avrupa bizim laikçi kesimlerin şişirdiği gibi pek de matah bir yer değildir. Avrupa’nın şehirlerinin hemen hepsi birbirinin kopyasıdır.

Mimarileri değil, doğal güzellikleri farklıdır.

Gelelim yemeklerine...

Otellerde kahvaltıları rezalettir. Tepenize polis dikmedikleri kalır. Her şeyi kısıtlı sunarlar. Adeta lokmanızı sayarlar.

Kahvaltıda zeytin bilmezler. Ben zeytinsiz kahvaltı yapamadığım için hep yanımda götürürüm.

Peynirleri ve yiyeceklerinin pek çoğu, itici, tiksindirici kokuludur.

Açık sarı, koyu sarı, delikli, deliksiz birkaç kaşarları vardır, kağıt gibi incecik kesip öyle servis ederler, peynirlerini yemeye katlanmaktansa açlığa katlanmak daha kolaydır.

Nerdeyse damlayla verdikleri sallama çayları, kahvaltı saatinin ortası gelmeden tükenir.

Domuz pastırması dükkanlarının önünden geçerken burnunuz yere düşebilir.

Yemeklerinde estetik de, lezzet de yoktur.

Birkaç yıl önce THY uçağında yabancılara Adana” ikram edildi. Hiç dokunmadan iade ettiler.

Olabilir...

Ben de onlarınkine dokunamıyorum...