TÜM ZAMANLARIN İLLETİ ALKOLİZM VE MODERN TIBBIN ALKOL BAĞIMLILIĞI
Op. Dr. Yunus ÇOLAKOĞLU.
Alkol üretimi ve tüketimi insanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren var olagelen, hemen her toplumda az veya çok görülen, bazı ülkelerde ve toplumlarda gizli, bazı toplumlarda aşikar olup, yasal kısıtlama olmadan sürdürülen, bir ticari faaliyet ve alışkanlık biçimidir.
Sebep olduğu tıbbi sorunlar, meydana getirdiği ferdi ve toplumsal problemlere rağmen insanlık tarihi boyunca üretimi ve kullanımı artarak devam etmektedir. Alkol kullanımı sadece zararlı bir alışkanlık olarak bilinmeyip insanların yaşam biçimi, hayata bakış açıları, dünya görüşleri ve inançları ile ilgili boyutları taşıması açısından tartışılan ve gündemde sürekli yer edinen bir davranış biçimidir. Peki korkunç zararları ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmasına rağmen, neden bu içeceklerin üretimi ve tüketimi her geçen yıl artmakta ve alkolizm gün geçtikçe nesilleri tehdit eder duruma gelmekte ve gençleri esir almaktadır. Bu gün ülkemizde ve dünyada milyonlarca genç, alkol bağımlısı olup bu illetin pençesine düşmüş haldedir. Yapılan yasal düzenlemeler ve kısıtlayıcı uygulamalar olumlu olmakla birlikte, inanç ve değer eksenli sosyal politikalar ile desteklenmediğinden maalesef beklenen sonucu sağlamamaktadır.
VÜCUT İÇİN TAM BİR YIKIMDIR
Alkol kullanımına bağlı kalp yetmezliği, ateroskleroz olarak bilinen damar tıkanıklıkları hiperkollesterolemi, hipertansiyon, anemi,fiziksel ve ruhsal zaafiyet, yemek borusu, barsak, karaciğer, pankreas gibi çeşitli kanser türleri, böbrek ve karaciğer yetmezliği, siroz görülürken, miyokart infarktüsü ve buna bağlı ani ölümler gerçekleşebilir.
Mide ve barsak ülserleri ve bu ülserlere bağlı kanamalar, gastroözefagial reflü gibi sindirim bozuklukları, vitamin eksiklikleri, diyabet hastalığı, görme kayıpları, hafıza kaybı ve konsantrasyon bozuklukları, tremor olarak tarif edilen ellerde ve ayaklarda titreme, bir çok ruhsal hastalık, cinsel fonksiyon bozuklukları gibi birçok tıbbi soruna kaynaklık edebilir.
Gebelik döneminde alkol kullanımına bağlı olarak oluşan ve 'fetal alkol sendromu' olarak bilinen tıbbi hastalıkta annenin alkol kullanımı bebeğin hayatı üzerinde telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olur. Bu hastalıkla doğan masum bireylerde zeka gerilikleri, kalp anomalileri, el- ayak eklem bozuklukları, görme bozuklukları, yüz ve çehre bozuklukları görülür ve tedavisi mümkün değildir.
ALKOL TÜKETİMİ ALKOLİZME DÖNÜŞEBİLİR.
Alkolizm olarak bilinen tıbbi hastalıkta alkole karşı kişide fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluşmuştur. Yapılan araştırmalarda alkolik şahısların büyük bir kısmı eroin ve sigara tiryakiliği gibi bağımlılıklarında müptelası durumundadırlar. Alkolik olan şahıs her gün alkol almak zorundadır. Alkol almadan duramaz ve uyku uyuyamaz. Elde ettiği sedatif etkinin oluşması için her gün daha fazla alkol almak zorundadır. Alkol bulamayan şahıs çevresine karşı saldırgan, sinirli ve sakınma duygusunu yitirmiş haldedir. Depressif bir ruh haliyle dolaşan şahıs, kendisine ve çevresine karşı olan saygısını yitirmiştir. Psikolojik ve fiziksel bağımlılığını gidermek için alkol bulma arayışına girer, gerekirse hırsızlık ve gasp yapabilir,cinayet dahi işleyebilir.
Tıbbi uygulamalarda günümüzde kullanılan alkol şekli daha çok, metil alkol olup bunun tüketimi durumunda körlük ve ani kalp infarktüsüne bağlı ölüm görülebilmektedir. Nitekim ülkemizde ve dünyada zaman zaman metil alkol içilmesine bağlı körlük ve ölüm haberlerine sık rastlanılmaktadır. Son iki haftada çoğu İstanbul'da olmak üzere metil alkol içimine bağlı olarak yaklaşık otuz kişi hayatını kaybetti .Bir çok kişinin tedavisi de yoğun bakım ünitelerinde devam etmektedir.Ölümden kurtulan şahıslarında ömür boyu ciddi sağlık sorunları ile yaşamaları yüksek ihtimal dahilindedir. Alkolizm tedavisi tıpkı eroin ve kokain bağımlılığı gibi psikiyatri kliniklerince yapılan, tedavisi uzun zaman ve sabır isteyen aile ve yakın çevre desteğinin şart olduğu bir hastalıktır.
ALKOL SUÇ İLİŞKİSİ
Tüm toplumlarda görülen ve toplum güvenliğini tehdit eden gasp, hırsızlık , cinayet, tehdit, cinsel saldırı suçlarının nedenleri araştırıldığında, alkolü araç kullanımı ön sıralarda yer almaktadır. Trafik kazalarının ülkemizde ve yurtdışında, bilinen insan kaynaklı en sık nedeni alkoldür. Aile içi huzursuzluklarda aile kurumunun dağılmasında, çocukların suça yönlendirilmesinde ve istismarında alkolik ebeveynlerin etkisi büyüktür. Alkol etkisi ile şahıs sosyal statüsüne ve konumuna bakmadan ahlaki değerleri de çoğu zaman hiçe sayarak bir suç ve tehtit kaynağına dönüşebilmektedir.
Görsel medyada, yapılan yasal düzenlemelerle sigara görüntülerinin engellenmeye çalışılması yanında, insanların tek ve toplu olarak alkol tükettiği sahnelerin göstermelik kısmi ekran karartmaları ile devamı ciddi bir ikilem ve zihinsel bir paradokstur. Nitekim sigara da kronik kullanımı ve pasif içiciliği durumunda çok ciddi sağlık sorunlarına yol açmakla birlikte hiçbir sigara tiryakisi sigaranın etkisi ile cinayet işlemez, gasp yapmaz, hırsızlık ve cinsel saldırı suçlarına karışmaz, edep ve haya dışı davranışlar içerisine girmez. Bu durumda sigaraya karşı gösterilen engelleyici duyarlılığın ve kısıtlamaların, çok daha fazla oranda alkole karşı gösterilmesi gerekir. Bazı kesimlerce alkole karşı sergilenen bu pasif ve olumlu tavrın ideolojik ve kasıtlı olduğunu görmek zor değildir. Alkole karşı olmak, bazı kesimlerce bir ideolojik duruşla ve dünya görüşüyle ilişkilendirilip karşı tavırlar sergilenmektedir. Nitekim ülkemizde de Cumhuriyetin ilk yıllarında bira tüketimi teşvik edilmiş ve hatta sağlam bir bünye için milli içki olarak tavsiye edilmiştir.Nitekim bu günde resmi kurumlara ait sosyal tesislerin bir kısmında alkol satışı hala yapılmakta , bu konudaki bir itiraz bazı kesimlerce çok sert tepkiyle karşılanmaktadır. Uçaklarda dahi alkollü içecek servisi yapılması, aslında uçuş güvenliğini tehtit etmesine rağmen, yeterince gündeme getirilmemektedir.
ALKOLE KARŞI TIBBİ TÖLERANS
Her gün az miktarda alkol alınmasını tavsiye eden, hatta kabul görmüş tıbbı bir telkin olarak sunan anlayışların bilimsellikle hiçbir ilgisi yoktur.Bu tür bilimsel görünümlü, maksatlı yönlendirmeler neticesinde olaya İslam'ın emir ve yasakları bağlamında bakmayan bir çok genç alkole başlamakta ve bağımlılığa giden bir sürece kapılmaktadır. Yapılan araştırmalarda alkolizme varan alkol tüketiminin, önce çok az miktarda sedasyon ve sözümona stres gidermek amaçlı olarak alındığını ve daha sonra bu tüketimin artarak kişiyi tamamen esir aldığını ortaya koymaktadır. Vücuttaki biyokimyasal ve fizyolojik mekanizmaların çok az miktarda alkol tüketimi ile dahi vücuttaki diğer bileşenlerle etkileşime girerek olumsuz bir tıbbi seyir oluşturdukları ve bazı hastalıkları tetiklediği bilinmektedir.
Modern Tıp dünyasının bu tüm zamanların en yıkıcı ve zararlı alışkanlığını tüm gerçekliği ile gördüğü halde yeterli uyarıcı ve güncel tepkiyi gösterdiği söylenemez. Hekimler arasında alkol ve sigara kullanımı genel toplum oranı ile mukayese edildiğinde daha düşük değildir. Nitekim birçok ulusal ve uluslar arası tıbbi organizasyonların açılış ve kapanış organizasyonlarında alkollü içecekler, tüketilen en önemli içecekler olarak yerini korumaktadır. Bu organizasyonlarda alkol almayan hekimler çoğu zaman azınlık durumuna düşmektedir. Ülkenin en büyük hekim kuruluşu(TTB) siyasi ve militarist bir anlayışla politik gündeme dahil olurken, gençlerimizi tüketen alkol ve uyuşturucu illetine karşı ciddi bir mücadele ve tıbbı gayret sarfetmemektedir. Nitekim son vuku bulan hadise ile ilgili de kayda değer bir mesleki sorumluluk refleksi gösterilmemiştir.Son olayda da görüldüğü gibi alkol ve türevleri insan hayatı üzerinde öldürücü tesir göstermesine rağmen mesele, basın yayın organlarında sıradan bir haber ve adli olay mantığı ile ele alınmaktadır. Büyük şehirlerimizden birinin(Antalya), Tıp profesörü eski belediye başkanının birkaç yıl önce, kameralar eşliğinde gerçekleştirdiği bira şenliğinde, maalesef yirmi sekiz yaşında bir genç alkol komasından hayatını kaybetmiş birçok yüksek tirajlı gazete ve televizyon kanalında ne hikmetse hiç yer almamıştı.
Anlaşılan insan aklı ve seküler bilim insan için zararlı olduğu kanıtlanmış davranışları ve bağımlılıkları engellemede çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Görünen o ki, akıl ve modern bilim, sakınma duygusunu ve becerisini oluşturmada yalnız başına yeterli olmuyor. Helal ve haram mefhumu ve vahiy ile yoğrulmuş insan benliği ve zihni, insanın bizzat kendisini tehtid eden alışkanlıklara karşı korumada esas teşkil etmeye devam ediyor. Gençlerimizin bu küresel illete bulaşmaması ve kurtulabilmesi için Nebevi bir terbiye ve ahlak ile yetişmeleri büyük önem arzediyor. Çünkü bu meselede mesaj nettir.
-'Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi? (Maide, 5/90,91)
-'Çoğu haram kılınan içeceğin azı da haram kılınmıştır'. (S.A.V)