Tüketimi kısma zamanıdır!
Türkiye’de her gün binlerce ekmek ve benzeri gıda maddesi çöpe gidiyor. Müthiş bir israf ekonomisi içinde yüzüyoruz. Çoğu zaman gereksiz tüketime yöneliyor ve temel anlamda ihtiyaç duymadığımız şeyleri de satın alarak birçoğunu da tüketmeden çöpe atıyoruz. Bu, giyimde ve benzeri tüketim maddeleri söz konusu olduğunda da böyle. Bir yandan ekonomik darlık yaşarken öbür yandan pek çok temel tüketim maddesini acımasızca israf ettiğimiz de bir vakıa.
Faizin düşmesi ve kurun
yükselmesinden sonra pek çok temel tüketim maddesine inanılmaz zamlar geldi.
Fırsatçı tüccarlar, doların etkilemediği ürünlere bile korkunç etiketler
koymaya başladılar. Gözlemlediğim kadarıyla pek çok vatandaş marketlerdeki
ürünlere daha çok zam geleceği endişesiyle daha yüksek miktarlarda ürün alıyor
ve evlerine stokluyorlar. Bu doğru bir tüketim tercihi değil. Çünkü market
rafında eksilen her ürün, daha zamlı fiyatlarla tüketim sahasına geri dönüyor. Evet,
denetim zayıf, mahalli düzeyde denetim ne yazık ki yetersiz. Belediyelerin ve
kaymakamlıkların, Ticaret Bakanlığı’na bağlı bölge teşkilatlarının daha sıkı
denetimler gerçekleştirmesi gerekiyor. Denetim olmayınca marketlerin ana
yönetim merkezleri dakikalık talimatlarla raflardaki etiketleri yenileme yoluna
gidiyorlar.
Zam gelen ürünlerin çoğu dolara
bağlı olarak maliyet artışı yaşayan ürünler değil. Ancak tüketicilerin bu
dönemde sadece ihtiyaçları kadar, temel tüketim maddelerini az az almalarında
yarar olduğunu düşünüyorum. Vatandaş tüketimi bir miktar kısarsa, zam gelen o
ürünler müşteri bulmakta zorlanacak ve pek çok fırsatçı tüccar ürün satamadığı
için raflardaki etiketleri sık aralıklarla güncelleyemeyecektir. Tüketiciler
olarak bu noktada bir süre uyanık olmamız ve mümkün mertebe israf ve gereksiz
tüketimden kaçınmamız gerekiyor. Ya dayanıklı tüketim mamullerindeki duruma ne
demeli? Özellikle oto piyasasında yaşanan kaos tam bir fecaat. İhtiyacı olduğu
için otomobil almak isteyenler, liste fiyatları üzerinden araba bulmakta
zorlanıyorlar. Pek çok fırsatçı sermaye sahibi galerilerdeki, şahıslardaki,
bayilerdeki araçları topluyorlar ve daha sonra daha yüksek fiyatlarla satmak
için bu araçları otoparklarında bekletiyor ya da bir süre sonra satışa
çıkarıyorlar. Burada da tüketicilerin uyanık olması ve bir süre araç alımını
ertelemeleri gerekiyor. İnanın sadece ihtiyaç durumunda taksiye binseniz bir
yıl boyunca alacağınız araca ödeyeceğiniz benzin, kasko, sigorta, kış lastiği,
yedek parça, yağ gibi temel tüketim unsurlarına harcayacağınız paradan daha az
para harcarsınız. Bilhassa ticaretle uğraşmayan araca acil ihtiyacı olmayan
bireylerin bir süre otomobil almaları bence genel durum için yararlı bir tercih
olacaktır. Zira stokçuluk yapan fırsatçılar ellerinde beklettikleri araçları
yüksek fiyatlardan satmak için fırsat kolluyorlar.
Hükümetin yeni dönemde faizle
mücadele adına aldığı ekonomik kararları beğeniriz ya da beğenmeyiz, bu ayrı
bir konudur. Evet alınan kararların kısa vadede vatandaşın bütçesini çok ama
çok zorladığı kesindir. Hatta ekonomi yönetimini aldığı kararlardan dolayı
acımasızca eleştirebilirsiniz de. Ancak unutulmaması gerek bir şey varsa o da
şu ki, fiyatı uluslararası piyasalara bağlı olmayan pek çok üründeki fiyat
artışının sebebi büyük ölçüde yine toplumun kendisine dayanıyor. Panik havası
içinde elindeki her ürünü ya da her taşınmazı dolara endeksleyerek almak ya da
satmak isteyenler yüzünden fiyatlar bir kat daha artıyor. Vatandaş 350 bin
TL’ye daire almak üzere satıcıyla anlaşıyor, bir gece sonra dolar yükselince
satıcı tapu müdürlüğünde aynı dairenin fiyatının 420 bin TL olduğunu, alıcıya
bu fiyata razıysa daireyi satın almasını söylüyor. İddiası, eline geçecek
paranın dolar üzerinden hesaplandığında değer kaybetmiş olması... Benzer şeyler
araba alım satımlarında da geçerli. Oysaki bu vatandaşlar belki de daha yakın
zamana kadar kenarında bir doları bile olmayan vatandaşlardır.
Burada amacımız, yaşanan ekonomik
darlığın faturasını vatandaşa kesmek değil elbette. Ancak tüketim
alışkanlıklarımızı ve parayla olan ilişkilerimizi, kriz dönemlerinde daha çok
gözden geçirmek durumundayız. Toplum kendi içinde bazı alışkanlıklarını
değiştirmediği müddetçe fırsatçılara, stokçulara daha çok gün doğacağı
aşikardır. Tüketimi bir miktar kısarak bazı piyasa fırsatçılarını cezalandırmak
zorundayız. Yoksa fiyatlar bu gidişle daha da çok tırmanacaktır. Hele de memur
ve işçiye ocak ayında yapılacak zamlardan sonra bu fırsatçılar ellerini daha
fazla ovuşturmaya başlayacaklardır.