Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2968.53
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Mart 2020

Tüm komplo teorileri çöktü

Korona virüs çıkalı, üretilmeyen komplo teorisi kalmadı. Neler yazılıp uydurulmadı ki… Yok laboratuvarda üretilmiş, yok ABD’nin Çin’i yok etme planıymış, yok Vuhan’a giden ABD askerleri bulaştırmış. Konu, sağlık meselesi değilmiş de ekonomik miş… Miş miş de, miş miş… Ağzı olan konuştu, kalemi olan yazdı... Peki ne oldu, virüs Çin’den tüm dünyaya yayıldı. Virüslü sayısında ABD, Çin’i geçti…

İlk olarak Çin’in o katı, disiplinli, insanları dronlarla takip eden görüntüleri gelmişti ekranlarımıza… Kimliklerine cipler takarak, katı polisiye tedbirlerle evlerine hapsettiği insanlar arasında yayılamayan korona, çözümü Avrupa ve ABD’ye sıçramakta buldu. Çin adeta dünyanın üretim üssü durumundaydı, bütün dünya ile bağlantısı vardı. Geleni gideni fazlaydı. Ama bir anda dünya ile bağı kesildi.

Aslında Çinliler de virüsün başlangıcında olayı ört bas etmek için çok uğraştı ama başaramadılar. İkinci tokadı, Çin ile çok sıkı ekonomik ilişkileri olan İran yedi. O da bir süre gizlemeye çalıştı. Kum şehrinde yaygınlaşan koronayı orada kontrol altına alabilecekken gizlemek uğruna tüm İran’a yaydılar…

***

Virüslü hasta sayısında ABD, Çin’i geçti… Yetmedi ölü sayısında İtalya Çin’i ikiye katladı. Sürü bağışıklığı derken İngiltere’nin müstakbel Kralı ve başbakanı bile yakalandı koronaya… Avrupa geniş bir sahra hastanesine dönüştü… İtalyan ve İspanyollar çığlık çığlığa… Güya AB’nin birer parçasılar ama birbirlerinin sesini duymuyorlar bile… Onlara destek Avrupa dışından geliyor…

Ortalıkla kendini akıllı zanneden, olayların arka planını doğru tahmin ettiğini düşünen, ortaya attığı teori tutarsa üzerinde tepinen sivri zekâlılar, şimdi de Çin’i öne çıkarmaya başladılar. Yok efendim, Çin bir tiyatro sahnelemiş de, değeri düşünce dünya şirketlerinin hisselerini topluyormuş da… Çin kendi derdinde, bizim komplocular ise prim peşinde…

Herkes kendi kabuğuna çekilince algı operasyonları daha da bir hayli arttı. Bunu kasıtlı yapanlar da var, bilmeden alet olanlar da… O yüzden devletin sürekli kontrolü elinde tutması, bunu halkı kucaklayacak şekilde yapması ve sık sık genel duyurularla insanları rahatlatması önemli.

***

Son zamanlarda daha çok Sars, Ebola ve Domuz Gribi salgınlarını yaşadık. Ölümcüldüler ama çok yayılmadılar. Ancak geçtiğimiz asırlar boyu veba salgınları hep ön plandaydı. Kara ölüm, asırlar boyu insanlığın baş belasıydı. Hele hele son üç yüz yılda yaşanan üç büyük salgın var ki dünyada çok etkili olmuş, çok can almıştı.

İlki 1720 yılında ortaya çıkan büyük veba salgınıydı. İki yıl boyunca Avrupa’yı kasıp kavurmuş, 200 milyona yakın can almıştı. İkincisi 1817’de Asya’da başlayıp 1824 yılına kadar süren büyük kolera salgınıydı. Bu salgın da milyonlarca kişinin ölümü ile sonuçlandı. 1918 yılında başlayan İspanyol Gribi ise 18 ayda yüz milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuştu.

Milyonlarca can kaybına sebep olan depremler gibi salgınlar da doğal birer afettir. Geliyor, binlerce can kaybına sebep olup ortadan kayboluyorlar. Her biri Allah’ın birer ayeti olarak insanlık âlemi için birer büyük uyarıcı görevi üstleniyorlar.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e kadar, insanlık ipin ucunu her kaçırdığında Cenab-ı Allah yeni bir peygamber gönderiyor, insanları doğru yola davet ediyordu. Son peygamberin gelişinden sonra artık bu tür uyarıcılar devreye girmeye başladı. Dileğimiz tüm insanlığın bu ilahi tokattan gerekli dersi çıkarması, zulmün azaldığı, yaşanabilir bir dünya için ilk adımı atmasıdır. Unutmayalım, yeni dünya düzenini dünyanın en zenginleri, en güçlüleri değil, dünyayı yaratan ve yaşatan kurup yürütür.