Tükeniyorlar
Osmanlı’ya çatıyorlar lâkin asıl öfkeleri mukaddes inancımıza. Padişahlarımıza laf ediyorlar, ancak esas dertleri İslam’la. Niçin Selçuklu’ya, Osmanlı’ya düşmanlar biliyor musunuz? Çünkü her ikisi de İslam’a en çok hizmet eden güçlü, cihangir devletlerdi de ondan. Hınçları bundan. Bütün namuslu ve tarafsız tarihçiler, 624 yıl boyunca yeryüzünde adaleti tesis eden Devlet-i Aliye’yi yüceltir ve alkışlarken bu süfli adamlar birikmiş kinlerini apaçık gösteriyorlar. ‘Laikçilik’ kisvesi altında bölücülük, fitnecilik yapıyorlar. Bre gafiller, kulaklarınızı açın ve dinleyin: Oğuzlar da bizim Selçuklular da! Osmanlı da bizim Türkiye Cumhuriyeti de! Bu büyük ve değişmez hakikati o küçücük kafalarınıza alabiliyorsa yerleştirin ve ebediyen susun!
Türkiye’nin
bugün dünyada söz sahibi olmasından rahatsızlar. Çünkü inançlı yöneticilerin iradelerini
istemiyorlar. Malazgirt’ten Mavi Vatan’a uzanan kutlu ve mübarek koşu, çipil gözlerini
kir pas, toz toprak içinde bıraktı. Kederliler, ümitsizler. Zaferlerimiz,
onları hüsrana uğratıyor. Göz kamaştıran destanlarımız kalplerini karartıyor. Bediüzzaman
ve talebelerine senelerce eziyet edenler bunlardı. Abdülhakim Arvasi ve Süleyman
Hilmi Tunahan’a huzur vermeyenler de bu nadanlardı. Türkçülere ‘tabutluk’larda
işkence edenler bu güruhtu. Nurettin Topçu’yu üniversiteye sokmayanlar, Eşref
Edib, Peyami Safa, Mümtaz Turhan,Osman Turan ve Osman Yüksel Serdengeçti ile hasım
olanlar bu fikir fukarasıydı. Necmettin Erbakan’a ‘ecel terleri’ döktürenler de…
Nasipsiz
oldukları kesin. Edebiyatımızın yıldızı olan abide şahsiyetlere bile tahammül
edemiyorlar. Gün geçmiyor ki, berbat gazetelerinde Mehmed Âkif’e, Necip Fazıl’a,
Sezai Karakoç’a ve Nuri Pakdil’e çatmasınlar. Peki dertleri ne? Çünkü edebiyatın
şahikasına erişen bu şairlerimiz ve ediplerimiz,temelde İslam’ı merkeze
almışlar da ondan. Sevgiyi, merhameti, şefkati unuttular. Akıldan, vicdandan,
insaftan uzaklaştılar. Haktan, hukuktan koptular. Aziz milletimizin kararına
bile saygı beslemiyorlar. Dillerinden düşürmedikleri ‘demokrasi’ye en büyük
ihaneti yapıyorlar. Tek çürük sermayeleri yalan!
Artık
her yerde kaybettiklerinin farkındalar. Üniversitelerimizde halkımızın
değerlerine saygılı olan milliyetçi ve maneviyatçı hocalar ezici çoğunlukta.
Basın ve yayın dünyasında muhafazakârlar ekseriyette. En güzel kültür sanat
dergilerini inançlı insanlarımız çıkarıyor. En etkili gazeteler artık ellerinde
değil. Cılız ve soluk bir iki mevkuteleri kaldı. O kirli sütunlarında her gün
değerlerimize hayâsızca saldırıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’na, bütün tarikatlara
ve İslami cemaatlere, iftiralara sarılarak küstahça hücum ediyorlar.
Bu şaşkınlar
laikliği istismar etmekte eskiden yetenekliydi ama artık kimseyi
inandıramıyorlar. Sağ kollarına FETÖ’yü, sol kollarına PKK’yı takıp riyakârca yürüyorlar.
Sözleri samimiyetten uzak, tavırları sahte. Sözde barışmaktan, helalleşmekten
dem vuruyorlar ama her gün zehir zemberek biçimde dindarlara sataşıyorlar. İnancını
yaşayanlara, edepsizce hakarette bulunuyorlar. Hukukun tokadını, adaletin şamarını
her gün yemekten bıkmıyor, usanmıyorlar. Gözleri kararıyor, çaresizlik içinde
debelenip duruyorlar.Düşünceleri yok öfkeleri var, izanları bitti kinleri var,
muhabbetten uzaktalar nefretleri var. Histeriye kapılmış gibiler. Farklı
kisvelerde görünürler ama çirkin söylemleri aynı. Üstten, tepeden bağırmayı
severler ancak milletimizin kesin kararlılığını ve sağlam duruşunu gördüklerinde
sinip korkuyor, kaçıyorlar.
Edebiyatta
yoklar, müzikte bittiler, sinemada ve tiyatroda azalıyorlar. En iyi romancıları
artık okunmuyor. Militanlaşan ve çaptan düşen sözde bazı sanatçıları, toplumda
itibar görmüyor. Hırçınlaşıyor, müptezelleşiyor ve artık yavaş yavaş tedavülden
kalkıyorlar. Takvim devamlı olarak aleyhlerine işliyor. Anadolu’da yayılan
ilim, fikir, sanat, kültür ve medeniyet meşalesinden ürperiyorlar, ürküyorlar. Sırtlarını
katil örgütlerle birlikte emperyalist devletlere dayıyorlar. Irkçı görüşleri
revaç bulmuyor. Hakikat güneşi karşısında eriyorlar.
Bütün
hanımların istedikleri kıyafetle okuyabilme ve çalışabilme hürriyetine
kavuşabilmesine isyan hâlindeler ama seslerini çıkaramıyorlar. Vatandaşlarımızın
çocuklarını rahatlıkla Kur’an kurslarına göndermesini hazmedemiyorlar lakin mecburen
susup oturuyorlar. Ayasofya’nın esaretten kurtulup camiye dönüşmesini Batılı sömürgeci
devletlerle birlikte gereksiz buldular. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu tarihî
iradesine içten içe kızdılar, itiraz ettiler ama bu muazzam iman çağlayanının önünde
duramayıp dağıldılar.
Türkiye’nin,
İslam âlemi ile Türk dünyasının öncülüğünü yapmasından fazlasıyla tedirginler. Ortadoğu
ikliminden, Orta Asya bozkırından rahatsızlar. Yerli fikirlerin, millî anlayışın
kuvvetlenmesi onları paniğe uğratıyor. Emin olun iyi insanlarımız huzurlu bir hayat
yaşadığı müddetçe, bu mübarek toprakların gerçek sahipleri hâllerine
şükrettikçe tırsıyorlar, geriliyorlar. Şükürler olsun ki kıymet hükümlerimize
karşı olanlar, gözümüzün önünde tükeniyorlar.