Tüketerek Tükenme
Türkiye ekonomisinde tüketim
artarken, üretim ve sanayi sektörleri aynı ivmeyi yakalayamıyor. Bu durum,
yatırım, üretim ve istihdam politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğine
işaret ediyor. Türkiye'nin büyüme hedeflerini sürdürülebilir kılabilmesi için,
üretim kapasitesini artıracak ve istihdam yaratacak bir politika çerçevesine
ihtiyaç var.
Öncelikle, yatırım meselesi en
temel konu olarak öne çıkıyor. Türkiye, sanayi ve teknoloji yatırımlarında
yeterince hızlı ilerleyemiyor. Yerli üretimi desteklemek adına yapılan
teşvikler olsa da, bu teşvikler genellikle kısa vadeli sonuçlara odaklanıyor.
Üretim ve sanayi yatırımlarının uzun vadeli bir strateji çerçevesinde
planlanması, istihdamı artırabilecek projelere öncelik verilmesi gerekiyor. Bu
noktada, sadece inşaat sektörüne yönelik yatırımlar değil, sanayi ve yüksek
katma değerli sektörlerdeki yatırımlar da teşvik edilmeli.
Üretim tarafında ise,
Türkiye'nin ithalata bağımlı yapısı dikkat çekiyor. Hammadde ve ara mal
ithalatına bağımlılık, üretim maliyetlerini yükselterek sanayi üzerindeki yükü
artırıyor. Özellikle döviz kurundaki dalgalanmalar, ithalata dayalı üretim
modelinin sürdürülemezliğini gözler önüne seriyor. Türkiye'nin ithal
bağımlılığını azaltacak yerli üretim projelerine ağırlık vermesi, sanayide maliyet
baskısını hafifletebilir. Bu kapsamda, Türkiye'nin kendi hammaddesini
üretebileceği veya ithalatı ikame edebileceği sektörlere yönelik yatırım ve
üretim planları geliştirilmelidir.
İstihdam tarafına bakıldığında
ise, sanayi üretiminin zayıf kalması, iş gücü piyasasını olumsuz etkiliyor.
Özellikle genç işsizlik oranlarının yüksek seyretmesi, istihdam yaratacak bir
üretim modelinin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin
mevcut istihdam politikaları, daha çok geçici çözümler ve kısa vadeli
teşviklerle sınırlı kalıyor. Oysa kalıcı ve nitelikli iş gücü yaratabilecek
sanayi projelerine, özellikle teknoloji odaklı sektörlerde istihdam
sağlayabilecek politikalara ihtiyaç var. Bu noktada mesleki eğitim
programlarının güçlendirilmesi, sanayi ile iş birliği içinde genç iş gücünün
sanayiye kazandırılması da önemli.
Bu dengesizlikleri gidermek ve sürdürülebilir bir
ekonomik yapı inşa etmek için öncelikle Türkiye'nin sanayiye yönelik yapısal
reformlara odaklanması gerekiyor. Yatırımların daha verimli alanlara kanalize
edilmesi adına teşvik sistemleri gözden geçirilmeli; özellikle teknoloji ve
yüksek katma değerli sektörlerde yatırımı cazip hale getirecek vergi
indirimleri ve uzun vadeli finansman olanakları sağlanmalıdır. Ayrıca, yerli
üretimi artırmak için ithal girdilere olan bağımlılığı azaltacak Ar-Ge
projelerine ağırlık verilmeli, stratejik sektörlerde yerli üretim kapasitesi
artırılmalıdır. Eğitim reformları ile sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş
gücünü yetiştirmek, mesleki eğitim ve sanayi iş birliğini güçlendirmek de
istihdam sorununa kalıcı çözümler getirebilir. Bu adımların bütüncül bir plan
çerçevesinde uygulanması, Türkiye'nin ekonomik güvenliğini artıracak ve dış
şoklara karşı daha dirençli hale getirecektir.
İstihdam yaratırken enflasyon
baskısı oluşturmadan ekonomik büyümeyi sağlamak için, Türkiye’nin özellikle
verimliliği artıracak politikalara odaklanması önemlidir. Bu bağlamda, iş gücü
piyasasında verimliliği artırmak amacıyla teknoloji ve dijitalleşme projelerine
yatırım yapılmalı, nitelikli iş gücünü destekleyecek eğitim programlarıyla
çalışanların yetkinlikleri güçlendirilmelidir. Üretim süreçlerinde dijitalleşme
ve otomasyonun artması, birim üretim maliyetlerini düşürerek fiyat istikrarını
sağlamaya katkıda bulunabilir. Aynı zamanda, yüksek katma değerli sektörlere
yapılan yatırımlarla, istihdam yaratılabilir ve ülkenin ekonomik üretim
kapasitesi artırılabilir. Bu yaklaşım, hem iş gücü piyasasını genişletirken hem
de enflasyonist baskıyı hafifletmek adına uzun vadeli ve sürdürülebilir bir
çözüm sunar.
Son olarak, Türkiye'nin bu üç
alanda (yatırım, üretim, istihdam) kalıcı bir dengeyi sağlayabilmesi için uzun
vadeli, sürdürülebilir bir büyüme planına ihtiyaç duyuluyor. Bu plan, sanayi
üretimini artıracak, teknoloji ve inovasyon yatırımlarına odaklanacak ve yüksek
istihdam yaratacak projeleri kapsamalıdır. Üretim kapasitesi
güçlendirildiğinde, Türkiye ekonomisi dış şoklara karşı daha dayanıklı hale
gelebilir ve ithalat bağımlılığından kaynaklanan kırılganlıklar azaltılabilir.
Bu bağlamda, Türkiye’nin güçlü
bir sanayi ve üretim politikasına ihtiyacı olduğu aşikar. Tüketimle desteklenen
bir büyüme modeli, uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomi yaratmaz; bunun
yerine üretim ve istihdamla desteklenen dengeli bir büyüme modeli benimsenmelidir.