Tüm Fundamentalizmler yükseliyor
“Fundamentalizm” kavramı özellikle son
dönemlerde kazandığı anlamlar dikkate alındığında, şu içeriklerin bileşeninde
ete kemiğe bürünerek ajandadaki yerini almıştır. Peşinen belirtmek gerekir ki,
fundamentalizm kavramı egemen dünya görüşünün temellüküne girmiş ve
işlevselleşmiş olarak tek boyutlu şekilde kullanılmaktadır ki, bu kulvardaki
kullanımı dinsel aşırılığa göndermede bulunmaktadır.
“Temelcilik, kökencilik” anlamlarını
içkin olan fundamentalizm, modern zamanlarda özellikle dinler için kökenlere
dönüş arzusu ve taleplerini ifade edecek şekilde içeriklendirilmiştir. Aslında
ilk olarak Hıristiyanlık için kullanılan kavram, daha sonra özellikle soğuk
savaş döneminin ardından kapsamı daralıp genişleyecek biçimde tüm islami
talepler için de kullanılmaya başlanmıştır. Hatta öyle ki fundamentalizm
kavramı neredeyse İslam için kullanılır olmuştur.
İçinde bulunduğumuz dünyada modernizme
bir tepki olarak doğan fundamentalizm, aslında modernliğin dünyaya dair kesin
iddiaları ve egemenlik iddiası karşısında, peygamberlerin yaşadığı altın çağa
dönüşünü öneren modern dinsel bir yorumdur. Bu bağlamda fundamentalistler kimi
selefi (büyük oranda neo-selefi) hareketlerdir. Fundamentalizmi daha sert ve
tepkisel kılan nokta ise gerçekte modernizmin dünyaya dair önerilerindeki
keskinliktir. Dolayısıyla modernitenin totaliter ve keskinliği oranında
fundamentalizmler de keskinleşmiştir. Elbette bu ilişki fundamentalizmin
sertliğine bir meşruiyet sağlamaz; ancak fundamentalizmin dünyaya yönelik bu
keskin ve sert tavrı üzerine bir mim koymak lazım gelir.
Çünkü günümüzde sadece dini
fundamentalizmlerden bahsetmek, meseleyi yanlış ve olabildiğince eksik biçimde
analiz etmek demeye gelecektir. Dolayısıyla bugün giderek dünyaya yönelik daha
keskin, sert ve radikal tavırların yaygınlaştığı fundamentalizmleri
görmekteyiz. Hatta bunlar sadece kurumsallaşmış ideojiler içinde değil,
kendisine bireysel ideolojik hikayeler yazan küçük grup ve bireylerde de
tezahür etmektedir. Dolayısıyla bugün dini fundamentalizmlerden daha fazla seküler
fundamentalizmleri ajandaya dahil etmek gerekmektedir.
Fundamentalimzleri bu bağlamda
besleyen bir diğer öge ise, dünyanın mevcut siyasal, ekonomik, sosyal vb. araç
ve politikalarla değiştirilemeyeceğine dair giderek kuvvetlenen inançlardır.
Özellikle küreselleşerek büyüyen (küreselleşme dünyanın küçülmesi olarak
resmedilir; ancak bireyin karşı karşıya kaldığı güç ve tahakkümler açısından
büyümesidir) dünyada küresel egemenlerin giderek büyüyen güçleri piyasanın
mutlak egemenliğini getirmektedir. Doğrusu küresel aktörler üzerinden piyasa
bütün boşluklara dolarak, gündelik hayatın akışındaki sıkı adımları belirliyor
görünmektedir.
Fundamentalizmlerin yükselmesinin bir
diğer sebebi de, özellikle postmodernliğin beslediği göreliliktir. Bir konuda
insanın ya da toplumların önünde görüş ve düşünce çeşitliliğinin olması gerekli
ve önemlidir. Zira bu farklılıkların değerlendirilmesi, tartışılması ve tercih
edilmesi sıralı adımlar olarak değerlendirilebilir. Fakat göreliliğin
postmodern türü, bir tercih yapabilmeyi imkansız kılacak derecede
merkezsizleştirmeyi desteklemektedir. Böyle bir konjonktürde insanın ya da
toplumların gündelik hayatını devam ettirebilmesi için “kesinlik”lere ihtiyacı
bulunmaktadır. Dikkat edilirse fundamentalist zihniyet, insan, dünya ve topluma
dair kesin yargılara sahiptir.
Özellikle post/modern zamanlarda
yükselen dünyevileşmenin inanca dair oluşturduğu zayıflatma, bir amaçsızlığı da
beraberinde getirdiğinden adanmışlık duygusuyla bir düşünce, ideoloji ve dine bağlanışlar
da artmaktadır. İşin ilginç tarafı bu, geçen yüzyılda olduğu gibi belki klasik
ideolojik bir bağlanıştan ziyade mitolojik, mistik angajmanların yükselişiyle
gerçekleşmektedir. Böyle bir yükselişin aynı zamanda postmodern dönem ve
hakikat ötesi çağla uyum içinde olduğunu da belirtmek gerekir.